03.09.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - British Museum’da (BM) yaşanan hırsızlık ve kayıp eserler skandalı tüm dünyada gözleri insanlığın kültür hafızası olan müzelere çevirdi. Sekiz milyon eserle dünyanın en büyük müzelerinden biri olan BM’da yaklaşık 80 bin eser sergilenmekte. Oxford Üniversitesi Pitt Rivers Müzesi küratörü Profesör Dan Hicks, “Bu gerçekleşmeyi bekleyen bir felaketti” sözleriyle yaşananların şaşırtıcı olmadığını ifade ediyor. Peki, sergilenmeyen eserlerin korunması için neler yapılmalı, envanter sayımında nelere dikkat edilmeli ve en önemlisi uzun yıllar hizmet vermek sağlıklı mı? Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Müzecilik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Remzi Yağcı’ya sorduk.
British Museum’da ortaya çıkanlar akla bir kurumda uzun yıllar hizmet vermenin sağlıklı olup olmadığı sorusunu getiriyor.
Kurumda uzun süre hizmet etmek kötü niyetli çalışanların sistemin açıklarını öğrenmesi için fırsat oluşturabilir. Bu konuda denetimlerin niteliğini artırmak, engelleyici önlemler almak için en önemli görev bakanlığa ve müfettişlere düşüyor. Bakanlığın müze koleksiyonlarında eserlerin envanteri, belgelenmesine ilişkin veri tabanı niteliğinin de denetlenmesi gerekiyor. Aksi taktirde Müzeler Ulusal Envanter Sisteminde (MUES) amaçlanan ve arzu edilen standart veri sistemi elde edilemeyecektir. Bu yapılmadığı takdirde özellikle taşınabilir sikke ve değerli maden, değerli ya da yarı değerli taş ve fildişinden yapılmış figürin, süs, kült eşyası, ölü armağanı, takı gibi küçük eserlerin sahteleriyle değiştirilip değişmediğinin ya da yerlerine başkalarının konulup konulmadığının anlaşılması mümkün olmaz. Sağlıklı denetim için arkeoloji ve sanat alanında uzman kişilere ihtiyaç var. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nda ciddi bir uzman açığı var. Müzelerde çalışanların çoğu eserlerin taksonomisi, teşhir düzenlemesi, müze tasarımı, sergileme, arşivcilik, belgeleme, müze eğitimi, akademik çalışma konularında yeterli bir öğrenim görmemiş kişiler.
Müzelerde en sık karşılaşılan sorunlardan biri envanter sayımında ortaya çıkan kayıplar…
Bu sayımlar sağlıklı yapılamıyor ne yazık ki. Bunda bilgi eksikliği ve tecrübesizlik var. Kayıtlar iyi değil. Teslim aldığı nesnenin ne olduğunu, kronolojisini, işlevini, depo koşullarında değişim faktörlerini (irrizasyon, bozulma vb.) iyileştirmeden yıllarca alınıp devrediliyor.
Sergilenmeyen eserlerin muhafazası için başka ne gibi düzenlemelere ihtiyaç var?
Sergilenmeyen eserler için müze standartlarında depreme dayanıklı klimatik depo müzeler oluşturulmalı. Uygun koşullarda şeffaflık gereği ilgili grup ziyaretlerine ya da akademik araştırmacılara izin verilebilir.
Müzelerdeki eserlerin takibi için yapay zekâdan faydalanmak mümkün mü?
Eserlere takip için çip takılabilir.
Halikarnas Balıkçısı’ndan Kraliçe’ye mektup
Uluslararası pek çok müze dünyanın farklı yerlerinden götürülmüş parçaları da barındırıyor. Bunlar hâlihazırda ülkelerin iade taleplerinin de konusu. British Museum’dakine benzer ‘kayıp’ hikâyeleri bu taleplerle ilgili işlemleri hızlandırabilir ya da daha güçlü bir kamuoyu oluşturabilir mi?
Oluşturabilir. Yunanistan kararlı bir biçimde Parthenon Mermerleri’nin iadesini istiyor. İade konusunda ‘60’lı yıllardan bu yana British Museum ve hükümet bakanları, müzelerin koleksiyonlarındaki parçaları erişimden kaldırmalarını yani satmasını veya vermesini yasaklayan bir yasa nedeniyle mermerleri iade edemeyeceklerini söylüyorlar. Şunu da hatırlatmakta yara var. Halikarnas Balıkçısı şair Cevat Şakir, Kraliçe’ye bir mektup yazar ve “Halikarnas Mozolesi’nin güzelliği ve yeri, Bodrum’un mavi göğü ve parlayan ışıkları altındadır. British Museum müzesinin karanlık salonlarına yakışmamakta, bu nedenle geri getirilmeli, yerine konmalıdır” der. Müze müdürü ise bu mektubu beklenmedik bir şekilde yanıtlar: “Hakikaten böyle bir sanat şaheserinin masmavi bir gök ve ışık altında daha da kıymet kazanacağı kararını verdik. Bu nedenle Halikarnas Mozolesi’nin bulunduğu salonun duvarlarını maviye boyatıyor ve ilave projektörlerle aydınlatıyoruz!”