24.10.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Seyhan Akıncı - 1990’ların sonu ve 2000’lerin başında geçen dört uzun öykü Poyraz’ın üniversite yıllarına kadar hayatını sürdürdüğü Trakya’yı fon ediniyor kendine. Poyraz’ın ülkenin fay hatlarında gezindiği anlatılar Trakya’nın ayçiçekleriyle bezeli tarlalarının ardında yaşanan sınıfsal çatışmaları, jenerasyonlar arasındaki iletişimsizlikleri ve sevgisizliği irdeliyor. Kitabın açılış öyküsü olan “İstila”da yazar 90’ların sonunda yaşanan ekonomik krizin etkilerini Trakya’daki bir apartmanda yaşayan aile üzerinden yansıtıyor okura. Temel ihtiyaçların dahi karşılanamadığı yerde yaşanan her türlü erozyon, fiziksel ve cinsel açlıkla harmanlanarak anlatılmış.
“Nasip’in Günahı”
İkinci öykü “Zeliş” iki genç kızın yakınlaşması etrafında köylü-kasabalı arasındaki gerilimden aile içi sevgi arayışına, sınıf atlama çabasından köşeli insanlara geniş bir fotoğraf çekiyor. Sayfaları çevirirken depremi anımsayıp hüzünlenirken Sertab Erener’in Eurovision zaferiyle “Everyway That I Can” diye mırıldanırken buluyorsunuz kendinizi. Yakın dönem anlatısı olan “Dünya Unutana Kalır”ın en başarılı öyküsü “Nasip’in Günahı”. Nasip’in din değiştirmesi ekseninde ötekiliği başarılı bir dille okura sunan yazar burada da kitap boyunca sürdürdüğü kuşak çatışmasına yer veriyor. Annesi ve babasıyla çeşitli nedenlerle iletişim kuramayan çocukların seslerini duyurma çabası olarak da yorumlanabilecek öyküde yazar aile büyüklerini, dünle bağ kurmamıza ve bizden öncekileri anlamamıza yardımcı olacak önemli figürler olarak kullanıyor. Türkiye’nin son 25 yılını “küçük” insanların Trakyasından anlatan Poyraz, son öyküde birçok kişinin hayatını değiştiren ekonomik krizi anlamaya çalışan bir çocuğun canavarı bulma çabasını okura sunuyor. “Dünya Unutana Kalır” her şeyin hızla unutulduğu dünyada bir parça hatırlamak isteyenlere iyi gelecektir.