28.10.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL
MÜJDE IŞIL- Her filminde seyircinin neyle karşılaşacağını tahmin edebileceği bir tarza sahip olmak sinemacılar için hem tekrar riski hem de imza niteliği taşıyor. O tarzı devam ettirmesi kendi kitlesini yaratıyor ama aynı zamanda kendini tekrar ihtimalini de beraberinde getiriyor. Ne izleyeceğinizi, konunun nereye bağlanacağını tahmin etmek kolaylaşıyor. “Bu sefer ne anlatmış” yerine “Yine aynı şeyi anlatmış” yargısı ağır basıyor. Hirokazu Koreeda da buna örnek sinemacılardan. Yeni filmi “Broker/Bebek Servisi” onun alıştığımız dokunuşlarını içeriyor.
Sakin ve yardımsever görünümlü iki arkadaş, Sang-hyeon (Song Kang-ho) ve Dong-so’nun (Gang Dong-won) yasa dışı bir geçim kapıları vardır. Terk edilmiş bebekler sokaklarda ölmesin diye kurulmuş bebek kutularından biri, onların denetimindedir. Kutuya terk edilen bebekleri alıp kamera kayıtlarını siler ve o bebekleri, çocuksuz ailelere satarlar. Ancak satmak üzere kaçırdıkları bebeğin annesi ortaya çıkıp çocuğunu geri isteyince, bir de üstüne iki polis dedektifi onları suçüstü yakalamak için giderek yaklaşırken işleri sarpa sarar.
Alternatif aile teması
Hirokazu Koreeda imzalı “Shoplifters/Arakçılar”, 2018’de yine Cannes’da Altın Palmiye’ye layık görülmüştü. Önceki filmlerinde de izlerini gördüğümüz ama son dönemde iyice baskınlaşan alternatif aile temasını en çok bu filmde hissettirmişti Koreeda. Kan bağı olmaksızın, fakirlik ve geçim derdi nedeniyle bir araya gelmiş insanlardan, terk edilmiş çocuklardan oluşan aileler… Her birinin geçmişi, travmaları, yaşadıkları acılar onları birleştiriyor. Akrabalık değil, bugünün zorluklarına birlikte göğüs gerebilmek onları bağlıyor. Koreeda’nın kötücül karakterleri de öyle baskın kötü değil, bir nevi kader kurbanı gibiler… Kızıp onları iyi-kötü olarak yargılamaktan ziyade anlamayı salık veriyor yönetmen, izleyenlere.
“Bebek Servisi”nde de tüm bu detayları bulmak mümkün. Ancak Koreeda’nın anlatısal yorgunluğu yahut tekrara düşme hâli, önceki filmlerindeki duygusal yükselmeyi bu filmde pek yaşatamıyor. Karakterler ve dahil oldukları olaylar bilindik matematiği takip ediyor. Yaşanacak vicdani hesaplaşmaları ve hatta karakterlerin verecekleri kararları kestirmek hiç de zor değil. Bunun zor olması, filmi iyi; kolay olması da filmi kötü yapmaz elbette ama tahmin edilebilir, güvenli sularda yol almanın yaratıcılığı körüklemediği de aşikâr. Yine de Koreeda sevenlerin pas geçemeyeceği, sevdiği o duygusallığı ve melankoliyi bulabileceği bir yapım “Bebek Servisi”. Özellikle karakterlerini yanlışıyla doğrusuyla yargılamadan sevecenlikle kucaklaması, nefret ve ötekileştirmenin moda olduğu dönemlerde ruha iyi geliyor.
Filmin yıldızı, Cannes’dan En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ile dönen Song Kang-ho gibi görünüyor ama yan rollerdeki Dong-won Gang ve Bae Doona daha parlıyor. Açıkçası Song Kang-ho için ortalama bir performans denebilir. Yeni rollere ve yeni ödüllere rağmen belki uzun bir süre daha “Parazit”teki muhteşem performansı ön planda olacak.
Vizyonda öne çıkanlar
“Triangle of Sadness/Hüzün Üçgeni”: Ruben Östlund’un yazıp yönettiği yapım, bu sene Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye kazandı. Üç bölümden oluşan, sınıflar ve ilişkiler arasındaki eşitsizliği kara komediyle anlatan film hakkındaki detaylı yazıyı pazar günü Milliyet Kültür Sanat Eki’nde okuyabilirsiniz.
“Bodies Bodies Bodies/Katil Kim?”: Bir grup genç, fırtına kopacak bir gecede ev partisi düzenlemeye karar verir. Eğlenmek için bir oyun oynarlar. Aralarından biri katil, biri kurban olacak ve onlar da katilin kim olduğunu bulmaya çalışacaklardır. Eğlenceli başlayan oyun bir süre sonra gerçeğe dönüşür ve bir anda her biri hem katil hem de kurban adayı hâline gelir. Film, yurt dışında özellikle genç korkuseverler tarafından beğeniyle karşılandı.