30.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Kadere bakın ki Azize abla da hastalandı ve bir yıl içinde bu dünyadan göçüp gitti. Ahmet ağabeyim perişan olmuştu. Azize ablamın ölümü beni çok derinden sarsmıştı. Onu hatırladıkça çalışamaz hale gelmiştim. Ve sonunda Ahmet ağabey bahçesini sattı ve evine kapanıp herkesten uzaklaştı. Bir süre sonra o da hastalandı ve çok yaşamadı. Ben de başka bir bahçede çalışmaya başlamıştım. Bu arada kapışılan bir ziraatçi olmuştum. Mandalinalarla ilgili başarılı çalışmalarım semeresini vermiş, adım ve namım Bodrum’un her yanına yayılmıştı. Herkes bana iş teklifinde bulunuyordu. Kısaca aranan bir ziraat mühendisiydim. Ben de işimin hakkını veriyor, bahçeleri bakıma sokup verimli hale getirip iyi hasılat elde edilmesini sağlıyordum. Mandalinalarla konuşan adam olmuştum. Bu arada kendi bahçemi oluşturmak için de para biriktirmeye başlamıştım.
Başarımı Azize ablamın bana öğrettiği güllü mandalina şurubunu yaparak kutluyordum. Güllü mandalina şurubunun tarifini bana da öğretmişti.
Malzemeler, bir kâse gül yaprağı, iki su bardağı toz şeker, beş su bardağı mandalina suyu, bir adet yeşil mandalina.
Gül yapraklarını saplarından ayırın. Orta kurumuş kısımlarını kullanmayın. Bu şerbet için bir küçük doluca kâse (yaklaşık 50 gram) gül yaprağı yeterli olacaktır. Ayıklanan gül yapraklarını tencerenin içine koyun; toz şeker ve iki su bardağı mandalina suyunu ekleyip karışımı güzelce karıştırın. İçine yeşil mandalinanın kabuğunu da rendeleyin. Karışımı 20-25 dakika kadar kaynatmaya bırakın. Derince bir kâsenin üzerine süzgeci yerleştirip kaynayan şurubu süzün. Süzülen şurubu sürahinin içine alıp, üzerine geri kalan üç su bardağı mandalina suyunu ekleyin. Şurubu dolaba kaldırıp soğutun. Soğuyan şurubu servis edin.
***
Her yol Ömer Akbaş’a çıkıyordu. Anlaşılan Ömer kilit isimdi. Ama yurt dışındaydı. Belki de katil oydu ve diğer asları, bilmediğimiz bir nedenden ötürü öldürüp yurt dışına kaçmış olabilirdi.
Güzide’yi arayıp ne zaman yurt dışına çıktığını öğrenmesini istemiştim. Zühre’den de evini bir daha telefonla aramasını istemiştim. Öğleden sonra Ömer Akbaş’ın evine gidip ortamı bir kolaçan etmeye karar vermiştik. Ne olup bittiğini öğrenmek için en iyisi havayı yerinde koklamaktı.
Artık Sadık Girit’in intihar dosyasını ciddi olarak okumak farz olmuştu. Ayrıca adamın oğlu Sedat Girit de kayıplara karışmıştı. Sedat Girit katil olabilir miydi? Mandalinaları çocukları gibi seven yörenin en iyi mandalina yetiştiricisi, üstelik babası, Ömer Akbaş adındaki eski bir müteahhit yüzünden bahçesini geri alamadığı için intihar etmiş birisi pekâlâ katil olabilirdi. İki yıldır ortalıkta görünmüyordu. Belki de başka bir yere gitti; orada cinayet planlarını yapıp, adamları bir bir öldürmeye, intikamını almaya başladı. Peşine düşeceğimiz adam Sedat Girit olabilirdi; tabii hala hayattaysa… Ya da katil Ömer Akbaş’tı. Nedenini bilmediğimiz bir husumet yüzünden eski ortaklarını öldürmeye başlamış olabilirdi. Üçü öldürüldüğüne, kendisi de hayatta olduğuna göre, katil olabilirdi. Kendisi öldürmese bile adamlarına öldürtebilirdi. Hatta kiralık katil bile tutmuş olabilirdi.
Diğer bir olasılık ise yurt dışında olduğu için katilin hışmından kurtulmuş, paçayı sıyırmış olabilirdi. Bütün bunların hepsi olasılık dahilindeydi. Asıl sebebi ortaya çıkarabilirsek, katilin öldürme nedenini de bulabilirdik. Yoksa bunlar sadece tahminlerden, senaryolardan ibaret kalırdı.
Bundan yirmi dört yıl önce yaşanmış bir intihar olayıydı. Olayın tanığı Ömer Akbaş’tı. İfadesinde, Sadık Girit’in küçük kızıyla evine gelip bahçesini geri istediğini ama kendisinin satmak istemediğini belirtmişti. Ömer Akbaş ayrıca, Sadık Girit’in çok üzgün ayrıldığını da eklemişti. Sadık Girit’in yakınları bahçesini geri satın almak için oldukça yüklü para dolu bir çantayla Bodrum’a yanında beş yaşındaki küçük kızı Yasemin ile birlikte gittiğini anlatmışlardı. Küçük Yasemin doğuştan genetik görme bozukluğu olan bir kızdı. Sonra da Sadık ve küçük kızdan bir daha haber alamadıklarını, birkaç hafta sonra cesedinin Mazı’da kıyıya vurduğunu ve balıkçılar tarafından bulunarak polise haber verildiğini duyduklarını söylemişlerdi.
***
Sadık Girit’in cesedinin bulunmasından birkaç gün sonra küçük kızın elbiseleri aynı sahilde kıyıya vurmuştu. Küçük kız muhtemelen balıklara yem olmuştu. Raporda Sadık Girit’in bahçesini geri alamadığı için cinnet geçirip küçük kızıyla birlikte bir sandala binip intihar ettiği sonucuna varılmıştı. Sadık’ın beraberinde küçük kızını da ölüme sürüklediği belirtiliyordu. Yakınları da Sadık’ın karısını kaybettikten sonra yaşama küstüğünü, intihara meyilli olduğunu ancak bahçesini geri alacağı için yeniden hayata döndüğünü anlatmışlardı. Bunların hepsi raporda ayrıntılı olarak yer alıyordu. Sandalda bir de tabanca bulunmuştu. Beretta marka ruhsatsız bir tabancaydı bu. Tabancanın şarjöründe iki mermi eksikti. Sadık önce kızını öldürüp suya bırakmış, sonra da kendisini başından vurarak suya düşmüştü. Otopside başındaki mermi çıkarılmıştı. Ancak yakınları ifadelerinde, Sadık Girit’in tabancasının olduğunu bilmediklerini söylemişlerdi. Sandalda bulunan kan örnekleri Sadık ve kızı Yasemin’le de uyumlu çıkmıştı. Bulgular kızın evdeki saçından alınan DNA testine sonucu elde edilmişti.
ARKASI YARIN...