30.09.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL
MÜJDE IŞIL- Sinemada tür klişeleri bellidir ve genelde iki türlü yorumlanır. Ya bunlar iyi bir senaryo içinde güzelce harmanlanarak o türe sadık bir film beklenir ya da klişe kullanmanın dozu kaçırılır ve ortaya sıkıcı, zekâ pırıltısı olmayan kopya bir film çıkar. Nadiren arada “kurnazlık” yapanlar da olur ve sanki çok farklı bir şey anlatıyormuş gibi davranarak önemsenmeyi talep eder. Parker Finn’in yazıp yönettiği “Smile/Gülümse”de tam da bunu yapıyor.
Doktor Rose Cotter, bir hastanenin acilinde psikolojik sorunları olan hastalara bakıyor. Geçmişinde yaşadığı travma nedeniyle yardıma muhtaç insanlara hizmet sunarak kendini de tedavi ettiğini düşünüyor. Bir gün acile genç bir öğrenci getiriliyor. Bu kız, kendisine “gülen” bir şeyin musallat olduğunu söyleyip intihar ediyor. Bu olayın etkisinden kurtulamayan Rose, arka arkaya yaşadığı uğursuzluklardan sonra bu şeyin kendisine geçtiğine ikna oluyor ama kimseyi inandıramıyor.
Parker Finn’in ilk uzun metrajı olan “Gülümse”, onun 2020 tarihli kısa filmi “Laura Hasn’t Slept”e dayanıyor. Paramount bu projeye olur verdiğinde bunun kendi kanalında yayınlayacağı bir film olmasını planlıyor ama test gösteriminde seyirciden olumlu (aslında sağlam korktuklarına dair) tepkiler alınca filmi vizyona sokmaya karar veriyor. Yani yazının başında bahsettiğimiz o yeni bir şey anlatıyormuş, türe yenilik getiriyormuş tavrı meyvesini veriyor.
Korku zinciri
Joker’in yüzüne gülümseme yansıması yapan kesiği atmasının, Stephen King’in “It”te gülümseyen palyaçoyu korku devine dönüştürmesinin üzerinden uzun zaman geçti. Dolayısıyla “Gülümse”nin kökenindeki eylemin çok da yenilik içermediğini en baştan fark etmek mümkün. Uzak Doğu korku filmlerinin birinden diğerine aktarılan lanet motifini de filme ekliyor Finn. O şeyin görünmeye ara verdiği 10-15 dakikada ise polisiyeye göz kırpıp başka bir korku klasiğine bağlanıyor; “Final Destination” serisine. Korkularla beslenip büyüyen canavar ise Freddy başta olmak üzere pek çok örneği getiriyor akıllara.
Bunca benzerlik içinde “Gülümse”nin başardığı da var elbette. Travma konseptini iyi kullanıyor ve birçok seyirciyi de buradan yakalıyor. Genelde herkesin çocukluk ya da gençlik travması yaşamış olması, filmin kahramanına/kurbanına bakış açısını içselleştiriyor. Kevin Bacon ve Kyra Sedgwick’in kızları olan Sosie Bacon’ın Doktor Rose Cotter rolünde, değişen ruh hâlini başarıyla yansıtan güçlü oyunculuğu da filmin artısı. Dikkatli sinemaseverler, filmdeki detaydan Finn’in “Gülümse”yi “Final Destination” gibi bir seriye dönüştürme niyeti olabileceğini yakalayacaktır. Eğer seriye dönüşürse, “Final Destination” gibi uzun soluklu bir efsane yaratmayacağı kehanet sayılmaz.
Yerli yapımlar dikkat çekiyor
“Zuhal”: Nihal Yalçın’a geçen sene Antalya Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Portakal kazandıran “Zuhal”, Nazlı Elif Durlu’nun ilk uzun metrajı. Zuhal, İstanbul’da güzel bir işi, hoş bir evi, uzun süreli bir ilişkisi olan, üst orta sınıfa mensup bir kadındır. Günlük dertler, iş koşuşturmaları, seyahatte olan sevgiliyle yapılan telefon görüşmeleriyle geçen olağan hayatı, bir gece duyduğu kedi miyavlamasıyla değişir. Ancak bu sesin varlığına kimseyi inandıramaz.
“Alabora Aşk”: Cemal Hünal bu hafta iki filmle birden perdeye geliyor. “Yanlış Anlama 2”de büyük bir restoranın ünlü şefine hayat veren oyuncu “Alabora Aşk”ta ise Belçim Bilgin ile bir aşk hikâyesinin başrolünde. Film, bir Karadeniz kasabasında balıkçılık yapan Ali ile nişanlısı Esma’nın evliliklerine kısa bir zaman kala yaşanan acı bir olayı ve yapılması gereken çok zor bir seçimi konu alıyor. Oyuncu kadrosunda Erkan Can, Rüçhan Çalışkur, İlhan Şeşen, Tuna Orhan ve Ruhi Sarı da var.