03.06.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL - Önce kaleminin gücüyle girdi hayatımıza. ‘90’ların popüler romanı “The Beach”, Leonardo DiCaprio’lu kadrosuyla sinemaya uyarlandı. Sonrasında kendisi de sinema dünyasına dalıp “28 Days Later” ve “Sunshine”ın senaryosunu yazdı. Kazuo Ishiguro’nun romanı “Never Let Me Go”yu senaryolaştıran yine o oldu. 2000’de sinemayla kesişen kariyeri, 14 yıl sonra başka bir boyuta evrildi. Önce “Ex Machina” ve ardından “Annihilation” ile yönetmenliğe el attı. Ve şimdi Alex Garland, yazıp yönettiği üçüncü filmi “Men/Adamlar” ile karşımızda.
Harper yaşadığı bir trajedi nedeniyle kafasını dinleyeceği bir kır evine gider. En yakın arkadaşı ile telefonda dertleşerek ve evin çevresindeki ormanı keşfederek zamanını geçirmektedir. Ancak bir erkek tarafından takip edildiğini fark edince hayatı kâbusa dönüşmeye başlar. Polisinden rahibine kadar kasaba erkeklerinin genç kadının endişelerini umursamaz hâli, işleri daha da kötüleştirir.
Alex Garland eserinde, türlerin kodlarıyla oynamayı sever ve insanlığın geleceğine dair soruların peşinden gider. “Men/Adamlar”da ise önceki iki filmin bilim kurgu çizgisinden çıkarak korku türüne geçiyor ve kadına yönelik şiddete odaklanıyor. Buna paralel olarak toksik erkekliği de alabildiğine eleştiriyor.
Sert eleştiri
Cehalet ve özellikle kadına şiddet söz konusu olduğunda dilimizden “Coğrafya kaderdir” sözü dökülür sürekli. Alex Garland, bunun evrensel bir sorun olduğunun altını çiziyor “Adamlar”da. Harper’ın kocasıyla kavgasında maruz kaldıkları aslında her gün medyada gördüğümüz kadına yönelik şiddet haberlerinin neredeyse aynısı. Şehirler, taşralar, evler, diller değişse de ne toksik erkeklik değişiyor ne de onun zehirlediği kadınların maruz kaldıkları. Sevgi kılıfında ya da farklı bahanelerle kadını baskılamanın birçok çeşidini gösteriyor film. Ve bu çeşitler, farklı farklı erkekler kılığında simgeselleşiyor. Ev sahibinin, polisin, rahibin, meczubun vs. her erkek, fiziksel ve psikolojik şiddetin parçalarını tamamlıyor bir puzzle gibi.
Yakın zaman önce “The Lost Daughter”da Olivia Colman’ın gençliğini harikulade canlandıran Jessie Buckley, “Adamlar”daki performansıyla bu sefer filmi tek başına sürüklüyor. Aslında filmin ağır yükünü sırtlayan oyuncu Rory Kinnear. Peter Sellers’tan Cate Blanchett’a, çoklu karakter performanslarına başka bir boyut ekliyor.
Filmi iki parçalı olarak nitelemek mümkün. Yaklaşık bir saati gerilim ve gizemle yol alıyor. Perili ev klişesini ters yüz ederek tehlikeyi dışarıdaki erkek tehdidine bağlıyor. Rahip, genç kadına kendini suçlu hissettirirken, polis “E yani, yapacağımız bu kadar” diye kenara çekilirken, ev sahibi medeni hâlini sorgularken hepimizin sinirleri geriliyor. Alex Garland, genç kadının yaşadığı trajediden yola çıkarak şiddet psikolojisinin taşlarını döşüyor birer birer. Ancak finale doğru farklı bir yola sapıyor film. Türün fanatikleri, göndermeleri ve sembolik açılımlarıyla muhtemelen beğenecektir ama bu kanlı kısım tahammülleri epey zorluyor.
Seversiniz ya da sevmeseniz ama ortada net bir durum var ki, senenin en tuhaf ve rahatsız edici filmlerinden biri karşımızda. Ve aynı zamanda erkeğin kadına çektirdiği fiziksel ve ruhsal eziyetin en sert eleştirilerinden biri de…
Vizyonda öne çıkanlar
“Hit the Road/Yola Devam”: Cafer Panahi’nin oğlu Panah Panahi’nin yönettiği ilk uzun metraj olan “Hit the Road/Yola Devam”, adından da anlaşılacağı üzere bir yol hikâyesi. Dört kişilik çekirdek ailenin yolculuğu hem hüzün hem de mizahla harmanlanarak gerçekçi ve duygusal bir maceraya dönüşüyor. Geçen sene Londra Film Festivali’nde En İyi Film seçilen yapım, katman katman açılan senaryosuyla dikkat çekiyor.
“Şimdi Yandık”: Mert’in sevgilisi Ceyda ile mutlu bir ilişkisi vardır ve evliliğe doğru adım adım gitmektedirler. Cemil aşırı korkak ve çekingendir ve genel olarak ders çalışarak hayatını sürdürmektedir. Faruk ise hemen hemen her işe girip çıkmış, diğer ev arkadaşlarına göre çok daha aktif ve kurnazdır. Bu üç arkadaş aynı evde yıllardır eksikleriyle de olsa yaşayıp gitmektedirler. Ta ki bir gün Faruk aniden kapıyı açıp eve girene kadar! Filmin oyuncu kadrosunda Murat Akkoyunlu, Ersin Korkut ve Tarık Papuçcuoğlu var.