24.07.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seray Şahinler
Seray Şahinler- Pandemi sürecinin dünya genelindeki sanat piyasasına yaradığını artık rahatlıkla söyleyebiliriz. Kapanmaların yaşandığı ilk dönemin şoku kısa sürede atlatıldı. Koleksiyonerler için açık artırmalar çevrimiçi olarak devam etti ve sanat eserlerinin satışlarında büyük aksamalar yaşanmadı. Aşının devreye girmesi ve vaka sayılarının ortalama rakamlara ulaşmasıyla gerek Türkiye’de gerek dünyada gerçekleşen sanat fuarları hızlıca organize olarak kapılarını açtı. Müzayedeler ise bugün hız kesmeden devam ediyor.
Müzayede denince dünyada akla ilk gelen şirketlerden olan Christie’s geçtiğimiz hafta 2022’nin ilk yarısına dair satış raporunu yayımladı. Rapora göre 2022’nin ilk yarısında toplam 4.1 milyar dolarlık bir satış yaşandı ki bu, müzayede evinin 2015’ten beri ulaştığı en iyi performans. Türkiye’deki müzayedeler de çevrimiçi ve fiziksel olarak düzenlenmeye devam ediyor. Toplu bir rakama ulaşmak mümkün değil fakat ara ara gelen satış haberleriyle durumun iyi göründüğü aşikâr. Köklü bir müzayede evi olan Artam Antik A.Ş’nin bu yılki satışların verilerine dair web sitesinden açıklanan rakamlar mevcut.
PİYASANIN TEMELİ ‘70’LERE DAYANIYOR
Türkiye’deki galericiliğin öncü isimlerinden Yahşi Baraz ile hem sanat piyasasının tarihsel serüvenini hem pandemi sonrasındaki yerini konuştuk. Baraz, Türkiye’deki pazarının oluşumunun ‘70’li yıllara dayandığını söylüyor. Önceki yıllarda galericilik gelişmediği için sanat eseri alım satımına dair bir piyasadan söz etmek mümkün değil. Fakat Cumhuriyet döneminde devlet tarafından, Osmanlı’da ise saray tarafından sembolik destekler olmuş. Piyasayı hareketlendiren ise özel galerilerin bir bir kapılarını açması.
Bugün Türkiye’de sayıları tahmin edilenden çok daha fazla olan koleksiyonerlerin ilk alımlarını ‘80’lerin başından itibaren yaptığını biliyoruz. Bir izleyici olarak hangi koleksiyon sergisine giderseniz gidin başlangıcı ‘80’lere tarihler. Baraz, bu süreci şu sözlerle anlatıyor: “Türkiye’de koleksiyon yapan burjuva kesimi 1980’li yıllardan sonra çok sınırlı bir grup tarafından başlatılmış ve kendi aralarında bir rekabet sürdürerek 8-10 kişiyi geçmeyen bir koleksiyoncu grubu oluşturmuştur. Bu pazar, 2000 yılına kadar ağır aksak devam etmiştir ve eserlerin değer artışı hemen hemen 1975-2000 arasında hiç olmadı, denecek kadar azdır.”
Baraz, Türkiye’deki piyasanın her geçen gün büyüdüğünü fakat yaşayan sanatçılardan sadece belirli isimlerin eserlerine yatırım yapıldığına da dikkat çekiyor: “2000’li yıllardan sonra İstanbul Modern, Pera Müzesi, Sabancı Müzesi, Odun Pazarı Müzesi, Elgiz Müzesi gibi müzeler faaliyetlerine başladılar. Batı’da Türkiye’deki müzelerin aksine müzeler en büyük alıcı konumundadır, ayırdıkları büyük bir bütçeleri vardır. Alımlar yaparak sanatçıları özendirmeleri gerekir. Fakat Türkiye’de ne yazık ki hiçbir zaman böyle bir sistem kurulamamıştır. Buna bağlı olarak da galeriler istenildiği gibi ekonomik bağımsızlığını elde edememiştir. 2000’li yıllarda müzayede şirketleri eser satışında öne geçmiş ve birçok kişinin ilgisini çekmiştir. Bu durum sanat eserlerinde fiyat artışını sağlamıştır. Ancak buradaki sorun da yüzlerce yaşayan sanatçı olmasına karşın çok sınırlı sayıda en fazla 10 sanatçıyı geçmeyen bir gruba yatırım yapılmıştır. Yalnızca bu sanatçıların fiyatları yükselmiş, bu durum diğer sanatçılara da çok büyük bir ekonomik kriz ve zorluk olarak yansımıştır.”
İngiltere’de 2019 yılında düzenlenen müzayedede Osman Hamdi Bey’in “Kur’an Okuyan Kız” tablosu 44 milyon’a, Sothebey’s’te düzenlenen müzayede de ise “Yeşil Cami’de Kuran Dersi” tablosu yaklaşık 35 milyon liraya satılmıştı. Peki yurt dışındaki eser satışlarında Türk sanatçıların eserlerine ilgi ne durumda? Türk sanatçıların eserlerine sadece Türk koleksiyonerlerin talip olduğunu söylüyor Baraz: “Bir başka sorun da Türk sanatçıları sadece Türk koleksiyoncular tarafından satın alınmasıdır. Hiçbir yabancı, Türk resmine yatırım yapmayı şu ana kadar düşünmemiştir. Yabancı parayla yatırım olmadığı sürece bu sanat eserlerinin değerinin yükselmesi söz konusu olmayacaktır.” Türkiye’nin sanat piyasasındaki potansiyelinin öne çıkarılması gerektiğine de değinen Baraz’ın sanat dünyasına bir de çağrısı var: “Anadolu’nun çeşitli yerlerinde müzeler kurulup, ekonomik olarak desteklenir ve sanatçılardan eser alımı gerçekleşirse müzeler, sanat pazarı çok daha sağlıklı bir şekilde gelişecektir. Bu gelişmeler sonucunda umuyorum ki giderek zenginleşmesini ümit ettiğim toplumumuzda yeni sanatçılar da koleksiyoncular tarafından ilgiyle karşılanacaktır.”
2022’DE EN PAHALI ESER ÖMER ULUÇ’UN
Artam Antik A.Ş.’nin müzayedelerinde ilk sırayı Ömer Uluç alıyor. Sanatçının “Bir İskemle / Bir Kuş / Büyük Çıplak / Kırmızı Figür / Bir Yaratık” adlı eseri 7 milyon 850 bin TL’ye satılarak bu yılın en pahalı resmi oldu. Uluç’u 1973 yapımı “Ship of Fools” ile 5 milyon 400 bin liralık satışıyla Burhan Doğançay izledi. Yine Doğançay’ın 1984 tarihli “Four Red Ribbons”u da 5 milyon 273 bin TL’lik satış rakamıyla üçüncü sırada yer aldı.
ÖRTÜLÜ DÜŞLER
Heykellerini olduğu gibi düşlerini de örtülerin altına gizleyen Çiğdem Sarıçiçek’in “Dreams”inde sakladığınız duygularınız açığa çıkacak. 31 Ağustos’ta sanatseverlerle vedalaşacak sergi Trump Art Gallery’de yer alıyor.
BULUTLAR NEYE BENZİYOR?
Yedi ayrı sanatçının ürettiği işleri bir araya getiren “Pareidolia”yı görmek için acele edin, sergi haftaya son buluyor. Cumartesi gününe kadar Labirent Sanat’ta sanatseverlerle buluşmaya devam edecek sergi adını insanların karşılaştığı yanılsamalardan alıyor.
SON HAVADİSLER SON GÜNLER
Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi’nde sergilenen, Annette ve Peter Nobel Koleksiyonu’ndaki eserlerin yer aldığı “Ve Şimdi İyi Haberler”, 7 Ağustos’ta son buluyor. Yoğun ilgi çeken kapsamlı sergi basının geçirdiği evrimi gözler önüne seriyor.