15.12.2024 - 07:01 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - İsmi zaten ilginçti ama asıl, Venedik Film Festivali’nin Orizzonti bölümünde Jüri Özel Ödülü’nü kazanmasıyla dikkatimizi çekti. Ardından hem Adana’da hem Ankara’da En İyi Film seçildi. Murat Fıratoğlu’nun ilk uzun metrajı olan “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri”, yoksunluğun olumsuzluğunu mizaha evrilten nahif tarzıyla 2024’ün adından söz ettiren yapımlarından oldu.
Filme ismini veren Hemme, başkahraman değil ama tüm olayların fitilini ateşleyen o. Asıl kahramanımız Eyüp, domates tarlasında çalışıyor. Hemme onun parasını ödemeyip bir de üstüne küfür edince Eyüp, kafasında bir intikam planı kuruyor.
Film, aslında bir yol hikâyesi anlatıyor. Eyüp’ün Hemme’den yaptıklarının acısını çıkarmak için eve gidip silahını almasını ve geri dönüş çabasını izliyoruz filmde. Bu yolculuk boyunca Eyüp karpuzunu taşıyamayan bir dedeyle, kendisine çay ikram eden gül sevdalısı tarlacıyla, kuzeniyle, eski okul arkadaşıyla vs. karşılaşıyor. Her karşılaşması, ona zaman kaybettirerek beline sakladığı silahı kullanma ihtimalini azaltıyor. Yani bu filmde Çehov’un ünlü silah metaforu tersine çevriliyor; sessiz sessiz duruveriyor.
Hem yönetmen hem oyuncu
Murat Fıratoğlu, insanlığın özünde var olan öfkeyi, coğrafi yoksunlukla ve çaresizlikle birleştirip evrensel bir mizah dili kurmayı hedeflemiş. Buna da iddiasız, büyük laflardan kaçınan tarzı ve doğal oyunculuklarla ulaşmaya çalışmış. Kendisi de başrolde zaten. Rolünün altından profesyonelce kalkmayı başarmış. Tecrübeli sinemacıların bile hem oynayıp hem yönetirken zorlandığını düşündüğümüzde daha ilk uzun metrajında bu cesaret, desteği hak ediyor.
Filmde bariz olarak Abbas Kiyarüstemi etkisi ve nahif bir Yılmaz Güney bakışı hissediliyor. Kieslowski’den gidersek ‘öldürmeme üzerine kısa bir film’ denebilir pekâlâ. Filmin başlıca handikabı ise tekrarları ve uzatılmış sahneleri. Motosiklet sahnelerinde tekrarı, dedenin olduğu bölümde de uzatılmışlığı fazlaca hissettiriyor film. Öyle olunca da her karşılaşmanın birer kısa filme tekabül edip de kısa filmlerden bir bütün oluşturulduğu yahut kısa film fikrinin uzun metraja dönüştürüldüğü hissi ağır basabiliyor.
Murat Fıratoğlu asıl bütünlük çatısını ise filmin başlangıcı ve finalini birleştirerek kuruyor. Başında kopuk gelen halay sahnesi, finalde harika bir noktaya bağlanarak bütünü tamamlıyor. Fıratoğlu’nun finali, insanlığın öfke ve şiddet duygusuna rağmen hayatın akışının barışa, birliğe doğru aktığını simgelemesi açısından takdire şayan.