Kültür SanatHayat Güney’e mutlu olma şansı vermedi

Hayat Güney’e mutlu olma şansı vermedi

07.03.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:

Atilla Dorsay imzalı “Yılmaz Güney Kitabı”, ilk kez yayımlandığı 1988 tarihli versiyona eklenen yeni yazı ve söyleşilerle güncellenmiş baskısıyla karşımızda… Dorsay, Güney’in hayatını “Bir Euripides, Aiskhylos, Sophokles ya da Corneille trajedisi”ne benzetiyor.

Hayat Güney’e mutlu olma şansı vermedi

Müjde Işıl - Yılmaz Güney sinemamıza kattıkları ve bunun için ödediği bedellerle nesiller boyunca bir efsaneye dönüştü. Hayatı ile ilgili kaynak eserlerin değeri de arttı hâliyle. İşte bu kaynak eserlerin başında da Atilla Dorsay’ın kitabı geliyor. Dorsay’ın 1988’de yayımlanan “Yılmaz Güney Kitabı” yıllar sonra yenilenmiş baskısıyla Puslu Yayıncılık’tan çıktı. Dorsay, sinemamızın ‘Çirkin Kral’ı ile yakınlığını şöyle dile getiriyor: “Onu sanatçı olarak çok takdir ettiğim gibi, insan olarak da bağrıma bastım. Ve o uzun, maceralı, belalı ve son derece dramatik yıllar içinde fırsat düştükçe elimi uzattım, hapishanelerde ziyaretine gittim; siyasal koşullar tam tersini buyursa da onun yandaşı ve yoldaşı oldum; öyle de kaldım.” Dorsay ile hem kitabını hem de bugün Yılmaz Güney’e nasıl bakıldığını konuştuk.

Haberin Devamı

Yılmaz Güney sinemacı kimliğiyle, sinemamıza kattıklarıyla sanat hayatımızda çok özel bir yere sahip. Peki, bir cinayet hükümlüsü ve özel yaşamında kadınlara yönelik sert yaklaşımı ile Güney, bugünden bakınca nasıl bir yerde duruyor sizce?

Bu sorunuz bile Yılmaz üzerine ne denli bölünmüş ve toplumsal yargılara tutsak düşmüş olduğumuzu gösteriyor. Yılmaz Güney denince onca filmin, senaryonun, kitabın, sönmeyen bir devrim mücadelesinin, tüm dünyada ilk ve tek olan “içeriden (hapisten) film yönetme” çabasının akla gelmesi gerekirdi. Öte yandan, insanlığın gördüğü en acılı kaderlerden, en büyük bahtsızlıklardan ve en trajik yol çizgilerinden birini yaşamış bir adamın göz yaşartıcı hikâyesi bu. “Cinayet hükümlüsü olmak” bu kaderin en hüzünlü aşamalarından biridir. Ve cinayet dediğimiz olayın aslında hep içerdiği şiddet, nefret, kötücüllük ya da haince planlama durumlarından hiçbirini içermeyen, sadece acı rastlantıların yarattığı, bir anlık bir özsavunma içgüdüsünün neden olduğu bir olay. “Kadınlara yönelik sert yaklaşım” sözündense bahsetmek bile istemem. Üç kez evlenmiş, hiçbirinde bir şiddet olayı kamuya yansımamış ve Fatoş’la olanı büyük sevdaya dönüşmüş biri için, yine hazin bir önyargı.

Haberin Devamı

Bugünden bakınca onun filmleri hangi özellikleriyle ön plana çıkıyor?

Kırsal kesim kökenli ama sonradan büyük kente de alışmış, hep bir toplumsal misyon emeliyle yetişmiş, hayatının belli bir yaşından itibaren kendisini sol ideolojiye adamış, hayal gücü zengin, karakter yaratmada usta, sinema dili şaşırtıcı biçimde özgün ve çarpıcı olabilen, üstelik her tür filme uzanabilen bir yaratıcı Güney. Oyuncu, yazar, yönetmen olarak dengesi çok nadir görülen biçimde ustaca. Tüm bu özellikleri elbette onun filmlerine yansımış ve aralarından en az dört-beş başyapıt çıkmış.

1988’de ilk baskısı yayımlanan “Yılmaz Güney Kitabı”nı bugün yeniden okurla buluşturma amacınızı anlatır mısınız?

Ben istemedim. Hele kitapçılığın şu son üzücü hâlinde... Öneri, Puslu Yayıncılık adlı yepyeni bir şirketten geldi. Murat Bulut’un önerisiyle ve onun sözünü ettiği bir “umumi talep”ten cesaret alarak buna giriştik. Ama temel bir sorun vardı: Elimizde o 1988-89 yılı basımlarından birkaç adet vardı ama kitabın aslını ne Varlık Yayınları’nda ne matbaada bulabildik. Hiçbir yerde yoktu. Bunun üzerine yayınevinin Ankara çalışanı Özlem Gündoğdu oturup kitabı baştan sona yazdı. Sonra önemli bir bölüm ve ara yazılar eklendi, düzeltmeler yapıldı. Ve kitap teşrif etti!

Haberin Devamı

Yenilenmiş baskıda, eklediğiniz yeni bilgi ve belgeler var mı?

Kitabın çıkışıyla 2000 yılı arasında yaşanan yeni tartışmalar ve polemikler var. Ayrıca hiç yayınlanmamış birkaç Yılmaz söyleşisi (benimle ve başkalarıyla) ve yabancı yazılar var.

Güney’in hayatını “Euripides, Aiskhylos, Sophokles ya da Corneille trajedisi” olarak tanımlıyorsunuz. Bu trajediden nasıl bir kahraman çıkıyor?

Trajedi kahramanları bilinir, sağlam birer karakter oldukları kadar mistik bir yan da taşırlar. Sanki yolları ilahi bir güç tarafından çizilmiştir ve bundan kurtuluş yoktur. Yılmaz Güney’in kaderinin de o yazar kişiliklerine benzediğini kendimce hep düşünmüşümdür.

Haberin Devamı

Kapak için seçtiğiniz, Güney’in “Hayat bize mutlu olma şansı vermedi sevgili” sözünün önemi nedir?

Yılmaz’ın o deyişini Murat Bulut buldu ve kapakta kullanmayı önerdi. Ben de üzerine atladım. Öylesine acılı bir sevda sözüydü ki... Sevgili Fatoş’una yönelik... Daha iyisini bulamazdık. Gerçi o yüzden kapakta benim adım zorunlu olarak yukardan aşağı yazıldı. Bunca kitabımda ilk kez! Ama ne zararı var...

Kitabın devamı gelecek mi?

2000 sonrası gelişmeleri, tartışmaları ve çalışmaları var. Onları da toparlayıp olayı bitireceğiz.