Kültür SanatKapkaranlık bir şaheser

Kapkaranlık bir şaheser

19.01.2025 - 07:02 | Son Güncellenme:

30 sene önce vizyona giren “Seven/Yedi”, yenilenmiş kopyası ile yıl dönümünde IMAX salonlarında yeniden perdeye geldi. Yıllar sonra gördük ki ne günahlar eskimiş ne de filmin şahaneliği.

Kapkaranlık bir şaheser

Müjde Işıl - ‘90’lar sineması neredeyse her türde üretilen yapımlarla bir başyapıtlar dönemiydi. Şimdinin ‘modern klasik’ olarak nitelendirilen birçok filmi, ‘90’lar sinemasından. Bunların başında hiç kuşkusuz “Seven/Yedi” geliyor. İsmini yedi günahtan (kibir, açgözlülük, kıskançlık, öfke, şehvet, oburluk ve tembellik) alan yapım; bir seri katil hikâyesi olmaktan öte kasvetli atmosferi, anakarakterlerini kahramanlaştırmaktan ziyade hırpalayan, kapkaranlık tarzı ile sadece kendi döneminin değil, tüm zamanların en iyi filmlerinden biri oldu. Ama Akademi öyle görmedi. Sadece en iyi kurgu dalında aday gösterdi; bu dalda da ödülü uzayda klişe kahramanlık öyküsü “Apollo 13”e verdi. 

Haberin Devamı

Kapkaranlık bir şaheser

Karamsar bakış 

Filmin bir başyapıt olarak kabul edilmesinde başlıca etken, insanlığın ve hayatın özündeki karanlığı çok gerçekçi anlatması. Adı belirtilmeyen bir şehirde, finali hariç sürekli yağmurlu ve kasvetli bir atmosfer hâkim filme. Bir seri katilin yedi ölümcül günahı seçerek işlediği cinayetler ve kurbanlarına uyguladığı şiddete şahit olmaz seyirci; sadece dedektiflerin olay yerine gelmeleriyle o cinayetlerin korkunç sonucu ortaya çıkar. Finalde de kutunun içini göstermez. Deneyimli dedektif Somerset karamsar bakışını şöyle açıklar. “Ernest Hemingway bir keresinde şöyle yazmıştı: ‘Dünya güzel bir yer ve uğruna savaşmaya değer.’ Ben cümlenin ikinci kısmına katılıyorum.” Filmin tek umut kaynağı, dedektif Mills’in eşi Tracy’nin akıbetini hepimiz biliyoruz. Üstelik filmin en aydınlık bölümü olan finalinde… 

Haberin Devamı

Yapımcılar yakışıklı başkahramanı katile dönüştüren finalin değiştirilip mutlu sonla bitmesini talep etmişti oysa. Yıllar içinde ortaya çıkan ayrıntılara göre mutlu son için başlıca alternatifler şunlardı: 

■ Mills’ın karısı Tracy’nin hayatta kaldığı ve köpeklerinden birinin kafasının kutuda olduğu bir son. Böylece Mills katil olmayacak ve kahramanlığına zeval gelmeyecekti. 

■ Deneyimli Somerset’in, genç Mills’ın kariyerini korumak için seri katili öldüreceği bir son. Yine Mills kurtulacaktı. 

■ Mills, Somerset’i seri katili öldürmesine engel olmaması için vurduğu bir son ki alternatifler içinde en kötüsü. Hastanede iyileşirken Somerset, Mills’ten “Haklıydın. Her konuda haklıydın” notunu alır. 

İyi ki David Fincher ve Brad Pitt karamsar sonda ısrarcı oldu da “Yedi”, sinema var oldukça başyapıt sıfatını taşımaya devam edecek. 

30 yılda neler değişti?

David Fincher: “Alien 3/Yaratık 3”ün büyük bir hayal kırıklığına dönüşmesi üzerine yönetmenliği bırakma noktasına gelen Fincher, “Yedi”den sonra yedinci sanatın en yetenekli sinemacılarından biri oldu. 

Andrew Kevin Walker: Sonrasında “8 MM” ve hatta yeni bir seri katil hikâyesi olan “Tetikçi” (yine Fincher ile çalıştı) başta olmak üzere yazdığı senaryolar “Yedi”nin olgunluğuna yaklaşamadı. 

Haberin Devamı

Brad Pitt: Sinemanın gördüğü en karizmatik aktörlerinden biri oldu. Biri yapımcı, diğeri yardımcı rolde iki Oscar kazandı. 

Morgan Freeman: “Yedi”de oynadığında zaten çok tecrübeli ve saygın bir oyuncuydu. Tek Oscar’ını çok sevilen “Yedi” ve “Esaretin Bedeli” ile ‘90’larda değil, ta 2005’te “Milyonluk Bebek” ile alabildi. 

Gwyneth Paltrow: Kısacık rolüyle “Yedi”de umudun temsilcisi olan Paltrow, sonra dönem filmlerinin gözde başrol oyuncusuna dönüştü. “Âşık Shakespeare” ile tek Oscar’ını kazandı. 

Kevin Spacey: Seri katili canlandıran Spacey’nin adı jenerikte yazılmamıştı. Çünkü seyircinin, dedektiflerle birlikte katili adım adım keşfetmesi hedeflenmişti. Aynı sene “Olağan Şüpheliler” ile yardımcı erkek oyunu dalında Oscar kazansa da “Yedi”deki performansı bambaşkaydı. 2000’de “Amerikan Güzeli” ile en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazandı ama cinsel taciz davaları nedeniyle artık şöhreti neredeyse tarihe gömüldü.