16.09.2021 - 14:33 | Son Güncellenme:
İhsan Dindar - Milliyet.com.tr / ihsan.dindar@milliyet.com.tr
Pandeminin başlarında seninle bir video röportaj gerçekleştirmiştik. Öncesinde de Molatik için bir video röportajımız olmuştu. Hepsinde de en karakteristik nokta o muhteşem enerjinizdi. Genel olarak bu pandemiyi nasıl geçirdiniz? O enerji sizi umutsuzluktan korudu mu?
İçimdeki güzel enerjiyi korumaya çalışıyorum. Ama her seferinde de aynı olmuyor. Örneğin geçen gün epey yorucu bir yolculuk yaptım ve arkasından da konser vardı. Her zaman için havalara zıplayan bir Karsu değilim. Pandemi boyunca da pozitif kalmaya çalıştım. Kendimi hep bir şeyle meşgul tutmaya gayret gösterdim. Pandemi sürecinde hastanede, hastalar için her hafta konser verdim. Komşularıma da konser verdim. Yemek programları yaptım.
Temmuz'da "Sonunda" isimli yeni bir şarkı yayınladın. 2019'daki Karsu albümünü de düşünecek olursak şarkılarında Türkçe'nin ağırlığı artıyor. Bu planladığın bir şey miydi? Bu süreç nasıl gelişiyor?
Pandemi başlarında yeni müzikler yapmak için hiç ilhamım yoktu. Aslında çok vaktim oldu, bir albüm de çıkarmak istedim. Ama öyle olmadı. O dönem sadece bir tane cover şarkı yaptım “Ben Nasıl Büyük Adam Olacağım?” diye. Benim için çok güzel bir deneyim olmuştu. Devamında da “Sonunda” şarkısını yazdım. İçimden geldi ve yeni bir sound geliştirmek istedim. O sounda da devam etmek istiyorum ama şu an çok yoğun olduğumuz için ona vakit ayıramıyorum. Ama umarım buna devam ederim.
İstanbul Caz Festivali kapsamında "Karsu Plays Atlantic Records" projenle sahne alacaksın. Bu proje büyük ilgi gördü ancak henüz bilmeyenler olabileceği için projenin ortaya çıkışını sormak istiyorum.
Atlantic Records önemli bir plak şirketi. Rolling Stones, Aretha Franklin, Ray Charles, Bee Gees, Led Zeppelin, Eric Clapton bu plak şirketine bağlıydı ve bu isimleri dünya çapında şöhret yapan bir Türk, Ahmet Ertegün. Babası, Türkiye Cumhuriyeti’nin Washington DC’deki ilk büyükelçisi oluyor. Sonrası inanılmaz güzel bir hikâye. Birkaç sene önce bunu epey araştırdım. Sonrasında da bunu bir konser projesine dönüştürdüm. Hikâyeleri anlatmak kadar Atlantic Records’un çıkardığı o şarkıları söylemek de çok güzel. Benim için gurur verici bir şey. Bu projeyi İstanbul dahil Avrupa’nın farklı yerlerinde 40 kez sahneledik. Şimdi de İstanbul Caz Festivali kapsamında yapacağımız için çok mutluyum.
Bu açıdan baktığımzıda sence Ahmet Ertegün'ün hem dünya hem de Türkiye'deki müziğe katkısını nasıl değerlendiriyorsun?
Ahmet Ertegün bu dünyaya inanılmaz bir katkı sunuyor. Düşünsenize Rolling Stones olmasaydı, Ray Charles olmasaydı, Aretha Franklin olmasaydı ne olurdu acaba? Olayları birbirine bağlıyorum. Mustafa Kemal Atatürk, Mehmet Nuri Ertegün’ü, yani Ahmet Ertegün’ün babasını ABD’ye göndermeseydi Rolling Stones olur muydu? Bazen olaylar arasında böyle bir bağ kuruyorum. O yüzden bu hikâyeyi anlatması da çok ilginç ve bir o kadar da güzel. Avrupa’da bu konseri sahnelediğimizde dinleyiciler arasında Rolling Stones sevenler var, Aretha Franklin sevenler var dolayısıyla inanılmaz bir kitle oluyor. Bu sayede de görüyoruz ki müzik insanları birleştiriyor.
Uzun süre konserler yapılamadı. Binlerce konser ertelendi ya da iptal edildi. Daha önce yaptığımız röportajda en çok neyi özlediğini sormuştum "alkış seslerini özledim" demiştin. Şimdi bu sesleri yavaş yavaş duymaya başladık. Neler hissediyorsun?
Sanki konserler hiç iptal edilmedi gibi, sanki bıraktığımız yerden devam etmişiz gibi hissediyorum. Müzikal açıdan da bana çok ilginç geldi. Çok prova yapmam gerektiğini düşündüm ama kasların da bir hafızası var. Örneğin Çeşme’de konser verdim ve epey duygulandım. Çok güzeldi.
Zeki Müren'in seslendirdiği Kahır Mektubu şarkısına farklı bir yorum kattın. Özellikle Amsterdam'daki Concertgebouw Sessions kaydı gerçekten muhteşem. Bu şarkının ya da Zeki Müren'in başka şarkılarının da yer alacağı bir proje düşüncen var mı? Kişisel olarak bir albüm kaydı olarak da dinlemeyi çok isterdim.
Bana güzel bir fikir verdiniz gerçekten. Şu an inanılmaz derecede yoğun bir tempoda çalışmaktayım. Bir günüm dahi boş geçmiyor. Ama gerçekten çok güzel bir fikir. Beynime bunu not ettim. Belki günün birinde olursa siz de bana gelip “A ben demedim mi?” dersiniz.
Pandemiye rağmen müzikal üretim durmadı. Pek çok yeni single ve albüm çıktı. Sizin dikkatinizi çeken çalışmalar var mı?
Tabii. Karsu’nun odası diye bir programı Blu Tv’de yapmaya başladım. Orada sevdiğim sanatçıları davet edebilme imkânım oldu. Yeni albümlerden Gökhan Türkmen’in 7 isimli albümü var. Çok beğendim. Evrencan Gündüz’ün Anadolu Funk albümü var. Bir de Melike Şahin’den Nasır albümü. Kesinlikle dinleyin. Her gün dinliyorum. Arkadaşım Kalben’den de çok güzel müzikler geliyor. Program da 18 Eylül’de başlıyor. Merak edenler izleyebilir.
Yaz boyunca farklı yerlerde konserler verdiniz. Sonbahar ve kış programınız nasıl? O eski günlerdeki gibi mi?
Yaz boyu konserler verdik. Her konser için özel olarak çalışıyoruz. Çok disiplinli bir biçimde devam ediyoruz. Bundan sonra da böyle olacak.
Bir süredir Youtube kanalında eğlenceli içerikler üretiyorsun. Yemek tariflerin dikkat çekiyor. Yemeklere bir tutku olarak bakıyorsun diyebilir miyiz? Antakyalı köklerinin bunda etkisi var mı?
Antakyalı olmamın bunda payı var. Ben yemek yapmayı çok severim. Youtube kanalımda da yapıyorum. Bu Hollandalıların da dikkatini çekti ve oradaki bir yemek kanalında kendi programımı çektim. Karsu’nun Türk Mutfağı diye bir program yapmıştım. Çok da iyi izlendi bu program. Benim için güzel bir deneyim oldu. Annemle aylarca hazırlandık. Bunu Hollandalılara daha iyi nasıl gösterebiliriz diye düşündük. Hollandalılar kolayca yapabilsin diye mantının bükme şeklini değiştirdik. Mercimek çorbasından mücvere ve böreklere kadar çok zevkli bir yayın oldu. 19 bölümde 40 tarif yaptık. Sosyal medyadan da Hollandalılar bana yaptıkları Türk yemeklerinin fotoğraflarını atıyor. Meze ve kebap fotoğraflar gönderiyorlar. “Karsu bizi Türk yemekleriyle tanıştırdığınız için çok mutluyuz” diye mesajlar alıyordum. Röportaj öncesi çok yorgundum bu sorularla yine heyecanlandım şimdi.
Sosyal sorumluluk projeleriyle de öne çıkan bir sanatçısın. Kız çocukları ve göçmenlere yönelik çalışmaların nasıl gidiyor?
Pandemi sürecinde hastalar için çaldık. Kanser tedavisi görenlere de müzik yaptık. Koruma kıyafetli bir biçimde koronavirüse yakalananlar için çaldım. Uzun bir süre boyunca her Perşembe günü bunu sürdürdüm.