05.05.2020 - 12:10 | Son Güncellenme:
Uyandım Yoksun üç hafta önce yayınlandı. Öncelikle hayırlı olsun. Şu corona virüs günlerinde bana çok iyi gelen bir albüm oldu. Albümün hikayesiyle başlayalım isterseniz...
Öncelikle çok teşekkür ederim. Şarkılar birileri onları dinlerse nefes alırlar, yaşarlar.
'Uyandım Yoksun' benim uzun yıllardır sosyal medyada kullandığım bir hashtag. Beslendiği nokta son derece kişisel.
Şarkı sözlerim yine bir günlük niteliğinde. Müzikalite açısından bakarsan da yeni seslerle yol aldık ama benim şarkılarımın olmazsa olmazı hüzünlü tınılar hala belirgin bir şekilde ortada. İlk albümüm “Kız Kafası”’ndan beri hep içgüdülerimi dinliyorum. Bu albüm kafamda “Ben Seçtim Yolumu” adlı şarkıyı yazdığım gün bitti. Ogün tamam artık kaydetmeye başlayabiliriz dedim. Daha önce seçtiğim bazı şarkıları listeden çıkardım. Yenilerini koydum. O esnada Doğan Duru’ya gittim prodüktörüm olur musun diye? Albümü Doğan ile birlikte yeniden şekillendirdik A’dan Z’ye. Doğan’ın albüme kendi rengini yansıtabileceğini düşünmüştüm öyle de oldu. Müthiş bir enerji kattı işin içine. Ayrıca çalışma sürecinde bana sözü ve müziği kendisine ait olan 2 şarkı armağan etti. O şarkıları da kendi şarkım gibi hissediyorum ilk duyduğum günden beri.
Albümde önemli çok
Düetlerde yakın dostlarım Halil Sezai ve Çağan Irmak var. Çağan ile yıllardır müzik üzerine denediğimiz şeyler var. Birlikte sahneye çıkmaktan da hoşlanıyoruz. “Bir Kutuya Topla Ve At Beni” ikimiz için de özel bir yerde duruyor. Çünkü bu şarkıyı kendi yazdığım bir şiirden şarkıya çevirmem onun önerisiydi. Bitince çok heyecanlandık ve albüm yapınca bu şarkıyı birlikte söyleriz diye söz verdik. Halil Sezai ile söylediğimiz “Ben Seçtim Yolumu” ise benim son yıllarda yazdığım beni en iyi anlatan şarkı diyebilirim. Bu şarkı “Laleler”, “Soyunma”, “Öyledir Geçer Zaman” gibi şarkılarımla aynı damardan besleniyor. Şarkının içinde isyan var. Yazar yazmaz Halil Sezai’nin sesinden duydum kulağımda. Gecenin bir yarısı mesaj attım “sana şarkı yolluyorum bunu da birlikte söylesek” diye. Sezai ile yolculuğumuz da ikimiz de şarkı yazıp söylediğimiz müddet devam edecektir diye düşünüyorum. Şarkılarım ve onun sesi arasında müthiş bir uyum var. Aynı zamanda harika müzisyenlerle çalıştık albümde. Cem Tuncer ile kaydettiğimiz “Çok Uzak Yollarında” var mesela. Sadece gitar ve vokal var şarkıda. O da bir düet gözümde. Derya Türkan’ın “Yeniden Doğar mıyım?” için çaldığı solo da inanılmaz bir hava kattı şarkıya. Her birine minnettarım.
"Ben uzun cümlelerin insanıyım"
Albümlerin sektörün koşulları gereği "deli işi" gibi görüldüğü teklilerle ilerleyen bir müzik piyasasındayız. Onu da anlayışla karşılıyorum. Ama albümün tadı her zaman başka. Her albümün bir mesajı bir anlamı olduğuna inanlardanım. Bu albümün anlamı ve mesajı nedir?
Benim için tekli yapmak albüm yapmaktan daha sıkıntılı. Tekli modasını sevemedim. Ben uzun cümlelerin insanıyım. Bu albüm kırık bir aşk hikayesinin bendeki olgunlaşma hikayesi. Sabahları ilk uyandığımızda yaşadığımız o ilk anlar vardır hani. Gözünü açar açmaz gördüğün ilk renkler, kareler. Duygularımızın en gerçek hallerinin o dakikalarda gizli olduğunu düşünürüm. Günlük düşünceler, telaşlar, yapılacak işler tam olarak beynimize hücum etmeden önce kendi kendinle olduğun sabah sessizliğinin kıymetli zamanları. İşte bu albümün ruh hali uykudan yeni uyanmak gibi. Rüyanda çok özlediğin birisini görmüşsündür. Sesini, kokusunu, güven duygusunu hatırlamışsındır. Uyandığında yanında olmamasının yarattığı bir tatlı hüzün bu albüm. Kimileri bunu çok üzgün bir hikaye gibi algılayabilir. Ama ben sevginin tüm biçimlerine ve ruh hallerine çok inanırım. Bir insanı gerçekten hesapsız sevebildiğin zaman aslında onun o sırada nerede olduğunun bir önemi kalmaz. Benimki sadece bir sesleniş, tarihe bir not düşme; Uyandım yoksun..
Yalnızlık biraz öne çıkıyor gibi albümde. Katılır mısınız bu görüşe?
Kesinlikle katılıyorum ama buradaki yalnızlık fiziksel bir mevzu değil. Daha içe dönük bir yolculuk. İnsan yalnızdır söyleminin benim terazimden tartılmış hali. Zaten yıllar geçtikçe yaş aldıkça insanların kendi içindeki yolculuğu daha belirgin bir hal alıyor bence. Çevresi çok kalabalık görünen etrafı insanlarla dolu bir çok kişinin ne kadar yalnız olduğunu derinden hissediyorum yaşadığımız bu çağda. Bu hazin gerçek aynı zamanda kişinin çok güçlü durmasını gerektiren bir çağ özelliği. Şarkı sözlerimde kullandığım metaforlar içimizdeki yalnızlığa ama bu yalnızlığın aslında en güçlü yanımız olduğuna işaret ediyor. Yalnızlığı anlamlandırabilmek değerli bir çaba.
"Yeniden Doğar mıyım?" klibi son dönemin fenomeni sosyal mesafeye uyularak evde çekildi. Biraz klipten bahsedebilir misiniz?
Bu albümün ilk videosunu “Yeniden Doğar mıyım?” için çekmeye karar vermiştik bu karantina günlerine başlamadan önce. Hatta evden son çıkışım da klip toplantısı için olmuştu. Güzel bir fikrimiz vardı. Ama tüm planlar gibi o da belirsiz bir tarihe ertelendi maalesef. Yine de albümü videosuz yayınlamaya gönlümüz razı olmadı ve böyle bir ara çözüm bulduk. Yönetmen Onur Özcan tek başına kamerasını ve ışıklarını alarak evime geldi ve benim doğal ev hallerimi çekerek bir video haline getirdi. Şarkının sözlerine ve albümün ismine çok uygun bir video oldu neticede.
Senin bir yönün de tiyatro ve film müzikleri. Şu an pek çok şey sekteye uğramış olsa da o alanda da hazırladığın ya da bitirdiğin çalışmalar var mı yakın dönemde?
Tam da beni çok heyecanlandıran bir tiyatro projesine başlamak üzereydik ki bu olaylar başımıza geldi. İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nda Serdar Bİliş ile Brecht’in “Cesaret Ana” oyununu çalışmaya başlayacaktık. Bir Brecht hayranı olarak üzerinde çok düşündüğüm bu oyun için müzikler yazmak benim büyük hayalimdi. Umarım bu süreç geçtikten sonra kaldığımız yerden devam edebiliriz.
Bu süreçte müzikal üretimin durmaması çok güzel bir şey. Ancak biliyoruz ki bu süreç müzisyenler için oldukça zor geçiyor. Neler söylemek istersiniz?
Gerçekten zor günler geçiriyoruz. Sanatsal üretimler her zaman dinleyicisine, seyircisine ihtiyaç duyar. Bu virüs hepimizin aklıyla oynadı. Kelimenin tam anlamıyla maddi ve manevi olarak debeleniyoruz aslında. Yeni şeyler yazıp çizmek çok zor bu ruh hali ile. Bir araya gelebilmek çok önemlidir bizim işlerimizin nihayetlenmesinde. Bunu yeniden yapabileceğimiz zaman üretim eski haline dönecektir. Bu süreçte hayatını sahneden kazanan insanlar büyük maddi zorluklarla karşı karşıyalar bu da beni gerçekten çok üzüyor. Devlet eliyle çözümlenmesi gereken bir problem.
Evde günler nasıl geçiyor?
Öncelikle çok hızlı geçiyor. Evde 8. haftayı tamamlamak üzereyim inanamıyorum. Bundan 2 ay önce bana bir müddet hiç evden çıkmayacaksın deseler herhalde paniğe kapılır tuhaf hazırlıklar yapardım. Ama zaten hazırmışım onu anladım. Zaman zaman kendi kabuğuna çekilmeyi seven biri olduğum için yeni düzeni çabuk kabullendim. İlk günler biraz yadırgadım sadece. Online derslerim devam ediyor. Ders günlerimde üniversitedeki öğrencilerimle buluşmak bana enerji veriyor. Yeni haftanın geldiğini pazartesi sabah 9’da başlayan dersimden anlıyorum. Belki de çocukluğumdan beri ilk kez sadece kendi yaptığım yiyeceklerle besleniyorum. En ilginç kısmı bu aslında. Uyku düzenim çok değişti. Erken uyuyup erkenden uyanıyorum. Sabahları dergi okuyorum. Albümün yazışmaları, biraz mutfak, biraz temizlik günün sonuna doğru dizi ve film izlemeleri derken günler su gibi akıp geçiyor. Bir de en yakınlarımla yaptığım görüntülü görüşmeler var ki bana çok büyük destek oldu.
ihsan.dindar@milliyet.com.tr