30.04.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray ŞAHİNLER - Lübnanlı yazar Amin Maalouf, dün Fransız Kültür Merkezi’nin düzenlediği Edebiyat Salonu etkinliğine konuk oldu. Yiğit Bener’in moderatörlüğünde gerçekleşen çevrimçi söyleşide Maalouf, şubatta yayımlanan romanı “Empedokles’in Dostları’nı anlattı ve gündeme dair eleştirilerde bulundu.
Maalouf sekiz yıl aradan sonra yayımlanan romanının tarih ve efsanelerden beslendiğini söyledi. “Etna Yanardağ’ı Empedokles’in doğduğu yerin hemen yanında patlıyor. Empedokles, Etna’nın üzerine çıkıyor ve kayboluyor. Bu kayboluş efsane yaratıyor. Ben o dönemden bir efsane çıkarmak istedim” dedi. “Empedokles’in Dostları”nın dünyada çıkacak krizi önlemek için ortaya çıktığını söyleyen yazar “Dünyadaki en ileri medeniyete aitler, topluluk olarak üst düzeydeler. Bunlardan ilham aldım. Öyle bir devirdeyiz ki içinde yaşadığımız medeniyetlerde kriz hep vardı fakat sonlarına yaklaşmış durumdalar. Bugün insanlığın karşı karşıya kaldığı sorun teknolojinin ilerlemiş olmasına rağmen zihniyetlerin geri kalmış olması. Bizden ahlaki olarak daha yüksek olan bir medeniyetle karşılaşırsak ne yaparız? En güçlü ve ileri ülkelerdeki bizler ve daha az gelişmiş ülkelerdeki insanlar ne yapar? Öç mü almak isterler? Bu iki farklı tutumu karşılaştırmak istedim.”
Fırsatlar heba oldu
Küresel sorunların çözümünün birlikte inşa edileceğini vurgulayan Maalouf “Tarihi çok yakından takip ediyorum. Olan biten her şey ilgimi çekiyor. Bazı şeyler farklı olabilirdi ama tüm seçenekleri heba ediyoruz. Bütün düşüncelerde farklı bir dünya yaratma isteği doğdu; bu roman da böyle ortaya çıktı. Daha farklı bir dünya hayal etme imkânımızı, kapitalist dünyanın içindeki avantajlarımızı, sosyal eşitliği dikkate alma isteğimizi de kaybettik. Belki karşılaştığımız krizin sonucu bunları tekrar gözden geçirmemizi sağlayacak. Toplumlar parayı yüceltti; parayı bu kadar yücelttiğimiz zaman sağlık sistemini de riske attık ve bugün karşı karşıya kaldığımız sorun bunun bedeli, bu bedeli ödüyoruz” dedi. “Sonsuzluk arzusu kölelik yolunu açtı” diyen yazar “Tabii ki herkes sonsuz dek yaşamak isteyecektir, kimsenin ölmeyi yahut hastalığı tercih edeceğini sanmıyorum. Sonsuzluk arzusu köleliğin yolunu açar. Ölüm her an, her yerde karşımıza çıkan bir gerçeklik değil artık. Artık karşımıza Mozart’lar çıkmayacak, böyle dâhilerle karşılaşmayacağız. Varoluşla ve yaratmayla olan ilişkimiz de değişti. Tabii ki uzun yaşamak isteriz ama bu madalyonun bir de tersi var. Bu romanda onu anlatmaya çalıştım” dedi.
Filler tepişir, çimenler ezilir
Toplumların yeniden inşasında yeni bir düzenin şart olduğuna dikkat çeken Amin Maalouf, “Tarih birbiriyle savaşırken ilerleyemez. Önümüzdeki 50 yıl için böyle bir savaşı kabul etmememiz gerekiyor. ABD ve Çin gibi büyük güçlerin her seviyede birbirleriyle savaşmasını kabul edemeyiz çünkü onlar savaşırken bütün insanlık acı çekiyor. Yeni bir dünya düzeni oluşturulması gerekiyor ve burada herkesin sözü olmalı. Her kültür aynı eşitlikte gelişebilmeli. Her kültür ve her ülke kendisini tanıtabilmeli. Toplumlar gelecekten umutsuz olmamalı. Maalesef doğduğum memlekete, bölgeye bakıyorum; dostlarımla ve Lübnan’da yaşayan ailemle hâlâ temastayım. Orada umutsuzluk görüyorum çünkü gelecek kaygıları var. Bölgedeki birçok ülke için de aynı şey geçerli” diye konuştu.