19.06.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ
Cumhurbaşkanlığı himayesinde, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle düzenlediği Uluslararası Göç Filmleri Festivali’nde önceki gün ABD’li oyuncu, yönetmen ve aktivist Matt Dillon, festivalin Instagram hesabı üzerinden sinema yazarı Alin Taşçıyan’ın sorularını yanıtladı. “Rumble Fish”, “Wild Things” ve “Factotum”daki rolleriyle neslinin önemli aktörlerinden birine dönüşen Dillon, göçmen hakları konusundaki çalışmalarıyla, özellikle de Rohingya mültecilerinin sesi olmasıyla da tanınıyor.
‘Evlerine dönemezler’
Dillon, “Rohingya mültecilerinin yaşadıklarını Washington’da bir yardım galasında duydum ve yetkiliyle konuşarak kamplara gidip yardımcı olabileceğimi söyledim. Sonra Myanmar’a gittim. Birkaç çok iyi gazeteciyle birlikte seyahat ettim. Kamplara girdik ve insanların yaşadıklarını bizzat gördük. Bence yerlerinden edilmiş insanları, mültecileri gördüğünüzde aynı olduğumuzu fark etmek zor değil. İşleri evleri varken yerlerinden olmuşlar ve sizden benden bir farkları yok. Myanmar’daki deneyimim de Güney Sudan’daki deneyimim de bu yöndeydi. Şans verilirse onlar da katkı sağlamak ve toplumda yer almak istiyorlar. Bu insanlar evlerine dönemez, dönerlerse ölürler. Başka seçenekleri yok. Bu gerçeği asla unutmamalıyız” dedi.
Bu konudaki çalışmalarını da anlatan Dillon, “Kamplardaki durum çok kötüydü, onların acılarını gördük. Bu konuya uluslararası bir ilgi uyandırmaya gayret ettik” diye ekledi.
‘Türkiye iyi iş yaptı’
Türkiye’nin mülteciler konusundaki çalışmalarını takdir ettiğini söyleyen Dillon, “Türkiye, bölgede mültecilere en çok yardım eden ülke, özellikle Suriye’den gelenlere. Harika bir iş yaptılar” diye konuştu. Dillon, mültecilerle ilgili bir hikayeyi de paylaştı: “Geçtiğimiz günlerde Kanada’ya gelmiş Suriyeli mültecilerle ilgili bir hikâye dinledim.
Daha yaşlı bir çift onlara ev sahipliği yapıyor. Koronavirüs döneminde yaşlı çift evde kalmak zorunda ve mülteciler onların yaşamını sürdürebilmesinde büyük rol oynuyor, kendi ailelerinden de fazla.” Sinemanın bu konuda neleri değiştirebileceği konusunda ise Dillon “Sinema zamanımızın en güçlü araçlarından, insanlara en çok ulaşabilen” diyerek sanatın öneminin altını çizdi.
‘Protestolar sağlıklı’
Taşçıyan, Dillon’ın ırkçı bir polisi canlandırdığı 2006 yapımı Oscar ve Altın Küre ödüllerine aday olduğu “Crash / Çarpışma”yı hatırlattı ve 14 yıl önce çekilen filmin ABD’de süren protestolarla bağını sordu. Dillon kendisinin de şu günlerde sıklıkla “Çarpışma”yı düşündüğünü söyledi:
“Dünya umutsuz bir noktaya gidiyor mu bilmiyorum ama bir pervane gibi dönüp duruyor ve her şey tekrarlıyor. Bu pervaneyi bir anda durdurmaya çalışmak zor. O yüzden de doğru mesajları tekrarlamak lazım. ABD’de kendimize dönüp bakmalıyız. Polis şiddeti ve ırkçılık sistemsel durumlar. Biz doğmadan önce bile geçerli olan bu tür durumlar, toplum için eşitsiz bir düzlem yaratmayı sürdürüyor. Bu da adil bir düzen değil. Gelişmeler oldu ama bazı şeyler de hiç değişmedi. Protestoların sağlıklı olduğunu düşünüyorum.”