07.10.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
SERAY ŞAHİNLER
SERAY ŞAHİNLER- Nobel komitesi “Kişisel hafızanın köklerini, yabancılaşmalarını ve kolektif kısıtlamalarını ortaya çıkarmadaki cesareti nedeniyle” ödülün Ernaux’ya verildiğini açıkladı. Komite başkanı Anders Olsson ise, “Ernaux tutarlı bir şekilde ve farklı açılardan, cinsiyet, dil ile sınıf açısından güçlü eşitsizliklerin damgasını vurduğu bir hayatı inceliyor” dedi.
Her yıl favorilerin dışında kalan sürpriz isimlere ödülü veren komite bu kez tersinden sürpriz yaptı zira Annie Ernaux, Nobel’in favori yazarları arasındaydı. Nobel komitesi anonsun hemen ardından yazarı telefonla aradıklarını fakat ulaşamadıklarını duyurdu.
Fransa’nın en beğenilen ve en çok okunan yazarlarından olan Annie Ernaux, 1 Eylül 1940’ta, Lillebonne’da, işçi sınıfına mensup bir ailede dünyaya geldi. Çocukluğu Normandiya’da geçti. Edebiyat eğitimi aldı ve uzun yıllar boyunca edebiyat öğretmenliği yaptı. Deneyimlerini toplumsal tarihle harmanladığı ilk romanı “Les armoires vides-Boş Dolaplar”ı 1974 yılında yayımladı. Ve kendi deyimiyle o zamandan beri kadınlara yönelik adaletsizliğe karşı mücadele etti. Sınıf atlama, evlilik, kadın özgürlüğü, cinsellik, kürtaj, yaşlılık ve ölüm gibi meseleleri kendi deneyimleri üzerinden aktarırken, romanlarının arka planında kültürel, siyasi ve tarihi olaylara yer vererek toplumsal belleğin panoramasını çıkardı.
“Muazzam bir yalnızlık hissiydi”
Son yıllarda kadın mücadelesine destek vermek adına ödül, festival gibi pek çok organizasyonda bu mücadelenin birer neferi olan isimler öne çıkıyor. Özellikle kürtaj meselesi Avrupa’da son dönemde çokça konuşulan ve tartışılan meselelerden biri. Ernaux da bu soruna dikkat çeken yazarlar arasında. Yazarın romanından Audrey Diwan tarafından filme uyarlanan “Kürtaj” filmi de hatırlanacağı üzere geçtiğimiz yıl dünya prömiyerini yaptığı Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan’ın sahibi olmuştu. Ernaux, kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı kitap hakkında verdiği söyleşide “Kadın olmanın ve seçim yapmakta özgür olmamanın nasıl bir his olduğunu açıklamak istedim. Bugün, kürtajın yasadışı olduğu zamanların nasıl bir şey olduğunu artık hayal edemiyoruz. Kimse bize yardım etmedi, ne doktorlar, ne arkadaşlar, ne de aile. Herkes gözlerini kapadı. Muazzam bir yalnızlık hissiydi” demişti.
Ernaux’nun kitapları başta Fransa olmak üzere dünyanın birçok yerinde ilgiyle takip ediliyor. Türkiye’de ise son bir senede Ernaux, Can Yayınları tarafından yayımlanan kitaplarıyla (“Babamın Yeri”, “Seneler”, “Yalın Tutku”, “Boş Dolaplar”) gündemimizdeydi. Öğretmenlik sınavına girdikten iki ay sonra babasını kaybeden Ernaux, “Babamın Yeri”nde kendi hikâyesini evrensel meselelerin süzgecinden damıtarak aktardı. “Seneler”de kendisini inşa eden senelere bir belgesel gözüyle bakarak ve anlatının merkezine kendini koyarak “herkesin hayatına” dokunarak kurguladı. Tam da Nobel komitesinin kararını doğrularcasına, kişisel hafızanın köklerini, yabancılaşmalarını ortaya çıkarmadaki cesaretiyle yaptı bunu.
Ernaux’nun Fransız basınına verdiği bir röportajda “Başarı sizi özgür kıldı mı?” sorusuna verdiği yanıt da yazdıklarını pekiştirir nitelikte: “Başarı benim için çok önemli değil. Ne yaptığımı veya kendimi nasıl gördüğümü pek etkilemez. Ama insanların bana kitaplarımın onlara ne kadar dokunduğunu ve hayatlarını değiştirdiklerini söyledikleri mektupları okuduğumda diyorum ki: Buna değdi.”