26.10.2020 - 16:20 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - milliyet.com.tr / ihsan.dindar@milliyet.com.tr
İlk olarak pandemiyle başlamak istiyorum. Bu süreç nasıl geçiyor? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Hiç mi hiç kolay değil. Çok yeni ve değişken bir süreç. Çok sabırlı davranmalıyız. Sevgiye, inanca ve müziğe tutunmalıyız. Bu süreçte kendimi iyi hissettim. Evde vakit geçirebildiğim için kendimi şanslı hissettim. Saatle çok işim olmadı. Eski çocukluk odamda çocuğum ve oyuncaklarımla vakit geçirdim. Tunus mutfağını deneyimleyip babamla bol bol sohbet ettim.
Yanılmıyorsam uzun bir aradan sonra yeniden Tunus'tasınız. Bu bir çeşit yeni başlangıç mı?
Evet, gençlik yıllarımdan sonra ilk kez çocukluğumun geçtiği evdeyim. Zamanı ve tüm dünyayı burada durdurdum. Böylelikle mevcut olan her şeye farklı bir gözle bakabilme fırsatım oldu. Yaşadıklarımızı kabullendiğim ve en iyi şekilde işin içinden çıkmaya çalıştığım bir süreçti.
Yakın zamanda iki şarkı yayımladınız. Holm ve The Man Who Sold The World. Her ikisi de çok ünlü iki şarkı. Biri Doğu'dan diğeri Batı'dan. Neden bu iki şarkıyı seçtiniz?
Müzik olunca sadece kalbimin izinden giderim. Holm, özel, umutlu ama birazcık da acılı şarkı sözlerinin yanı sıra hayalci sözleri, The Man Who Sold the World ise tarihi yönüyle hem benim hem de plak şirketimin özel olduğuna inandığımız iki şarkı.
Ve anladığımız kadarıyla bu iki şarkı da yeni albümün habercisi. Nasıl albümle karşılaşacağız?
Hikayenin en önemli parçası olan sınırları belli bir albüm. Yani ham ve iddiasız ama aynı zamanda basit icrasında bile derin ve duygu dolu bir yön var. Çevrimiçi konserlerim aracılığıyla dünya ve izleyicilerimle bağlantı kurmaya çalıştım. Böylece onlara Tunus'un her zaman ilham veren mavi gökyüzünü sunmaya çalışırken insanların sıcaklığı ve sevgisini de kayda yansıttım. Tunus bana her zaman ilham veriyor.
Peki albümdeki bu şarkıları nasıl belirlediniz? Leonard Cohen'den Nirvana'ya uzanan geniş bir yelpaze var...
Bunlar benim çok sevdiğim, uzun süredir ilham aldığım ve müzikal olarak beni şekillendiren şarkılar. Bu şarkılar sayesinde çok duygusal bir şekilde büyüdüm. Dolayısıyla bunları yayımlamak ve insanlar paylaşabilmek beniö için çok önemliydi. Her zaman çok eklektik bir dinleyici ve sanatçı olmaya çalıştım. Bu da cover yaptığım çalışmalara yansıdı. Bu sayede de dünyaya müziğin türlerle çizilmiş sınırları olmadığını göstermek istedim. Müzik kalp için bir dildir.
Albümü Gündüz ve Gece diye ikiye ayırmanızın bir nedeni var mı?
Çünkü albümün kayıt sürec bir gün ve bir gecede gerçekleşti. Bu aynı zamanda benim de iki yanımı temsil ediyor. Aydınlık ve karanlık, ütopya ve hile, çoşku ve kaygı, parlaklık ve bilinmezlik, açıklık ve gizem...
Geçen yıl Zorlu PSM'deki konseriniz öncesi de bir röportaj yapmıştık. Sonrasında çok şey değişti. Konserler neredeyse hiç yok. Bu yoksunluk hali hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çok zor, özellikle de benim için. Türkiye'de, Orta Doğu'da, Tunus'ta sahne alıp dört bir yandaki dinleyicilerimle bir araya gelmeyi özledim. Tüm o eski güzel günleri özledim.
Türkiye'de çok seviliyorsunuz. Geçmişte Türkçe şarkı da seslendirmiştiniz. Gelecekte böyle bir şeyin tekrarlanması mümkün mü?
Zevkle. Türk müziğini ve Türk dilini çok seviyorum. İlahi bir yanı var bence. Karadeniz müziğini dde özellikle daha çok seviyorum. Çok derin ve melodileri de bir o kadar güzel.
Son olarak bu süreçte Türkiye'ye göndermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Söylemek istediğim tek şey onları çok özlediğim. Sosyal medyadan destekleri için çok teşekkür ediyorum. Bu albüm bir yandan da onlar için yapıldı. Çok yakın bir zamanda yeniden bir araya gelebilmemizi diliyorum.