23.10.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
MÜJDE IŞIL
MÜJDE IŞIL- Canlandıranlar Uluslararası Film Festivali bu yıl 11. kez düzenleniyor. Kısa ve uzun metraj film gösterimleri, yarışma bölümü, okul gösterimleri, söyleşi ve atölye etkinlikleri ile animasyon dünyasının Türkiye’deki buluşma noktası olan festivalin teması, “Elden Ele Animasyon.”
Festival Taksim’deki Institut Français ve Kadıköy’deki Müze Gazhane’de gerçekleşiyor. Programında 14’ü Türkiye yapımı olmak üzere 78 kısa yarışma filmi, 10 kısa yarışma dışı film ve 4 uzun metraj film yer alıyor. Çeşitli uluslararası festivallerden 12 ödül kazanan, etkileyici bir stop-motion belgesel-drama “Köpekler ve İtalyanlar Giremez”, Haruki Murakami’nin aynı adı taşıyan kısa hikâye koleksiyonunun animasyon uyarlaması “Kör Söğüt, Uyuyan Kadın”, Cannes Film Festivali’nde beğeni toplayan “Linda Tavuk İstiyor!”
10 yıl önce Canlandıranlar Festivali’nin konuğu olarak İstanbul’a gelen, Fransız yönetmen Michel Ocelot’nun son filmi “Firavun, Vahşi Adam ve Prenses” seçkide öne çıkan yapımlar. Festivalin tüm etkinliklerine tek bir pass ile girilebilecek. Pass’lar Canlandıranlar web sitesinden ve Institut Français’den temin edilebilecek. Festival ekibinden Berat İlk ve Vincent Bouvard ile konuştuk...
‘Türkiye’de animasyon geri planda’
*Canlandıranlar Film Festivali, 11 yılda nasıl bir yol katetti?
Vincent Bouvard: 11 sene içinde festival çok değişti ama ruhuna sadık kaldı. Düzenleyen çekirdek ekip büyüdü. Dernekten oluşan ilk ekibine Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden arkadaşlar eklendi. Dördüncü seneden itibaren maalesef artık devam etmeyen İstanbul Animasyon Festivali’nin kurucusu Efe Efeoğlu bize katıldı ve yarışma düzenlemeye başladık. Festival ekibi olarak hepimizin hedefi aynı İstanbul’da animasyon severlerle bir hafta süren bir bayram yaşamak. Gönüllülük ve imecelik esaslarına dayanan bir festival düzenliyoruz ve bu sene 90’dan fazla gönüllü başvurusu aldık. Bugün kısa film seçkilerin yanı sıra, Türkiye’de prömiyerini yapan uzun metrajlar, söyleşi ve atölyelerimiz var. Festivale gelen insan profili ise pek değişmiyor. Çoğu 30 yaş altında, öğrenci veya çalışan animasyon ve grafik sanatlarını seven kişiler.
‘Salonlar yetersiz’
Berat İlk: Festivali düzenlemek her sene sanki daha fazla zorlaşıyor. Ülke gündemi, ekonomik ve toplamsal sorunlarımız, hatta İstanbul’daki etkinlik trafiği maalesef festivali gölgeliyor. Temel sorunlarımız arasında sinema salonlarının yetersizliği ve salonda film izlemenin eskisi kadar rağbet görmemesi var. Ama bu durum bizim yaratıcı çözümler bulmamızı da sağlıyor. Canlandıranlar 11 senedir kesintisiz devam eden bir festival. Animasyonun genelde çocuklar için olduğu algısını değiştirmek istiyoruz. Şimdiye kadar 30’dan fazla film ürettik ve üretmeye devam ediyoruz.
*Türkiye’de animasyonun sinemadaki durumunu ve yoğunluğunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vincent Bouvard: Türkiye’de animasyon halen geri planda kalan bir tür. Bu anlamda festival daha misyonunu tamamlanmadı. Çocuklara yönelik filmlerin haricinde salonlara ulaşan yetişkinlere yönelik uzun metraj filmler çok sınırlı sayıda. Alternatif sinema eserlerini topluma ulaştırabilmek Türkiye’de başlı başına bir sorun. Animasyon bu sorunun bir alt başlığı. Bu anlamda geçen sene başlattığımız SİYAD ile olan iş birliğini önemsiyoruz. SİYAD kendi oluşturduğu jüri ile festival kapsamında bir ödül veriyor, böylece animasyonun “marjinal bir tür” olmadığının da mesajını veriyor
Berat İlk: Bu ülkede çok değerli animasyon sanatçıları var fakat maalesef ne filmleri ne de kendileri hakkında yeterli bilgi var. Canlandıranlar, unutulmuş animasyon sanatçılarının filmleri ve kendileri ile ilgili kaynak oluşturmaya çalışıyor. Her sene Saygı Kuşağı’nda bu sanatçıları ve filmlerini izleyici ile buluşturup tanıtmaya çalışıyoruz. Bağımsız canlandırma film üretimi giderek artmasına rağmen yeterli değil. Yeterince yapım desteği verilmiyor. Üretilen filmlerin dağıtım, tanıtım desteği nerdeyse hiç yok. Bu da bu işi yapmak isteyenleri engelliyor ve üretmemelerine neden oluyor. Bütün bu imkansızlıklara rağmen üretilmiş filmler de maalesef kısa, deneysel, belgesel sepeti içerisinde kendine büyük festivallerde yer bulmaya çalışıyor. Okullarda bölümler açılıyor ancak animasyona daha ticari bakılıyor. Bağımsız filmler maalesef yeterince ilgi, destek ve gösterim yeri bulamıyor. Bizim gibi festivallerin artması lazım.