Kültür SanatKelimeleri sevin

Kelimeleri sevin

23.10.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Şermin Yaşar öncülüğünde kurulan Türkiye’nin ilk Kelime Müzesi, Ankara’da ziyarete açıldı. Yaşar, “Alfabenizi, kelimelerinizi sevin. ‘Susmak’ için bile altı harf, bir kelimeye ihtiyacınız var…” diyor.

Kelimeleri sevin

Seray Şahinler - "Tamamen kelimelerden ibaret bir dünya. Kitapların kelimelerini seviyorum, hepsini ezberliyorum.”

Haberin Devamı

Nobel Edebiyat Ödülü’nün yeni sahibi Fransız yazar Annie Ernaux, kitapların dünyasına sığındığı “Boş Dolaplar” romanında sarf ediyor bu sözleri.

Her şeyin başı kelimeler. Yazar Şermin Yaşar, iletişimin en temel aracını, Türkçe kelimelerin, atasözlerinin ve deyimlerin anlamını çocuklara ve gençlere öğretmek amacıyla Türkiye’nin ilk Kelime Müzesi’ni hayata geçirdi. Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin karşısında restore edilen tarihi yapıda hayat bulan Kelime Müzesi kelimelerin sanatla, görsel tasarımla, duyguyla bir araya geldiği sergilerden ve enstalasyonlardan oluşuyor. Tıpkı dil gibi oldukça dinamik bir müze burası. Günlük hayatta kullandığınız fakat kökünü bilmediğiniz birçok kelime bu müzede sizinle yeniden ‘konuşacak’.

Haberin Devamı

Kelime Müzesi fikri nasıl oluştu?

Ben kelimeler hakkında konuşmayı, düşünmeyi seviyorum. Benim dünyamda dil yaşayan bir organizma, kelimeler canlı. Doğuyorlar, büyüyorlar, kimisi daha sıradan oluyor, kimisi daha gözde. Akrabalık bağları var. Unutuluyorlar. Yok oluyorlar. Yeniden doğuyorlar. Canlılar gibi. Ben kelimeleri somut olarak görüyorum. Örneğin bir kaşığa baktığımda kaşık kelimesini de o nesneye bitişik olarak görebiliyorum. Düşünsenize ilk kaşık var olduğundan beri kaşık kelimesi de var. Kendinizi adınızdan bağımsız düşünebilir misiniz? Bu, biraz bunun gibi bir şey. Ben kelimeleri somut olarak görebildiğim için insanlara da göstermek istedim. Kelime Müzesi yüzlerce kelimenin boyut kazanarak gözler önüne serildiği bir mekân. Hep istediğim, hayalini kurduğum, hayalimde içinde dolaştığım bir yerdi. Şimdi hayalimde değil, Ankara’da geziyoruz Kelime Müzesi’nin içinde.

Müzenin konseptini belirlerken nasıl bir çerçeve çizdiniz? Neler görecek çocuklar, edebiyatseverler, izleyiciler bu müzede?

Kelime Müzesi’nin üç katı sergi alanı olarak hazırlandı. En alt katımız kök katı. Daha çok geçmişte kullanılan ama bugün kendisi kullanılmayan, kelime olarak dilde, deyimlerde, atasözlerinde yaşayan kelimeleri görüyorsunuz. Örneğin ‘fak’ kelimesinin tuzak olduğu pek çoğumuz tarafından bilinmiyor, ama ‘faka basmak’ deyiminde kelime yaşamaya devam ediyor. Bu katta ziyaretçiler ‘kel başa şimşir tarak’ deyimindeki şimşir tarağı, ‘kös kös oturmak’ deyimindeki kösü ve daha nice eşyayı/kelimeyi görebilecekler. Bir üst kat daha çok Türkçeye ve Türkçenin söz varlığına ayrıldı. Burada deneyimi önemsedik. Kullanıcılar duvara yerleştirdiğimiz paneldeki harf şeritlerini çekerek her bir harfte sahip olduğumuz söz varlığımızı görebilir, paneldeki kelime çekmecelerini çekerek şarkılarda/türkülerde geçen anlamını çoğu zaman bilmediğimiz kelimelerin anlamlarını öğrenebilirler. Üçüncü sergi katı ise ağırlıklı olarak kelimelerin sanatla bir araya geldiği bir alan. Kelimeyi, anlamını, etimolojisini, dilbilgisini sanatla ve oyunlarla aktarma yoluna gittik. Ziyaretçilerin bol bol okuma yapabilecekleri ve her eserde farklı bir deneyim yaşayabilecekleri bir müze olmasını hedefledik.

Haberin Devamı

Kelimeler neden önemli peki hayatımızda?

Buna Kelime Müzesi’nin duvarında yazan bir metinle cevap verelim. Kelime neme gerek? Dinlediğimiz masallar, söylediğimiz şarkılar, türküler, yavrularımızı uyuttuğumuz ninniler, okuduğumuz romanlar, öyküler, şiirler, duyduğumuz, söylediğimiz, keşke bir kez daha duysam dediğimiz tüm kelimeler yirmi dokuzun harfin yan yana gelmesi iledir. Alfabenizi, kelimelerinizi sevin. “Susmak” için bile altı harf, bir kelimeye ihtiyacınız var…

Haberin Devamı

Kelimeleri sevin

‘Önce tanıyıp sonra sevsinler’

Kelimeler dilin temeli malum. Türkçeyi korumak için daha çok sorumluluk üstlenmemiz gereken bir süreçte Kelime Müzesi’nin çağrısı ne olur?

Bizim ülke olarak çağrımız hep korumak üzerine oluyor. Çocuklara verdiğimiz mesajlara bakın. Çevreyi koru, doğayı koru, denizleri koru, dünyayı koru, suyu koru, Türkçeyi koru… Çocuğun ilk önce bunları tanıması lazım. İyi tanıması lazım. Doğa ne? Doğa gidilecek bir yer mi, içinde yaşanılan bir yer mi? Çocuğun ilk önce doğayla gerçek bir teması olmalı. Tanırsa sever. Severse bağlanır. Bağlanırsa korur zaten. Türkçeyi koruyalım! Bu bir emir gibi, bir dilek gibi. Kişi kelimeleri, dili, bizim özelimizde Türkçeyi önce tanıyacak, sonra sevecek, kıymetini kavrayacak, ondan sonra koru demeye gerek bile kalmaz. İnsanlar gerçekten sevdikleri her şeyi korurlar. İnsan olsun, doğa olsun, deniz olsun, kelime olsun, dil olsun. Kelime Müzesi’nin gayesi çocuklara kelimeleri ve dili koruma duygusu aşılamak değil, sevdirmek de değil esasen, tanısın. İlk gayemiz bu. Onların varlığından haberdar olsun, bunlar benim içinmiş, benimmiş, bizimmiş, desin.