28.05.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Sanem Nil Şahin - Ev neresidir? Biz nereye ev deriz? Evimizin içinde kimler vardır ve içine kimler girebilir? Zaten cevaplarını bulması yeterince zor olan bu soruları yaşadığımız son süreçte cevaplamak daha da zorlaştı. Evin bir mekândan öte bir imge olduğuyla acı bir şekilde karşılaştık. Heykeltıraş Pınar Yılmaz, 2014’ten beri üzerinde çalıştığı “Haneler” adlı heykel serisinde ev denilen mekânın aslında bir kavram olduğuna değiniyor. Summart Sanat Merkezi’nde açtığı ilk kişisel sergisine “Hane” adını vererek de izleyicisini evin ne olduğu hakkında düşünmeye itiyor. Herkesin kafasında beliren bir ev görüntüsü vardır: Keskin hatlarıyla kapısı, duvarları, pencereleri, kırmızı çatısı, belki üstünde tüten bacasıyla. Fakat bu özelliklerin dışında ‘hane’ denilen yer kırmızı çatı ve soğuk duvarlardan çok daha karmaşıktır. Sanatçı bu bağlamı tamamen yok etmeyip bükerek bireyin özel alanının sınırları, aile içi mahremiyet gibi pek çok konu üstüne düşünmesini sağlıyor. Heykellerine baktığınızda sınırlarınızı hiçbir zaman yok edemeyeceğinizi, hatta sınırlarınızdan kurtulmak istedikçe farklı çizgilere sahip olacağınızı gösteriyor Yılmaz. Bu sınırlarınızı değiştirip dönüştürebileceğinizi anladığınızda ancak kendinizi yaşam denilen karmaşanın kollarına bırakıp ‘hane’nizden keyif almaya başlıyorsunuz. Sanatçı, çizginin en yalın hâlini zihnimizde karmaşık göndermelere sahip olan hane kavramı üzerine düşündürmek için kullanıyor. Oldukça sade tasarımları sayesinde düşünce dünyanızın derinliklerinde gerçek bir hanenin sizin için ne anlama geldiğini çözmeye çalışıyorsunuz.
Koltuk boş kalınca…
“Bir insanın evden gidişiyle başlıyor bu hikâye” diyor Yılmaz. Bu cümle kulağınızda sergiyi gezerken aslında evden hiç gidilemediğini kavrıyor, evin sizin için sadece anlamının ve şeklinin değiştiğini anlıyorsunuz. Evinizin içinde sizinle özdeşleşen, o hep oturduğunuz koltuğa siz gidince ne olacağını hiç düşündünüz mü? Sizinle ilişkilendirilen o koltuk önce anlamını yitirecek ve içi boşalacak, ancak sonra tıpkı Yılmaz’ın heykelleri gibi değişip dönüşecek. Ev, çatı, pencere imgelerinin yanında; Summart Sanat Merkezi’nin en çok ışık alan noktasında “No3-Işık” isimli üç parçadan oluşan bir heykel görüyorsunuz. Sanki tüm katı onlar aydınlatıyormuş gibi bir yanılsama var ve o sırada ışığınızı nereye yönlendirirseniz orasının parlayacağına olan inancınız artıyor.
Tuhaftır ki ben sanatçıyla tanıştığım zaman otobüsle Balkanlar’ı geziyorduk ve evimizden hayli uzaktaydık. Adını öğrenmeye bile vaktimizin olmadığı otellerde birer gün kalıyor, bazen otobüste uyumaya çalışıyorduk. Otobüsteki rahatsız bir koltuğumuz dışında gerçek anlamda bir hanemiz, bir yatağımız bile yoktu. Buna rağmen birbirimizle eğlenceli vakit geçiriyor, yalnızlık veya bir yere ait olmama gibi olumsuz duygular hissetmiyorduk. Tanışıklığımız süresince yeni evlere taşındık, daha önce hiç girmediğimiz evlere girdik, yıllarca girdiğimiz evlerde de oturduk. Evler değişirken hepimiz için ev kavramı da değişti ve tekrardan bir hanede buluştuk. Sergiyi gezerken ev kavramının sizin için ne kadar değiştiğini, evler değişse bile evi çağrıştıran bazı kavramların nasıl değişmediğini siz de göreceksiniz. Pınar Yılmaz, “Hane”sine ev üzerine düşünmeye tüm sanatseverleri bekliyor. Sergi Summart Sanat Merkezi’nde 5 Haziran’a kadar ziyarete açık olacak.