24.01.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Harun Karaburç - Bugün, vefatının 60. yıl dönümünde yad ettiğimiz Ahmet Hamdi Tanpınar, edebiyatımızın en önemli, en kuvvetli kalemlerinden.... Tanpınar, Doğu ile Batı arasına sıkışmış Türk insanını en iyi anlatan yazarlardan biriydi. Kıymeti vefatından sonra daha iyi anlaşılmış olsa da kendisinden sonraki kuşaktan birçok yazarı etkiledi. Aynı zamanda akademisyen ve eleştirmendi. Vefatından bugüne kadar hakkında 50’den fazla kitap, 1500 civarında makale yazılan Tanpınar’ın eserleri yeni nesiller tarafından da büyük bir ilgiyle okunuyor, hakkında konuşulmaya, tartışılmaya devam ediyor. Türk edebiyatının mihenk taşı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanları, şiirleri, metinleri ve düşünceleri bugünü nasıl yakalıyor? Tanpınar’ı böylesine zamansız kılan nedir? sorularını Prof. Dr. Abdullah Uçman, Prof. Dr. Mehmet Samsakçı ve Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk’a sorduk.
Öldükten sonra doğdu
Ne kadar zor olduğunu unutmaksızın iyi çeviriler sayesinde "Huzur”un dünya klasikleri arasında kendisine yer bulacak büyük bir eser olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mehmet Samsakçı, Tanpınar’ın zamansızlığını şu sözlerle anlattı: “Büyük sanatçılar, eserlerini kendi aktüel zamanlarına sundukları kadar ebediyete emanet ederler. Yaşadığı ve yazdığı süre boyunca duyulmadığını, okunmadığını, dikkat çekmediğini, kendisi hakkında sükût birliği edildiğini düşünen Ahmet Hamdi Tanpınar da bu tip, yani Friedrich Nietzsche’nin dediği gibi ‘öldükten sonra doğan’ yazarlardandır. Türkçe var oldukça Tanpınar’ın da yaşayacağı muhakkak. Romanları, hikâyeleri, makaleleri ve elbette şiiriyle, bütün yazılarıyla Türk edebiyatının ölümsüz kalemlerinden birisidir. İzzetine, haysiyetine o kadar özendiği, önem verdiği Türkçe onu ebediyete taşıyacaktır.”
Kayıp bir hazine
Tanpınar’ın 70’li yılların kimlik arayışı içindeki kaos ortamında adeta bir kayıp hazine gibi keşfedildiğini söyleyen Prof. Dr. Abdullah Uçman, “Kültürel bağlamda 'Devam ederek değişmek, değişerek devam etmek’ diyen Tanpınar’ın bir fikir adamı olarak önemi, Türk kültürünün geçmişi hakkında öne sürdüğü görüşlerin orijinalliği kadar, bunların, ortaya çıktığı dönemin şartları itibariyle de son derece dikkat çekici olmasından ileri gelir. ‘Beş Şehir’ ile ‘Yaşadığım Gibi’ adlı eserlerinde, Türk kültürünün tabiî gelişme çizgisinden uzaklaştırıldığı, Türk toplumunun geleceğini belirleyecek hayat tarzının ancak mâziden kopmakla mümkün olabileceği anlayışının yürürlükte olduğu bir dönemde, bu kopuşun ortaya çıkardığı problemlere soğukkanlılıkla yaklaşabilme cesaretini gösterebilmiştir” dedi.
Kimse eli boş dönmez
“Vefatından bu kadar zaman geçmesine rağmen unutulmaması, hakkında çalışılıyor olması edebiyatımızda ve düşünce hayatımızda yaptığı etkinin derecesini göstermektedir” diyen Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk ise, “Dilde rüya hâlini kurmak” şeklinde açıkladığı şiir düşüncesiyle, yerelden hareketle evrensel insana ulaşma çabasıyla, modernitenin ve modernleşmenin ortaya çıkardığı sorunları ortaya koymak ve çözüm yolları aramak amacıyla yazdığı başta ‘Huzur’ ve ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ romanlarıyla, ‘Beş Şehir’ gibi yer yer şiir ile nesrin birbirine geçtiği derinlikli ve çağrışım zenginliğine sahip alanında zirve kabul edilen bir eserle, kendisine özgü tespitler içeren ‘19. Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ ile Tanpınar bundan sonra da üzerinde durulacak bir şair ve yazar olacaktır. Edebiyata, kültürel ve sanatsal meselelere, düşünce tarihine meraklı, bu alanlarda kendisine katkı yapacak bir sanatçı ve düşünce adamı arayan bir okuyucu, şüphesiz Tanpınar’da çok şey bulacak, en azından eli boş dönmeyecektir” şeklinde konuştu.