10.05.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:
"Deliyürek" Yakışıklı bir adam, güzel bir kadın, şık bir otomobil, kötü adamlar, siyasi entrika, maço söylem, silahlı çatışma, patlama, etnik müzik vb. Ticari sinemanın tüm öğeleri "Deliyürek"te mevcut. Bir tek cinsellik eksik!"Deliyürek" dizisini izlemediyseniz, Yusuf Miroğlu adlı kahramanın kim olduğunu anlamanız mümkün değil! 4x4 cip kullandığına göre zengin olduğunu tahmin ediyoruz. Silahsız dolaşmadığına göre sivil polis vb. de olabilir. Bir aksiyon filminde mantık aranmaz deyip dikkatinizi sinematografiye yönelttiğinizde ise Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak üzerine "dış mihraklar"ın "hain emellerini" anlatan komplo teorileriyle ve sloganlarla bezeli, didaktik diyaloglar önünüzü kesiyor. Zaten film fonda duyulan İngilizce, Almanca, Ermenice ve Kürtçe sesler eşliğinde, bir elin Mezopotamyayı harita üzerinde gazlı kalemle, İngilizce isimlerle işaretleyip "bölmesi" sekansıyla başlayıp izleyiciyi koşullandırıyor.Kameranın fazlaca aktif olduğu, Mardin sokaklarındaki kovalamaca sırasında hızlı kaydırmalarla baş döndüren, ama ne silahlı çatışmalarda ne de yakın dövüşlerde oyuncuların aynı aktiviteyi sağlayamadığı "Deliyürek" aksiyon türüyle çelişip derdini mini diskurlar çekerek anlatıyor. Cemalin Rambo gibi elinde silahla sudan fırlayıp ateş etmesi var ki setlere şenlik!Senaryoda şiddetle bir mesaj verme kaygısı güdülmüş. Mesajı anlaşılır kılmak için sınıf atlamış "ülkücü" delikanlı ağzıyla politika yapılıyor. Hedef aldığı kitle açısından isabetli bir seçim. Ancak, kitlenin zaten "bildiği" ve duymak istediği sözler, soruna yeni bir açılım getirmeden bir kez de iki katıksız kahramanın ağzından dökülüyor. Hem tarz olarak Hollywood aksiyon sinemasını hem de içerik olarak onun tek yönlü propagandasını taklit eden bir film "Deliyürek". Buna rağmen, ABD konsolosunu teröristlerle temas halinde görüntüleyip Amerikan karşıtı bir söylem yaratarak ve bunu nahif bir mesaj halinde sunarak, aldığı modele taban tabana zıt düşüyor. Şerefliler şerefsizlere karşı Miroğlunun evinden birkaç kilometre uzakta görev yapan (!), Diyarbakırlı ağa oğlu asker arkadaşı Cemal, "Adam devletle halkı barıştırdı" şeklinde tanımladıkları Gaffar Okkanın kim tarafından suikaste uğradığını öğrendiği için öldürülüyor. Miroğlu ve Cemalin eski komutanı, dağlarda yalnız gezen Bozo, Hizbullah lideri olarak karşımıza çıkan Kasap Hasanın Kuzey Dakotalı bir Amerikan ajanı olduğunu bile iddia ediyor. Bu doğrudan ifadelere rağmen, "prezidan Buş"un kadim dostu Turgut Özalın adını vermeyip, ondan "bir suikastten kurtulan ve gizemli biçimde ölen başbakan" diye söz ediyor. Bunlar filmin sadece biçemden kaynaklanan somut çelişkileri, bir film eleştirisi kapsamına girebilen... Tahmin edebileceğiniz gibi içerik o denli yerel ki filmin tek evrensel yanı adındaki bumerang! Yön: Osman Sınav Gör: Tevfik Şenol Sen: Raci Şaşmaz, Osman Sınav Müz: Aria Oyn: Kenan İmirzalıoğlu (Yusuf Miroğlu), Melda Bekcan (Zeynep), Selçuk Yöntem (Bozo), Oktay Kaynarca (Cemal), Zara (Leyla), Macit Sonkan (Kasap Hasan), Zafer Ergin (Şeref Albay), İştar Gökseven (Komiser Doğan) Afişinden başlayarak Mezopotamyayı tarihsel süreç içinde bir terör yatağı olarak damgalayan "Deliyürek", bu topraklarda savaş bitmez mi, kirli oyunlara son verilmez mi tarzında, senaryo içinde zamanlaması yanlış sorularına, irrasyonel bir çözüm olarak "şerefsizler"e karşı "şerefliler"in kişisel mücadelesini öneriyor.