17.12.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Amansız mücadele
Hasan Mert Kaya - Fatih’in 1481 yılında ölümünün ardından başlayan Bayezid – Cem taht mücadelesi oldukça çetin geçmişti. Şehzade Cem karakter ve davranış bakımından babasına daha çok benziyor, Şehzade Bayezid ise daha durgun ve sakin bir tavır sergiliyordu. Fatih Sultan Mehmet’in uzun seferleri boyunca yorgun düşen askerlerin büyük çoğunluğu Şehzade Bayezid’i destekliyor, Cem’in hareketliliği onları endişelendiriyordu. İki kardeş arasında Yenişehir Ovası’nda yaşanan savaşı Bayezid’in kazanması ile Şehzade Cem’in ölümüne kadar sürecek olan büyük kaçışı da başlamış oldu. Bir müddet Silifke civarında Toros Dağları’nda saklanan Şehzade Cem önce 1482 yılı içinde Mısır’a gidip Memluklu Devleti’ne sığındı. Bu esnada hacca da giderek Osmanlı Hanedanı içinde hacca giden tek kişi oldu. Cem’in bir süre sonra can güvenliği kaygısıyla Mısır’dan ayrılıp Rodos Adası’na geçtiğini görüyoruz.
Rodos Şövalyelerinin arasında
Şehzade Cem Rodos’a ulaştığında adanın idarecisi, yani Üstad-ı Muhterem’i Pierre d’Aubusson’du. Ada üzerinde güçlü etkisi olan Sultan II.Bayezid kardeşi Cem’in sıkı kontrol altında tutulması ve adadan bir yere gidişinin önlenmesi karşılığında Pierre d’Aubusson’a 40.000 duka altını fidye ödemeyi ve adadan almakta olduğu vergiyi, haracı iptal edip, Rodos Şövalyeleri’ni vergiden muaf tutmayı kabul etti. Ancak Rodos küçük bir yerdi ve Anadolu’ya oldukça yakındı. Kudretli Osmanlı sultanının adamları adaya kolayca sızabilir ve Şehzade Cem bir suikasta kurban gidebilirdi. Bu ise ellerinde rehin olarak tuttukları çok değerli bir kozu kaybetmeleri anlamına gelecekti.
Gizlice Fransa’ya
Şehzade Cem’in Rodos esareti dört ay sürdü ve ardından şövalyeler tarafından gizlice ve hızla Fransa’ya götürüldü. Artık Savoia Dükası’na ait olan Villefranche şehrindeydi. Fakat şehzade yine can güvenliği gerekçesi ile burada da uzun kalmadı ve önce Nice ardından da Chambery’ye götürüldü. Götürüldüğü şehirlerde kaldığın mekanlar da Osmanlıların olası bir suikast girişimine karşı hem sürekli değiştiriliyor hem de çok sıkı koruma altında tutuluyordu. Bu zahmetli yer değiştirmelerin de bir son bulması için sonunda bugünkü Creuse Nouvelle Aquitaine bölgesine aktarılan Şehzade Cem, buradaki Bourganeuf kentinde kendisi için özel olarak inşa edilen özel bir kuleye yerleştirildi. Günümüzde halen ayakta olan bu kule yedi katlı, 2,80 metre kalınlığında duvarlara sahip ve adı da Cem’in Kulesi anlamına gelen Tour de Zizim. Kaderin bir cilvesi olarak yüzyıllar sonra, İkinci Dünya Savaşı’nda Fransa’yı işgal eden Naziler ele geçirdikleri Fransız direnişçileri bu kuleye doldurup esir tutacaklardı.
Herkes Şehzade Cem’in peşinde
Şehzade Cem’in hayatta oluşu en başta Osmanlı payitahtı Kostantiniyye’deki Sultan Bayezid’in uykularını kaçırıyordu. Sultanın casusları her yerde şehzadeyi arıyor, hakkında edindikleri en küçük bir bilgi kırıntısını dahi hemen sultana ulaştırıyorlardı. Kuşkusuz Cem’in peşinde olan sadece abisi Sultan Bayezid değildi. Sicilya-Napoli Kralı II.Fernando, Macaristan Kralı Mathias Korvin şehzadeyi arayan Avrupalı krallardı. Amaçları ele geçirecekleri Şehzade’yi Osmanlı Devleti’ne karşı kullanmaktı. Ancak bu arayış Papa VII.Innocente’nin Cem Sultan’ın yerini öğrenip, 1488 yılında Vatikan’daki papalık sarayına getirmesiyle birlikte yeni bir evreye girdi. Papa Şehzade Cem’e son derece iyi davranıyor ve ona tam bir devlet adamı saygınlığı içerisinde yaklaşıyordu. Bu nezaket ve saygının ana maksadı ise şehzadeyi Hristiyan olmaya ikna etmekti. Fakat şartlar ve süreç ne kadar ağır olursa olsun Şehzade Cem İslam’ı bırakıp din değiştirmeyeceğini Papa’ya kesin bir dille bildirdi. Öte yandan Sultan Bayezid, kardeşinin Vatikan’daki Papalık Sarayı’nda üç yıl boyunca esir edilmesi karşılığında Papa VII.Innocente’ye 120.000 altın fidye ödedi.
En Büyük “Hediyeler”: Gerçek İsa ve mızrak
Sultan II.Bayezid her ne kadar fidye ödeyerek ve casuslarıyla sürekli kardeşinin durumunu izleyerek süreci yakında takip ediyor olsa da, bu durumun kalıcı çözümünün kardeşinin öldürülmesi olduğunu çok iyi biliyordu. Cem’in zehirlenmesi en güzel çözüm olacaktı. İstanbul’un fethinin ardından Bizans sarayı hazinesinde büyük bir özenle korunan iki obje vardı. Hristiyanlık için son derece önemli olan ve mukaddes sayılan bu iki objenin biri, inanışlarına göre, İsa Mesih’in Kudüs surlarının hemen dışındaki Golgota Tepesi’nde çarmıha gerildiğinde, Longinus’un göğsüne sapladığı mızraktı. İkincisi ise zümrütten bir taşa portre olarak kazınan İsa Mesih’in gerçek profiliydi. Roma İmparatoru Tiberius, dönemin Judea Valisi Publius Lentullus’a Nasıralı İsa adlı Yahudi’nin gerçek portresini tasvir ettirip kendisine göndermesini emretmişti. Şehzade Cem’in Vatikan’da bulunuşundan tam 1500 yıl önce hazırlanan bu Hz.İsa portresi Hristiyanlık için çok ayrı bir önem taşıyordu. Çünkü vali Lentullus’un Roma Senatosu’na gönderdiği İsa’nın yüz tarifini sunan rapordaki tarif ile Sultan II.Bayezid’in papaya hediye ettiği zümrüt taşına kazılı portre birebir uyuşuyordu. Bu portre kısa zaman içinde ahşap ve tekstil yüzeylere de aktarılıp kopyalanarak çoğaltıldı.
Dönem tarihçilerinin ifadeleri
Tarsuslu Aziz Paul’ün de hocası olan Ferisi Gamaliel, bir başka Yahudi tarihçi Flavius Josephus ve Romalı ünlü tarihçi Cornelius Tacitus’un İsa Mesih ile ilgili fiziki tarif anlatıları ile Vali Lentullus’un raporundaki anlatı ve zümrütteki profilden portre birbirlerini tamamen doğruluyor. Papaya hediye edilen zümrütteki İsa portresi muhtemelen canlıdan ve doğrudan yapılan çizimin Bizans dönemi bir sanatçı tarafından taşa ustaca aktarılmasıyla ortaya çıkmış oldu.
Tablonun tanıklığı
Yukarıda görülen tablo işte bu hediye edilip İstanbul’dan Vatikan’a giden zümrüt taştaki profilden 17.yüzyılda tuvale aktarılmış. Portrenin altına ise büyük harflerle Fransızca: “İsa Efendimizin madalyon içindeki bu gerçek portresini ve Mesih İsa’nın göğsüne saplanan mızrağın ucunu, Türk İmparatoru Bayezid, Papa VIII.Innocente’ye hediye ederek, kardeşi Cem ile Roma’da yakından ilgilenmesini istedi” ibaresi bulunuyor.
Şehzade Cem’in hazin sonu
Osmanlı hanedanında sultan unvanı erkek üyelerde Sultan Selim, Sultan Mehmed örnekleri gibi isimden önce, kadın üyelerde ise Hatice Sultan, Hürrem Sultan gibi isimden sonra kullanılır. Ancak Şehzade Cem’in bir istisna olarak “Cem Sultan” şeklinde, yani kadın formunda anılması devrinde onun karşısında yer alan yeniçerilerce başlatılmış. Şehzade Cem’in Vatikan’da esaret hayatı Papa VIII. Innocente’nin ölümünün ardından, o dönem Fransa’nın ve imparator VIII. Charles’ın idaresinde olan Napoli’de sürdü. 25 Şubat 1495 tarihinde yaklaşık 13 yıllık acı dolu esareti son buldu ve henüz 35 yaşındayken bu dünyaya veda etti. Naaşı tam dört yıl sonra Osmanlılara iade edildi ve Bursa’da toprağa verildi. İki Osmanlı şehzadesinin taht mücadelesinden başlayıp, Hz.İsa’nın muhtemelen en gerçek portresine uzanan yolculuğun hikâyesi işte böyle.
NOT: Görsel ve içerik bilgisi konularında erolmakzume.com web sitesinden yararlandığım değerli büyüğüm Sayın Erol Makzume Bey’e teşekkür ve hürmetlerimi sunarım.