27.07.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Barbaros’un yakın zamanda, “Kızım SMA hastası, çok para lazım Ayvaz, çok para…” deyip başını ellerinin arasına koyuşunu anımsadım birden. O çaresiz sesi şimdi kulaklarımda çınlıyordu. “Çok para lazım Ayvaz, çok…”
Nasıl bir çaresizlikti bu böyle? Barbaros gibi tertemiz bir insanı bile yoldan çıkaracak çaresizlik… Kadere lanet etmekten başka elden bir şey gelmiyordu. Ama ne olursa olsun bunun çözümü, kaçakçılık yapmak, cinayet işlemek, yasaları çiğnemek, kısaca başkalarına zarar vermek olmamalıydı.
***
“Barbaros bırak o silahı, beni mi öldüreceksin?” dedim. Barbaros’un takma sakalı sarkıyordu; düşmek üzereydi.
“O kadar kolay değil, ailem için kızım için pes edemem. Bırak beni, sana zarar vermek istemiyorum.”
“Barbaros artık her şey bitti. Kızın için çareyi birlikte bulmaya çalışacağız. Ama bu yol, o yol değil.”
“Hayri bırak beni, ailemin benden başka kimsesi yok. Hepsi ortada kalır, bırak. Beni görmemiş ol. Sen benim en iyi dostumsun, çocukluk arkadaşımsın. Her zaman dürüst davranmak zorunda değilsin.”
“Bırakamam, ortada işlenmiş cinayetler var.”
“O cinayetlerle benim ilgim yok. Ben işlemedim, haberim bile yok.”
“David gibi bir katil ve kaçakçıyla işbirliği yaptın.”
“Mecbur kaldım, anlamıyor musun?”
“Peki o nerede?”
“Bilmiyorum, başka bir yoldan gelecek herhalde.”
“Nereye götürecektiniz bu eserleri?”
“Yunanistan’a, oradan da David’in müşterisi olan, Avrupa’da yaşayan çok zengin bir koleksiyonere.”
“Bu David bunu ilk defa yapmıyordu herhalde, ne biliyorsun?”
“Evet, çok eskiden beri yapıyormuş. Hatta önceden uçaklar, drone’lar, insansız hava araçlarıyla falan Ege’de özelilikle de Karya bölgesindeki antik uygarlıkların yaşadıkları yerlerin radarlarla, yerden de gelişmiş dedektörlerle görüntülerini çekip tespitlerde bulunuyorlar, sonra da kaçak kazı yapıyorlarmış. Ayrıca yasal kazılara da el atıp, çalışanlardan bazılarını büyük rüşvetlerle, para teklifleriyle ayarlayıp kaçakçılık yapmalarını sağlıyorlarmış.”
“Peki bu cinayetler hakkında ne biliyorsun?”
“O konuda çok fazla bir şey bilmiyorum. Ama çok eskiden büyük vurgunlar vurduklarını, Arap Sokağı’nda da bir kazıdan yirmi yıl önce büyük bir kaçakçılık yapıp çok para kazandıkları kulağıma çalınmıştı.”
“Öldürülen bu müteahhitlerle bağlantısı var mıydı?”
“Öldürülenleri çok eskiden tanıyormuş. Özellikle Şevki Kartal’ı.”
“Nereden?”
“Bilmiyorum Hayri. Onlar da Bodrum’da bir şekilde tanışmışlar sanırım, detayını bilmiyorum.”
“Peki bu eskiden tanıdığı adamlar, ondan yapacağı kaçak kazılar için rüşvet, para falan istemişler mi, biliyor musun?”
“Arayıp bazı isteklerde bulunmuşlar diye biliyorum. Sadece duydum, kendisi doğrudan söylemedi ama kulak misafiri olmuştum.”
Barbaros’u sıkıştırmaya devam ediyordum.
“Cinayetleri bunun için mi işlemişler?”
“Bilmiyorum o cinayetlerden haberim yok. Ama bu adamlar her şeyi yapar. David uluslararası kaçakçılarla işbirliği yapan bir isim. Ama bugüne kadar kendini gizlemeyi iyi başarmış, deşifre olmamış.”
“Beni de o gece özellikle mi çağırdınız, bilgi almak için?”
“Senin bahsin açılmıştı, David’in de ilgisini çekti. Evet, seni davet etmemi o istedi. Ama seni kullanmak için yani senden bilgi almak için çağırmamı istediğini düşünemedim.”
“Tekneden tekneye nasıl geçtiniz?”
***
“İzlenme olasılığına karşı bir önlemdi. Karanlık basınca teknenin ön tarafından görünmeden diğer tekneye geçtik. Ara ara yağan şiddetli yağmur da görünmemizi engelledi. İki tekne de bu iş için hazırlanmıştı. Ama izlendiğimizi bilmiyorduk. Sadece bir önlemdi. Ama izleniyormuşuz.”
Umarım bu konuşmaları cep telefonuma kaydedebiliyordum. Ne olur ne olmaz diye Barbaros’un anlattıklarını kaydetmek için telefonumun kayıt düğmesine basmayı başarabilmiştim. Umarım yanlış düğmeye basmamıştım. Çünkü tecrübeyle sabitti ki, bütün bu anlatımlar ifadesi sırasında avukatı aracılığıyla değiştirilecek, kesilip biçilecekti.
“Peki, şimdi artık silahını bırak. Bunları bize ifadende anlat. Önemli bir gerekçen olduğu için az bir cezayla kurtulmanı sağlarım. Kızın için de elimizden gelen her şeyi yaparız. Ben de bir arkadaşın olarak sana yardım edeceğime söz veriyorum.”
“Hayri benim böyle bir şey yaptığımı ailem, yakınlarım öğrenirse zaten yaşayamazlar, kahırlarından ölürler.”
“Nasıl olsa öğrenecekler Barbaros, hayat boyu gizleyemezsin, saklayamazsın. Bir hata yaptım dersin, özür dilersin. Kızın için yaptığını ama pişman olduğunu söylersin, onlar da bunu anlayışla karşılarlar. Zamanla her şey affedilir, unutulur. Kızın için bu işe kalkıştığını bildikleri için de kimse sana kızmaz, bana güven ve inan.”
“Anlamıyorsun Hayri, kızımı ölüme mi terk edeyim? Bu işin paradan başka yardımı yok. Sen de yardım edemezsin. Ayvaz sen olsan ne yaparsın kızını kurtarmak için fırsatı değerlendirmez misin?”
“Peki kızın tamamen kurtulacak mı, bu işin bir garantisi var mı?”
“Denemeye değmez mi? O senin de çocuğun, yeğenin sayılır, şimdi beni tutuklayarak onu yüzüstü mü bırakacaksın?”
“Bu çözüm değil arkadaşım. Anlamıyorsun. Teslim ol, sana söz veriyorum cezanı hafif atlatmanı sağlayacağım. Elimden geleni yapacağım senin için. Seni bu şekilde bırakmam doğru olmaz. Ailen için, kızın için de doğru olmaz.”
“Seninle ben kardeş gibiydik, birlikte büyüdük Ayvaz. Bırak peşimi, seni öldürmek zorunda kalmak istemiyorum.”
“Para için beni öldürecek misin?”
“Para için değil, kızımı kurtarmak için…”
ARKASI YARIN...