05.02.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Kimi reşit, kimi değil. Hepsinin ortak özelliği kutu birayı kırmızı tercih etmeleri. Ezik boş alüminyum kutulardan oluşan ufak çöp öbeğinin etrafında toplaşan, siyahlara bürünmüş gençlerin tamamı, birazdan 20. yıl şerefine sahneye çıkacak Pentagram’ı bekliyor Bostancı Kültür Merkezi’nin önünde.
Bir bölümü, efsane olarak büyüklerinden dinlediği bu topluluğu ilk defa izleyerek hacı olacak. Yılların biriktirdiği hasretle o kadar erken gelmişler ki, salona, beş bine yakın insanın doluşması bile konser saatinde rötara yol açmıyor.
Vakitlice doluşanlar arasında 50 kişilik bir grup, kalabalığı boydan boya yararak pogo yapıyor; önüne geleni omzundan topuğuna biteviye berbat ediyor. Kenardakilerden biri elindeki pet şişenin kapağını açarak, içindekini devinenlerin üzerine doğru özgürleştiriyor; ateşli kalabalığa ferahlık serpiyor. 10 kamyon dolusu enerji var burada; biraz sonra sahneye gelecek topluluk tarafından boşaltılmayı bekleyen.
Isı, tekerrürden ibaret tarihi nakarat “popçular dışarı” ile yükselirken, metalin popa husumeti sürüyor. Saatler altıyı gösterdiğinde kıyamet günü çığlıkları eşliğinde, sahneyi kapatan dev perdeden savaşın insanlık dışı görüntüleri geçiyor. Binlerce “Yuh”un muhatabı, bu görüntülerin müsebbibi Bush. Derken boydan boya Pentagram yazıyor; Ve perde...
Ölümsüz “Ölümlü”
Yine pogo başlıyor; bu kez daha kitlesel. Cehennem zebanisinin yürüyüşünü anımsatan “Bu Alemi Gören Sensin” ile dönüyor Murat. Önlerden en iyi hamleyi yapan iki kişi Cenk’in fırlattığı bagetleri kapıyor.
“Ölümlü”yü bir ağızdan söyleyen kalabalık, şarkıyı ölümsüzleştirirken, uzun bir intronun ardından çevik bir atlet gibi sıçrayan Ogün Sanlısoy dalıyor sahneye, “Secret Missile” için. Herkes bağrına basıyor onu metalci kardeşliğiyle; ilk tanıdıkları hüviyetiyle. Ogün ve Murat, “Bir”i sarmaş dolaş söylerken, başlar göğe eriyor.
“Lions in A Cage”in ortasında sahneye fırlatılan bir bereyi gülücüklerle kafasına geçirecek kadar kibirsiz, kurumsuz biri olduğunu yine gösteriyor, rock gitarının sempatik devi Metin.
Yorulmak nedir bilmiyor bu kalabalık. Salonun yukarıdan görüntüsü Karagöz perdesi gibi. Siluet halinde omuzlarda inenin çıkanın haddi hesabı yok. Aralardan gösteri yapan yunus sıçraması misali, boş su petleri uçuyor. Bu konserin Âşık Veysel uyarlaması “Gündüz Gece” ile biteceğini düşünmek saflık. Tekrar geliyor sahneye Pentagram. “Fall Of A Hero” ve ardından
“Unspoken”i ikinci kez söylüyorlar. Kalabalığı teskin eden, bu büyük çadırı berkemal tahliyesine sevk ettiren şey, “25 Mart’ta yine buradayız” açıklaması oluyor.
Birkaç adım önümdeki gözleri siyah farla çepeçevre kuşatılmış gotik körpeler kıkırdayarak bağrışıyor:
“Gelmeyen popçu olsun.”