30.08.2008 - 21:35 | Son Güncellenme:
Çağımızın en büyük bilim felfesecisi olan Karl Popper’ın “Açık Toplum ve Düşmanları” adlı iki ciltlik eserinin üçüncü baskısı, Liberte tarafından yayımlandı. Birinci cildini Mete Tunçay’ın, ikinci cildini Harun Rızatepe’nin tercüme ettiği eserin önceki baskılarını 1967’de Türk Siyasi İlimler Derneği, 1989’da Remzi Kitabevi yapmıştı.
Birinci cildin konusu, antik Yunan filozofu Platon’dur. Ünlü “Devlet” adlı kitabı ile kapalı toplum ideolojilerinin ve totaliter devlet fikrinin ilk modelini yazan Platon’a göre, kötülüklere son verecek bir devlet kurmak gerekir. “Bu devlet, Altın çağın devletidir...”
Bu devlet, “İdea’nın devleti”dir, “ebedi olan, yok edilmesi mümkün olmayan, yaratılmamış ve yok edilemez ve değişmez form”un devletidir! (Sf. 34)
Bu devleti sadece “Büyük Adamlar” ve “Filozof Krallar” yönetebilir! Peki, vatandaşlar? Platon diyor ki: “İlkelerin en büyüğü, erkek ve kadın, hiç kimsenin öndersiz kalmamasıdır. Kimsenin aklı kendi girişkenliğiyle iş becermeye alışmamalıdır... Savaşta ve barışta herkes gözünü önderine dikmeli ve sadakatle onun ardından gitmelidir... Herkes kendi ruhunu, bağımsız hareket edemeyeceği ve böyle hareket etme yeteneğini büsbütün yitireceği biçimde eğitilmelidir...” (Sf. 10)
Platon’dan modern zamanlara
Bu antik satırlarda modern zamanların faşizmini ve komünizmini görmek mümkün; ‘yanılmaz’ doktrinleriyle ve putlaştırılmış liderleriyle.
Popper, Platon’un ‘akıl dışı’ düşünce biçimini anlatırken, “Marx, aklın yerine tarihi koydu” diyerek ‘tarihsel determinizm’ doktrinini eleştiriyor. Lenin’i eleştirmeyi de ihmal etmiyor. (Sf. 209)
‘Kapalı toplum’ kollektivisttir, kabilecidir, sihirci ve organiktir; birey yoktur, sürü vardır, liderler de Platon’un deyişiyle “sürünün çoban köpekleri”dir. ‘Açık toplum’a doğru değişmenin motoru, ticaret sınıfının gelişmesidir. Kişiye ‘güven’ duygusu veren kapalı toplumda değişme başlayınca oluşacak güvensizlik duygusu, Platonik totaliter devlet arayışına yol açmaktadır. Platon da “Devlet”ini bu arayışla yazmıştı zaten. (Sf. 230)
Modern totaliter ideolojiler de kendi ‘İdea’ toplumlarını kurmak için ortaya çıkmamış mıdır?
“Platon da, Marx da bütün toplumsal dünyayı kökten biçimde değiştirecek apokaliptik bir devrimin düşü içindedir” (Sf. 215).
Şarlatan Hegel
İkinci cildin konusu “Hegel, Marx ve Sonrası”dır. Modern zamanların Platon’u olan Hegel, “İdea” fikriyle, ırk fikriyle ve devleti ululaştırarak faşist hareketleri hazırlamıştır! Hegel bir şarlatandır. (Sf. 79)
Marx’a gelince... Popper ‘sosyolog’ ve ‘gözlemci’ Marx’tan takdirle bahsediyor, fakat:
“Bu iyi taraflarına rağmen ben Marx’ın bir sahte peygamber olduğuna inanıyorum. O, tabii bir tarih kâhiniydi ve kehaneti gerçekleşmedi; ama benim asıl suçlamam bu değil. Pek çok akıllı insanı yanıltıp toplum sorunlarına bilimsel çözüm yolunun tarihi kehanet olduğunu düşünmelerine yol açmış olması çok daha önemlidir... Tarihselci düşünce yönteminin mahvedici etkisinin yayılmasından Marx sorumludur.” (Sf. 107)
Tarihselci yöntem, geçmişin zorunlu bir gelecek modeli yaratacağını iddia eder. Halbuki Marx devrim beklerken, kimsenin öngöremediği ve baştan planlamadığı bir süreçte, reformist sosyal politikalar gelişecek, zamanla orta sınıf toplumları oluşacak ve sınıf savaşını önleyecekti. Tarihte böyle ‘niyet dışı sonuçlar’ çok daha önemlidir. Aynı sebepten geleceği öngörmek de, planlamak da imkansızdır. (Sf. 188)
Marx, görüşünü doğrulayan olgulara odaklanmıştı. Halbuki “bilim yöntemi, sonsuz sayıdaki olaylardan teorimizi doğrulayacak olanları seçmeyi değil... aksine yanlışlayabilecek olguları aramayı gerektirir.” (Sf. 338)
Bu da ancak açık toplumla ve eleştirel düşünceyle olur. Hiç şüphe yok, Popper’ı okumamak ‘bilim’i anlamada ciddi bir noksanla malul olmak demektir.