Kültür SanatGülten Akın eskisi gibi

Gülten Akın eskisi gibi

08.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Şair Gülten Akın, yeni şiir kitabı 'Kuş Uçsa Gölge Kalır’da hem tarihe not düşmeyi hem de genç ve kör gözleri açmayı amaçlıyor

Gülten Akın  eskisi gibi

Miraç Zeynep Özkartal

“Körleşme diyor telefondaki ses / bakmadan yürüyüp gidiyoruz/ ırmak yanımızdan akıyor, / dağıttığımız boşa gittiğini sandığımız / sözcükleri bir bir derleyerek / bir gün yeni bir yatak / açmak için kendine / umutlanıyoruz. / Büyücü değiliz / değiştiremiyoruz / akarken akarken yanımızdan / ırmak değiştirir umuyoruz” diyor Gülten Akın yeni şiir kitabı “Kuş Uçsa Gölge Kalır”da.
Dört yıl aradan sonra yayımladığı şiir kitabıyla ilgili söyleşi yapmak için Ankara’daki evinden arıyorum. “Sen soruları bana yazdır, yarın cevaplarını alırsın” diyor. Ne faks kullanıyor ne de bilgisayar. Belki de 'durup ince şeyler düşünmeye’ zaman yaratıyor bu şekilde.


'Aydınlığı görür gibiyim’
“Artık pek de eskisi gibi olmadığından” dem vuruyor. Ama cevaplar elime geçtiğinde görüyorum ki, yarı yaşındakileri cebinden çıkarır Akın.
İlkönce, yazıya onunla başlamadan edemediğim “Körleşme” şiirini soruyorum. Ataletimizin nedeni görmemek mi?
Türkiye’nin içinden geçtiği sıkıntılı dönemlerden söz ettikten sonra “Baskın yönetimler ülkeyi korkuya dayanarak yönetir” diyor Akın,  “Doğasında vardır bu. 'Körleşme’ şiirinin yazıldığı günler yaprak kımıldamıyordu. Ama yine de bir yerlerden doğru aydınlığı görür gibiyim.”
“Kuş Uçsa Gölge Kalır”da “Çağın en karmaşık yerinde durduk / biri bizi yazsın, kendimiz değilse / kim yazacak” dizelerini boşuna söylemiyordu belli ki.  Hem tarihe not düşmek hem genç ve kör gözleri açmak Akın’ın amacı...


'Yakıştıramadım şimdi!’
Gençlik yaşlılık meselesi var bir de... Şu dizeleri tekrarlıyorum: “Yaşlanmak yitirmek demek bir anlamda / bir gün ölerek kazanırlar”. Biraz öfkeli miydi acaba bu dizeleri kaleme alırken? Kendisi de şimdi bu fikri pek benimsemiyor olmalı ki şöyle cevap veriyor:
“Biraz sitemkâr bir yaşlılık anlatımı. Nasıl bir ruhsal durum içinde yazıldı, ansımıyorum. Kendime yakıştıramadım şimdi.”
Peki Akın nasıl yazar? Kuşaktan kuşağa geçen, o güzel, o insanın içine işleyen şiirler nasıl bir ortamda dökülür kaleminden? Cevabı şöyle:
“Yalnızlıkta, sessizlikte okuyup yazmayı severim. Şiirlerim yazılış sürelerini kendileri belirler. Bazısı hızla gelir yazılır, bazısı dura bekleye...”


İncelikli bir bakış
Şiirini hayattan çıkaran şair Gülten Akın, yeni kitabında da yine güne değiniyor. Her gün önümüzden akıp giden hayata duyarlı, incelikli ve özgün bir bakışla yaklaşıyor. Ancak bu duyarlık, bu farkındalık belli ki yalnız kılıyor onu... Kaçınılmaz bir ayrıksılık getiriyor hayatına. Kitabın kapağına da taşınan şiiri bunun özeti: “yaşlı bir şairin gösterdiği uçlar /kilise müziği, siren sesli küçük oğlan / kır menekşeleri, Halep asması / kavaklar, zeytinler, rüzgâr / hindiba toplayan çingene kızı / puhu kuşu / ağır taşlardan geçirilen su / henüz duruyorken... / bende bir gülten kaldı / hangi bağa diksem yabancı.”ŞEHRAZAD

Şehrazad o binbir kara geceden
ulaştı masalsı aydınlığa
sesler rüzgara sığındı
onunla uçtu uzağa

içinde kendine çevrik bir ok
sen acemi durdun
avcısın, ya hiç yakalayamadın
ya tuttuğun kaydı elinden hızla
acıyla sınandın, övgüyle sınandın
benzettiler, etiketler
“gördüm gördüm” dedi kimileri
“aylası vardı”

sardın sarmaladın elde kalanı
bitimsiz geceye sakladın
şimdi hepsi düştü
Gülten gizde kaldın