19.03.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Cansu Canseven
Fransa’nın Nantes şehrinde 1986 yılında, iltica etmiş bir Türk anneyle Kürt bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Mahir Güven, 10 yıl boyunca uyruksuz yaşamasının ardından önce Türk sonra da Fransız vatandaşı olup hukuk ve ekonomi öğrenimi gördü. 2018 yılında Fransızca yazdığı romanı “Ağabey” (Grand Frère) ile Goncourt İlk Roman Ödülü’nü kazanan Mahir Güven, ayrıca Régine-Deforges ve Prix Première ödüllerine de değer görüldü.
Dünya edebiyatında
Ebru Erbaş’ın Fransızca aslından yaptığı çeviriyle Can Yayınları tarafından yayımlanan “Ağabey”, iki erkek kardeşin gözünden anlatılırken okuru bir aile hikâyesine ortak ediyor ama laiklik, İslamafobi, göçmenler, işsizlik, prekarya gibi güncel tartışma konularının etrafında dönen hikâyesiyle belli başlı siyasi tartışmaların da içine çekiyor. Fransızcanın ve İngilizcenin yanında Almancada, Hırvatçada, Lehçede, Yunancada, İtalyancada, Katalancada, İspanyolcada, Portekizcede, Hollandacada da yayımlanacak olan roman “Ağabey”, hem konusu hem de karakterlerinin psikolojisini başarıyla okura aktarabilmesi itibarıyla tüm dünyada konuşuluyor. Güven, Milliyet Sanat’a röportaj verdi.
“Ağabey” romanında okurlarınızı, bir küçük kardeşin, bir de büyük kardeşin gözünden ortak ediyorsunuz hikâyeye. Bu iki farklı anlatıcı işinizi zorlaştırdı mı?
Çok zorlaştırdı. Bir komedyen gibi çalıştım. Her karakterin hikâyesini anlatırken karakterin rolüne giriyordum, çünkü aynı şekilde anlatmıyorlar hikâyelerini. Psikolojileri çok farklı.
Kim bu “Ağabey” peki? Biraz anlatabilir misiniz?
Ağabey’in babası Suriyeli, annesi Fransız, kendisi ikisinin arasında kalmış bir çocuk. Fakir sayılan bir mahallede büyüyor, yabancı asıllı aile ve çocuklar ile birlikte. Yırtık kalpli bir insan, okulu lise sonda bırakıyor, profesyonel asker oluyor, ordudan atılıyor, yırtık pırtık işler yapıyor ve bir gün Uber şoförlüğüne başlıyor. O zaman, yeni bir dünya tanıyor, tanımadığı mahallelere müşteri götürüyor ve gözleri açılıyor.
Siz hangi kardeşe daha yakın hissediyorsunuz kendinizi? Gidene mi, kalana mı?
Vallahi bilmiyorum. İkisinin de annesiyim. Şoför de olabilirdim, Suriye’ye de gidebilirdim. Enerjik bir çocuktum, haksızlığa dayanamıyordum, hâlâ dayanamıyorum, ama soğukkanlı oldum, kendi kafamda millete küfürler saydırıyorum, öfkeleniyorum, gülüyorum. Sonunda yazıyorum.
‘Çevirmene güvendim’
“Ağabey” romanının Türkçesi için çevirmenle birlikte çalıştınız mı? Çevrildikten sonra Türkçesine baktınız mı?
Evet. Ama açıkçası Türkçede yazım pek iyi değil, ayrıca Türk edebiyatını da iyi tanımıyorum. Ben Türkçeyi annemden ve anneannemden öğrendim. Haliyle çevirmene güvendim.
Mahir Güven ile yaptığımız söyleşinin tamamı Milliyet Sanat dergisinde.