07.07.2020 - 16:38 | Son Güncellenme:
Hüseyin Rahmi Gürpınar evreninin sokakları”ndaki keyifli sohbetlerle renklenen roman, bilimin hurafelere her zaman üstün geleceğinin altını çizerken dönemin kadın sorunlarına da cesurca ışık tutuyor. Edebiyatımızdaki belki de en gerçekçi kıyamet sahnelerini barındıran Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç’ı hem orijinal metniyle hem de dikkatli bir çalışmayla günümüz Türkçesine uyarlanmış olarak, iki kitap halinde sunuyoruz.
Kuyrukluyıldız Altında Bir İzdivaç, 20. yüzyıl başı İstanbul’unun en keyifli hallerini yer yer şaşkınlıkla, çoğu zaman eğlenerek okuyacağınız ölümsüz bir eser.
“Okurunu usul usul gülümseten bir mizah duygusunu romanlarına yayan, yediren bir yazar. Yarattığı çoğu sevimli tiple ve hayatın içinden kopup gelen konuşturmalarıyla okuruna insanı sevdiriyor. Her ne kadar romanları aldatmalar, aldanmalar, aşk çılgınlığı, gözyaşları, intiharlarla örülmüş olsa da kişileri hayatın içinden.”
Bu kitaba ilgi duyanlar için ek öneriler: Ahmet Haşim: Bize Göre; Hüseyin Rahmi Gürpınar: Gulyabani, Sevda Peşinde; Recaizade Mahmut Ekrem: Araba Sevdası; Mahmut Yesari: İstanbul’un Antika Tipleri.
HÜSEYİN RAHMİ GÜRPINAR,1864’te İstanbul’da doğdu. Dört yaşında annesini kaybetti. Çocukluğu teyzesinin yanında, Aksaray’da geçti. Mahmudiye Rüşdiyesi’nde okudu. Hastalığı sebebiyle Mülkiye’deki eğitimini yarım bıraktı. Kısa süreli birkaç memuriyet denemesi ve bir dönem milletvekilliği haricinde hayatını hep yazdıklarıyla kazandı. Henüz 23 yaşındayken yazdığı ilk romanı Şık, Ahmed Mithat Efendi’nin övgüleriyle karşılandı ve 1887’de Tercüman-ı Hakikat’te tefrika edildi. Sonraki yıllarda verimli bir yazarlık hayatı geçirdi. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı İstanbul’unun konak ve sokak hayatını eserlerinde ustalıkla işledi. Klasikleşmiş birçok romanının yanı sıra hikâye, oyun, makale türlerinde de eserler verdi. Edebiyatımızda gerçekçiliğin ve doğalcılığın en önemli temsilcilerinden biri olan Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın eserlerinde halkı pozitif bilimlere yönlendirme isteği de açıkça görülür. 1944’te ölen yazarın mezarı, hayatının son 31 yılını geçirdiği Heybeliada’dadır.