Kültür SanatYaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

Yaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

25.12.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Yakın dönemin iz bırakan müzisyen biyografileri, oyuncu performanslarıyla da fark yaratıyor...

Yaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

Müjde Işıl- Biyografi filmlerinde gerçek bir yaşam öyküsünü bazen aslına uygun bazen de farklı hâliyle, hele ki bol müzik eşliğinde perdede izlemek, özellikle o sanatçının hayranları için paha biçilmez bir keyif. Tabii bu keyif, tatsızlığa ve tartışmalara da dönüşebiliyor. Çünkü senaryo gereği ve çatışmayı güçlendirmek için yapılan değişlikler, hayranları epeyce kızdırabiliyor. İşin oyunculuk tarafına baktığımızda ise bu tür filmlerde rol almanın Oscar başta olmak üzere pek çok ödülü kucaklamayı kolaylaştırdığı kesin. Bu hafta yeni bir müzik biyografisi daha girdi vizyona: “Whitney Houston: I Wanna Dance with Somebody/I Wanna Dance With Somebody: Whitney Houston Filmi”. Bu vesileyle son dönemde hafızalarımızda iz bırakan yapımları yâd edelim istedik.

Haberin Devamı

Yaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

“Elvis”: Baz Luhrmann imzalı yapımı bu sene çok konuştuk, önümüzdeki sene de konuşacağız. Çünkü Kral’ı canlandıran Austin Butler, 2023 Oscarları’nda En İyi Erkek Oyuncu Ödülü’nün favorilerinden. Film üç açıdan kuvvetli bir zemine oturuyor. Butler’ın, Elvis’in ruhu onun bedenine üflenmişçesine oynaması bir yana, Baz Luhrmann’ın biçimci görselliği ve senaryodaki politik göndermeleri “Elvis”i türünün unutulmazları arasına yazdırıyor. “Bohemian Rhapsody”nin ardından tüm zamanların en çok izlenen ikinci müzik biyografisi filmi olduğunu da ekleyelim.

Yaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

“Bohemian Rhapsody”: Bryan Singer imzalı “Bohemian Rhapsody” dünya çapındaki 910 milyon dolarlık hasılatıyla gelmiş geçmiş en yüksek hasılatlı müzik biyografisi unvanını taşıyor. Queen grubunun dünya çapında yıldızlaşmasını ve grubun solisti Freddie Mercury’yi anlatan film, Wembley Stadyumu’ndaki unutulmaz 1985 Live Aid konserine kadar uzanıyor ki o konser sahnesini izlemek çoğumuzun gözlerine yaşlar doldururken aynı zamanda coşturuyor da. Rami Malek fiziki olarak Freddie Mercury’e çok benziyor ve zaten bu performansıyla Oscar’ı da evine götürdü. Filmdeki şarkılarda ise Queen’in eski kayıtları ve Marc Martel’in sesi kullanılıyor.

Haberin Devamı

Yaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

“Rocketman”: Genelde biyografi filmleri, hayatı anlatılan kişinin vefatından sonra bir nevi “hatırasına” bakışıyla çekilir. Ama “Rocketman”, Elton John hayattayken (ömrü uzun olsun), onun kontrolü ve onayıyla çekildi. Söz konusu Elton John olunca klasik bir biyografi beklemek pek de mümkün değil tabii ki. Yönetmen Dexter Fletcher da ortaya rengârenk, fantastik bir müzikal çıkardı. Geri dönüşlerle Elton John’un hayatının farklı dönemlerini anlatan yapımda, efsanevi sanatçıya, Taron Egerton hayat verdi; o da yetmedi tüm şarkıları kendi seslendirdi.

“Ray”: Yine bir müzik efsanesini, yine o hayattayken anlatan muhteşem bir film. Taylor Hackford, senaryoyu özel alfabeye çevirerek Ray Charles’ın okumasını sağlıyor. Çekimler bittiğinde Ray Charles vefat ediyor ama film bir şekilde o hayattayken, büyük ölçüde rızası alınarak tamamlanmış oluyor. Jamie Foxx’un Ray Charles performansı o kadar gerçek, o kadar içselleştirilmiş ki… Her ne kadar filmde Charles’ın kendi sesi kullanılsa da Jamie Foxx özel ders alarak tüm sahnelerde piyanoyu kendisi çalıyor. Ve tabii ki Oscar Ödülü’nü de kapıyor.

Haberin Devamı

Yaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

“La Môme”: Olivier Dahan, “Kaldırım Serçesi” Edith Piaf’ın hayatını perdeye getirmeye karar verdiğinde aklında Marion Cotillard olduğunu açıklamıştı. Ona göre fiziken ya da sima olarak yakınlıkları olmasa da Piaf ile Cotillard’ın gözleri birbirine çok benziyordu. Ama Marion Cotillard, göz ifadesinden çok daha öteye gitti filmde. Her ne kadar yoğun makyaj altında oynasa da dış görünüşüyle, yürüyüşüyle, şarkı söylemesiyle Piaf’ın ruh hâlini eksiksiz şekilde perdeye yansıttı. Elbette bu başarısının karşılığını aldı ve başta Oscar olmak üzere neredeyse kazanmadık ödül bırakmadı. Filmde Piaf’ın şarkılarını ise bir başka Fransız sanatçı, Jil Aigrot seslendirdi.

Yaşamın ve müziğin buluştuğu yerdeyiz

“Müslüm” ve “Bergen”in başarısı

Neredeyse son beş senedir yerli sinemamızda biyografi filmleri ağırlığını koymuş durumda. Sıklıkla üretiliyor ve seyirciden de ilgi görüyor. Müzik biyografilerinde ise “Müslüm” ve “Bergen” öne çıkıyor. İkisi de vizyona girdikleri senenin (“Müslüm” 2018’in, “Bergen” 2022’nin) yerli box office’te en çok izlenen filmleri oldu. Ketche ve Can Ulkay’ın yönettiği “Müslüm”, Müslüm Gürses’in sevilmesinin sosyolojik temeline inmese de Timuçin Esen’in hem sesi hem de fiziki performansı ile akıllarda yer etti. Mehmet Binay ve M. Caner Alper imzalı “Bergen”de de Farah Zeynep Abdullah’ın oyunculuk limitlerini zorlamasına şahit olduk. O da şarkıları kendi sesinden söyledi ama film sadece bundan ibaret değildi. Kadına yönelik şiddeti eleştirmesine rağmen bunu göstermeden vurguladı ve katilin adını bile zikretmedi.