23.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
SEYHAN AKINCI
SEYHAN AKINCI- 17. İstanbul Bienali paralel etkinliklerine Yaklaş 2030 | Co-Art Co-Act seçkisiyle katılan Özyeğin Üniversitesi bu seçkiyle sürdürülebilirlik alanında farkındalık yaratmayı hedeflerken önemli bir soruyu gündeme getiriyor: Küresel sorunların çözümü için sanat ne yapabilir? Sürdürülebilirliği sanat aracılığıyla kolektif bir şekilde tartışarak, üreterek yeniden ele alan ve insanları çözümün bir parçası olmaya davet eden seçkide, 16 eser yer alıyor, UNDP de bir eserle projeye katkı sunuyor. Sergi Ocak 2023’e kadar üniversitenin Çekmeköy’deki kampüsünde ziyarete açık olacak. Biz de projenin başında bulunan Dr. Özlem Bahadır ve proje kapsamında eserleri bulunan Elmas Deniz ve Murat Germen ile küresel sorunların çözümünde sanatın rolüne yanıt aradık.
Elmas Deniz “Sanat daha kökten bir hareket oluşturabilir”
Bugün her mesele çok griftleşmiş durumda ve bilginin aktarılmasında geleneksel yollarda çeşitli sıkıntılar yaşanabiliyor. Sanat; bilginin aktarılmasında, kişinin duygularını, düşüncelerini harekete geçirebildiği için daha dönüştürücü, etkili ve etkisinin nereden geldiğini çok iyi tarif edemediğimiz bir yere tekâbül ediyor. İmgelerimize hitap eden sanat, bunların oluşmasına ve dönüşmesine yardımcı oluyor. Bu noktada sağlanan katkı ise bundan sonra alınacak kararlarda daha da etkileyici bir noktaya dönüşebilir. Bununla birlikte günümüzde çok ciddi bir yönetimsel krizin yaşandığı ortada. Kolektif olarak bir şeyler konusunda uzlaşmaya varsak da ne kadar bilgi sahibi olsak da bunları değiştirmek konusunda biraz yavaş kalabiliyoruz. Bunun yeterli olmadığı durumlarda sanat devreye girebilir, çok daha kökten ve etkili bir hareket oluşturabilir. Sanatın illa ekolojik kaygılarla yapılması veya bunu konu edinmesine de gerek bulunmuyor. Sanatın kendisi dünya üzerindeki her şeye eleştirel bakmayı, bugünün problemlerini dert etmeyi, kimsenin dert etmediği noktaları da dert etmeyi içeriyor. Yani sanat; ekolojik sistemdeki büyük kayıpları, türlerin yok olmasını, ani hava olaylarından kaynaklanan yangınları ve sel felaketlerini zaten kendisine dert ediniyor. Bütün bunları düşündüğümüz zaman sanatçı, bu konulara yönelik işleri üretmeye yöneliyor, problemlerin çözümüne ilişkin büyük bir payda oluyor.
Murat Germen “Sanat kamusal alana taşınmalı”
Sanatın toplumda kabul görebilmesi için herkese ulaşılabilmesi gerekiyor. Sanat, belli kişiler tarafından üretilip, belli kişiler tarafından tüketiliyor gibi gözüküyor. Bir çekingenlik var geri kalan kesimde. Öncelikle sanat, geri kalanlarla arayı bulmalı. Bir galeriye girerken ‘Ücretli mi?’ diye soru soranlar oluyor. Sanatın kamusal alana taşınması gerekiyor. Bu noktada iş birlikleri çok önemli. Bu yolda sanatçıların birbirleriyle iş birliği yapması, devletin sanata ve kültüre çok daha fazla destek olması gerekiyor.
Bir sanat eserinde bulunması gerektiğini düşündüğüm bazı kavramlar var: “Tevazu, tasarruf, kanaat…” Bunlar zaten sürdürülebilirlik ve iklim sorunlarıyla da çok bağlantılı kavramlar. Biz frene basmayı öğrenmedikçe istediğimiz kadar bu söylemleri başkalarıyla paylaşalım, bireysel olarak kendi hayatımızda bu değişiklikleri yapmadıkça bunları söylememizin bir anlamı olmuyor. Sadece moda bazı hassasiyetleri tekrarlamaktan öteye geçemiyoruz.
Dr. Özlem Bahadır “Değişimi destekleyecek davranış çok zayıf”
İklim krizi ve beraberinde giderek karmaşık ve çok katmanlı bir hâl alan küresel sorunlara yönelik bilimsel rapor, istatistik ve verilerin gerek üniversitelerde gerekse yakın çevremizde beklenen etkiyi yaratmadığını görüyoruz. Araştırma bulguları da bunu destekliyor. Türkiye’de iklim krizine karşı farkında olan kitle yüzde 70’lerin üzerinde. Ama değişimi destekleyecek davranış değişikliğimiz hâlâ çok zayıf. Eylemle birleşmeyen bir farkındalıkla mesafe katetmemiz, konunun aciliyetini düşündüğümüzde çok zor. Bu noktada taze bakış açılarına, yenilikçi yöntemlere ihtiyaç olduğu konusunda hemfikiriz. Oysa sanat, karşımıza sürekli çıkan verilerin, istatistiklerin, raporların ötesinde; karşı karşıya olduğumuz kompleks sorunların altında yatan duyguları ve çelişkileri görünür kılarak, empati kurmayı kolaylaştırıyor. İnsanların kalplerine, zihinlerine, hayal güçlerine dokunarak, değişime elverişli ortamı kurabiliyor. İnsan bilmenin yanı sıra hissettiğinde, o bilgi onunla daha uzun süre kalıyor ve dert ettiği konularda onu bir şeyler yapmaya teşvik ediyor.