Kültür SanatEmirgan’a ilan-ı aşk

Emirgan’a ilan-ı aşk

22.08.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Genç müzisyen Gülce Duru yeni şarkıları “Kuzgun” ve “Mirgün”le müzikseverlerle buluştu. Duru, yaşadığı semt Emirgan’dan ilham alan şarkısı “Mirgün”ü koru sakinleri kuşların, rüzgârda salınan ağaç dallarının sesleri eşliğinde canlı kaydetmiş.

Emirgan’a ilan-ı aşk

 

Melisa Vardal - “Kaybeden Kulübü” film müzikleri ve Rap sanatçısı Ozbi ile birlikte farklı tarzlarını bir araya getirdikleri proje “Rakılı Live”dan sonra yıldızı parlayan müzisyen Gülce Duru, temmuz ve ağustos aylarında çıkardığı iki yeni şarkı ile karşımıza çıkıyor: Uzun bir aradan sonra çıkardığı solo kariyerinin ilk parçası olan “Kuzgun” ve doğma büyüme yaşadığı semt olan Emirgan’a “Bir gün senden ayrı düşersem Mirgün, beni hatırla” diye seslenerek yoğun hislerini yansıttığı parçası “Mirgün”. Duru ayrıca Eylül ayında çıkacak yeni teklisi “Sabah Vakti”nin de müjdesini veriyor. Müzik dünyasına hızlı giriş yapan Duru’nun uzun yıllar kendinden bahsettireceği de belli...

Haberin Devamı

- Müzikle yolunuz nasıl birleşti?

Annem müziği çok sever, beni de beşikten itibaren müzik dinleterek, konserlere götürerek büyüttü. Müziğe her zaman ilgim vardı, biraz piyano dersi aldım, okul yıllarımda okul ortamında çeşitli aktivitelerle devam ettim ve lisede sokakta şarkı söylemeye başladım. Üniversite eğitimim için yurtdışına gittiğimde şarkı söylemeye devam etmedim. 10 sene ara verdikten sonra şansıma “Kaybedenler Kulübü” film müzikleri projesine dahil oldum ve profesyonel müzik hayatım bu noktada başladı.

- Aslında eğitiminizde ilk durak müzik olmuyor, sanatın başka bir dalı olan plastik sanatları tercih ediyorsunuz, sonrasında sizi müzik yapmaya çeken “Kaybedenler Kulübü” filminin müzikleri mi oluyor?

Haberin Devamı

Evet lisans eğitimimi Paris 8 Üniversitesi’nde Plastik Sanatlar alanında tamamladım. Türkiye’ye dönüşte ise YTÜ’de Müzecilik Yüksek Lisansı’na devam ediyor bir yandan da bir sanat galerisinde çalışıyordum. Aktif olarak müzik yapmıyordum, benim için geçmişte kalmış bir uğraş idi. Film müzikleri ekibinden Can Gox’la tanışıklığım vesilesiyle şarkıların üretim sürecine dahil oldum. Başlangıçta ileride hoş bir anı olur diye düşünüyordum. Hiçbirimiz bu kadar ses getireceğini öngörmemiştik. Filmin yönetmeni sevgili Tolga Örnek film müziklerini bir soundtrack albümü olarak yayınlamak istedi. Hem film hem de albüm yayınlandıkları andan itibaren çok sevildiler. Film tanıtım partilerindeki konserlerin devamı geldi. Ben de yıllardır içimde hissedip bir türlü dolduramadığım boşluğun müzik üretimi ve performanslarla dolduğunu farkettim. Arayıp durduğumun aslında bu olduğunu anlayınca diğer işlerimi ardımda bırakıp yalnızca müziğe yöneldim. Bu uzun, çetrefilli ve çileli yola sapmış olmaktan dolayı hiç pişman olmadım

- Ozbi ile birlikte üç halinde ürettiğiniz “Rakılı Live” albümlerindeki parçaları insanlar hâlâ severek dinliyor, siz arkanıza baktığınızda bu projeyi nasıl görüyorsunuz?

Evet uzun yıllar da dinlenmeye devam edeceklerdir bence. Zamanın modasını aşacak, farklı stillerin bir araya gelmesiyle zenginleşen, Ozbi’nin güçlü kalemiyle yazdığı sözlerle fark yaratan, anlamlı, meselesi olan, ruha dokunan, zihni uyaran şarkılar ürettik birlikte. Farklı tarz ve birikimlerimizle, gerek biz, gerekse projeye katkıda bulunan müzisyen arkadaşlarımız, şaşırtan, merak uyandıran, incelikli, “güzel bir tuhaflık” yarattık bence. Bu sürecin bana; bestecilik, yorumculuk, sahne performansı ve mesleki birikim anlamında büyük katkısı oldu. İsmimin daha çok duyulması için de tabii ki. Güzel andığım, aynı “Kaybedenler Kulübü” gibi müzik hayatımın mihenk taşlarından biri haline gelen bir proje oldu.

Haberin Devamı

- Uzun bir aradan sonra “Kuzgun” ve “Mirgün”ü yayınladınız. Sözü ve müziği size ait olan bu çalışmadan da bahsetmeden geçmeyelim.

“Kuzgun” benim ilk teklim. Her zaman yeri çok özel olacak. Piyano ile yaptığım besteyi çağdaş besteci ve aranjör arkadaşım Uğurcan Öztekin düzenleyerek bambaşka güzellikler kattı. Kendisiyle prodüksiyon ve üretim sürecini birlikte yürütüyoruz. Ses mühendisi arkadaşlarım Esra Arslan vokal kaydını aldı, Onur Güngör mix ve mastering’i yaptı. Kapak görselini müzisyen ve grafik tasarımcı Sanat Deliorman hazırladı.

Haberin Devamı

Hemen ardından “Mirgün”ü yayınladık. İsmini semtin eski adından alan Mirgün, tarihi Boğaziçi köylerinden biri olan “Emirgan”a yazdığım bir şarkı. Doğup büyüdüğüm, halen yaşamayı sürdürdüğüm, benliğimde, sanatsal üretimimde önemli yer tutan, yuva bildiğim, gönülden bağlı hissettiğim evime yazdığım bir ilan-ı aşk şiiri. “Mirgün”, Emirgan Korusu’nda, gitarda müzisyen arkadaşım Mustafa Soydemir’le birlikte, koru sakinleri kuşların, rüzgârda salınan ağaç dallarının sesleri eşliğinde canlı kaydedildi. Mastering yine Onur Güngör’e ait, kapak görseli fotoğrafı ise İrem Demir tarafından çekildi.Eylül ayında ise yeni bir tekli “Sabah Vakti” dinleyicilerimle buluşacak.

Emirgan’a ilan-ı aşk

“Ölüme karşı bir meydan okuma”

- Verdiğiniz röportajlarda işinizi severek yaptığınız anlaşılıyor, peki yalnızca sevdiğiniz için mi üretiyorsunuz yoksa sanatın sizin için başka bir anlamı de var mı?

Haberin Devamı

Müzik sevmeden yapılacak iş değil zaten. Büyük emek, çalışma, sabır, kararlılık gerektiriyor. Sanatsal üretim hayatımda kendiliğinden, erkenden başladı. Tek çocuktum, ebeveynlerim yoğun çalışıyordu, çok fazla yalnız zaman geçiriyordum, duygusal fakat duygularını sözle pek ifade edemeyen bir küçük insandım. Benim jenerasyonum zamanında oyalanacak pek çok şey de yoktu. Annem beni de yanında temsillere, konserlere, sinemaya, sergilere götürürdü. Ben de erken yaşta, tiyatroya, dansa, müziğe, plastik sanatlara düşkün oldum ve bu alanlar vasıtasıyla kendimi ifade etmeye başladım. En başından beri sanatı meslek ve yaşantı edineceğim belliydi aslında. Hangi alanda ilerleyeceğim belli olana dek deneyip durdum. Bunlar varoluşla, tabiatımla ilgili…  Daha sonraları aklım ermeye başlayıp, sanat ve müzecilik eğitimleri aldığımda, gözlemlediklerim, okuduklarım, tartıştıklarım doğrultusunda zihinsel planda da bir “anlam” oluştu. Sanat yalnızca onu üretenin kendini ifade edişi olmaktan öte, insan türü olarak her türlü ortak duygumuzun ve doğanın hediyesi zihnimizin üretimi olan düşüncelerimizin ifadesi. Kendimizin aynası, görünenin ötesi, çıplak ve sıkıcı gerçeğin efsunlu, çarpıcı, keskin dile gelişi. Bizi birbirimize yaklaştıran, birleştiren, hem ötekini anlamamıza, hem de kendimizi tanıyıp anlamamıza yarayan… Yıkıcı, yağmacı doğasıyla gezegeni yavaş yavaş tüketen insanın bence nadir kıymetli üretimlerinden en biriciği… Ölümlü varlıklarımızın zamanda sürecek yankısı, yani ölüme karşı bir meydan okuma. Zamanın ruhunun tarih yazımındaki kuru ifadesini aşan bireysel, toplumsal bakışların rengârenk temsili…