20.11.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Milliyet Arkeoloji ve İş Sanat Kültürel Miras Buluşmaları’nın yeni durağı Kaman oldu. Kalehöyük, Yassıhöyük ve Büklükale kazılarıyla insanlık tarihine ışık tutan Kaman’daki Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü bu çalışmaların kalbi. Japon Prensi Takahito Mikasa tarafından kurulan 1978’de kurulan Japon Ortadoğu Kültür Merkezi’ne bağlı bir enstitü olarak 1998’de Dr. Sachihiro Omura başkanlığında çalışmalarına başladı burası. Elbette burada Dr. Omura geniş bir parantez açmak gerekiyor. Dr. Omura, 1972 yılından beri Türkiye’de. Kalehöyük’e ilk kazmayı 1985 yılında vurmuş. O gün bugündür bu topraklarda kurulan, yıkılan, izler bırakan medeniyetlerin peşinde çalışmalarına devam ediyor. Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü bugün geldiği noktada örnek alınması gereken bir oluşum. İş Bankası da bu kazılara yıllardır destek veriyor. İçinde müzesi, depoları, kütüphanesi, konferans salonları, atölyeleri, yemek alanları ve lojmanları olan büyük bir yapı. Ve Mikasanomiya Anı Bahçesi adıyla kurulan Japon Bahçesi.
Restoratörün emeği
Dr. Omura bize enstitüyü gezdirirken özellikle depoları anlatıyor. Enstitünün önemli bir bölümünü depo alanları oluşturuyor. 37 yıldır devam eden kazılarda ortaya çıkan her bulgu tasnif edildikten sonra türüne, yılına, bulunduğu yere göre tasniflenip burada depolanıyor. Dr. Omura arkeolojinin depolara çok ihtiyacı olduğunu söylüyor. Çünkü en ufak bir parça bile aslında tarihteki önemli gizemleri aralamaya yetiyor. Dolayısıyla bulduklarını bu depolarda biriktirerek kendinden sonraki kuşaklara hem bilgi hem de yeni gelişecek teknolojilerin ışığında inceleyebilecekleri deliller bıraktıklarını anlatıyor Dr. Omura. Bir diğer önemli bölümün ise kütüphane olduğunun altını çiziyor arkeolog. Her ne kadar internet her türlü bilgiye hızlıca erişim sağlasa da kitapların yerini hiçbir şeyin tutmayacağını söylüyor. Kocaman kütüphanenin en özel yeri ise Dr. Omura’nın hocası Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün enstitüye bağışladığı kitaplarına ayrılmış. Her fırsatta ögrencisi olduğundan gurur duyduğunu anlattığı Prof. Dr. Tahsin Özgüç’ün masası da o bölümün hemen önünde yer alıyor. Atölyeler ve çalışma alanlarındaki arkadaşlarını tek tek tanıştırıyor bizimle. Zaten daha binaya girmeden ustasının mahareti anlatmış. Ona teşekkürlerini bir kere de bizim yanımızda sunmuştu. Atölyede dikkatimizi en çok restoratör çekiyor. İşi büyük bir sabırla topraktan çıkan parçaları bir araya getirip bulunan eseri aslına uygun hâle getirip sunmak. Eksik yerleri sıvayla kapatarak bulunan parçayı müzeye gönderiyor. Yeni parça bulunduğunda ise kırıp yeniden yeniden tamamlıyor.
Höyük şeklinde müze
Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü’nün müze kısmını bize Büklükale kazılarının başkanlığını üstlenen Dr. Kimiyoshi Matsumura tanıtıyor. Müze öncelikle mimari yapısıyla dikkat çekiyor. Höyük şeklinde bu yapıda tarihe göre değil bulunanların sırasına göre bir kronoloji izleniyor. Seramik parçaları cam vitrinlerin arkasında değil sandıklarda sergileniyor. Dr. Matsumura ziyaretçilerin o seramiklere dokunmasını istiyor. Böylelikle yüz yıllarca önce onlara dokunanların enerjisi sizlere geçiyor. Aynı topraklarda nefes almış insanlar aradaki yılları silerek ortak bir paylaşımda bulunuyor. Müzede Osmanlı Dönemi, Demir Çağı, Orta ve Geç Bronz Çağı, Erken Bronz Çağı’na ait eserler bulunuyor. Yine Asur Ticaret Kolonileri Çağı, eski ve geç Hitit, eski ve geç Frig evrelerine dair nesneler de var. Dr. Matsumura elbette en çok Büklükale’de bulduklarını anlatıyor bize. Hitit İmparatorluk dönemine ait eserler ise önemli bir yer kaplıyor. Dönemin yaşam alışkanlıklarını anlatan izler var orada ve elbette tarihe ışık tutanlar... Örneğin bulunan parçalar bize ticaretin ne kadar eskiye dayandığını anlatıyor. Ve Anadolu’da pek çok kültürde izlerini bulduğumuz lanetin... Japon Bahçesi’ne açılan müzenin aynı zamanda 2011 yılında En İyi Yeşil Müze Ödülü’nü aldığını ve 2012 yılında da Avrupa’da Yılın Müzesi’ne aday gösterildiğini hatırlatayım.
İklim değişikliğinin izleri
Yassıhöyük’teki kazılar Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü adına, Dr. Omura’nın eşi Dr. Masako Omura başkanlığında devam ediyor. Yassıhöyük Arkeolojik Kazı Çalışmalarında bugüne kadar Demir ve Tunç Çağları’na tarihlenen kültür katları ortaya çıkarıldı. Yassıhöyük’te tespit edilen kerpiç binanın, büyük bir yapının bir kısmı olduğu ve Asur Ticaret Kolonileri Çağı’na ait bulunduğu kanıtlandı. Dr. Masako Omura burayı kazarken bir yangının izlerini görüyor ve daha derine inmeye karar veriyor. Elde edilen bulgular buradaki yerleşimin M.Ö. 3000 yılına kadar gittiğini gösteriyor. Üst kısımdaki büyük yapının altında daha küçük bir yapı var ancak yine bulgular gösteriyor ki burası çeşitli sebeplerdan terk edilmiş. Dr. Masako Omura’ya göre henüz kanıtlanmış olmamakla birlikte buradan insanların ayrılış nedeni savaş değil iklim değişikliği. Çünkü o dönemde bu bölgede büyük bir iklim değişikliği yaşanmış ve kuraklık baş göstermiş. Bize müzede kendi bulgularını anlatan Dr. Kimiyoshi Matsumura ise bu iklim değişikliğinin büyük ihtimalle insanlar nedeniyle yaşandığını söylüyor. Anlıyoruz ki öğreneceğimiz daha çok şey var.