23.04.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - Zamanın göreceliliği sinemada da çok belirgin. Bazı oyuncular şöhreti geç yakalıyor hatta sadece hafızalarda ismi bilinmedik sima olarak kalıyor; bazıları için ise çocuklukta spot ışıkları üzerine çevriliyor. Sinemaya çocuk oyuncu olarak adım atan bazı yetenekler günümüzde de perdenin sevilen ve hatta ödüllü yıldızlarına dönüştü. 23 Nisan vesilesiyle geçmiş dönemlerin çocukları, bugünün yetişkin yıldızlarını hatırlayalım.
Drew Barrymore: Çocukluktan yıldız denince akla gelen ilk isimlerden. Oyuncu bir aileden gelmenin avantajıyla mini mini yaşlarda oyunculuğu tecrübe etti. Küçükken Steven Spielberg’ün yönetmenliğinde çalışma fırsatı yakalamış şanslılardan. “E.T.”de rol aldığında henüz altı yaşındaydı. Sinemadaki hızlı yükselişi sekteye uğradı sonraları. İnişli çıkışlı bir kariyer sürdürdü ama sadece oyunculuk değil, yapımcılıktan yönetmenliğe, sinemanın her alanında aktif olarak çalışıyor hâlâ.
Ke Huy Quan: Akla ilk gelen isim Drew Barrymore dedik ama bu seneden itibaren başka bir isim daha çok hatırlanacak: Çocuk oyunculuktan Oscar’lı bir yıldıza dönüşen Ke Huy Quan. “Indiana Jones and the Temple of Doom/Indiana Jones 2: Lanetli Tapınak”ta Harrison Ford ile birlikte rol aldığında 12 yaşındaydı. Yönetmeni ise Steven Spielberg’dü. Sonrasında bir türlü çıkış yapamadı, oyunculuktan da uzak kaldı. “Everything Everywhere All at Once/Her Şey Her Yerde Aynı Anda” ile geçmiş yılların acısını çıkartırcasına En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscarı’nın sahibi oldu.
Jodie Foster: Bu listedeki en tecrübeli isim. O kadar büyük bir efsane ki bir zamanların çocuk oyuncusu olduğuna inanmak hayli zor. Neyse ki Martin Scorsese’nin “Taxi Driver/Taksi Şoförü” gibi bir filmi söz konusu da sinema tarihi unutturmuyor kimseye asla. O filmde oynadığında 14 yaşındaydı, bir sene sonra bu performansıyla ilk Oscar adaylığını aldığında ise 15. Artık iki Oscar sahibi ve oynadığı her yapım, 1-0 avantajla seyirci karşısına çıkıyor hâlâ.
Natalie Portman: İlk sinema filmi “Leon”da oynadığında 12 yaşındaydı. Öyle küçük bir rolde de değildi üstelik. Jean Reno’nun karşısında ezilmeyen hatta yer yer başrole dönüşen performansı onun gelecekte büyük bir yıldız olacağını göstermişti. Kariyeri iniş çıkışlarla değil, çıkışlarla devam etti. Üç kez Oscar’a aday oldu. Darren Aronofsky’nin psikolojik korkusu “Black Swan”daki performansıyla 2011’de En İyi Kadın Oyuncu Oscarı’nı kazandı.
Christian Bale: Bir Spielberg keşfi daha… Yardımcı rol, figüranlık falan da değil… Filmin neredeyse tek oyuncusu… “Empire of the Sun/Güneş İmparatorluğu”nda öyle bir performans sergiledi ki sanki geleceğin Batman’i olacağını o zamandan ilan etmişti cümle âleme. Kariyeri boyunca fiziki değişim yaşadığı çok zor rollerin altından başarıyla kalktı. Onlardan biri olan “The Fighter” ile Oscar da kazandı. Leonardo DiCaprio’nun reddettiği roller sayesinde kariyerinin bu kadar başarılı olduğunu söyleyecek kadar nüktedan ve mütevazı bir oyuncu aynı zamanda.
Nicholas Hoult: 12 yaşındayken rol aldığı “About a Boy/Bir Erkek Hakkında”da Hugh Grant ve Toni Collette ile birlikte oynadı. Karakteristik yüzüyle dikkatleri hemen üzerine çekmişti. Sinemada çok hızlı yükselmedi belki ama sağlam adımlarla ilerledi. Neredeyse her sene akılda kalıcı birkaç performansla perdede izliyoruz onu.
Anna Paquin: “The Piano”daki performansıyla 1994’te En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı kazandığında henüz 11 yaşındaydı. Sinemaya aktif olarak devam etse de diğer çocuk meslektaşlarının başarıları kadar çok parlak bir oyunculuk kariyeri inşa edemedi. Ama hatırı sayılır filmlerde rol aldı. “X-Men” serisinden Martin Scorsese’nin “The Irishman/İrlandalı”sına kadar…
Abigail Breslin: “Little Miss Sunshine/Küçük Gün Işığım”da En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Oscarı’na aday gösterildiğinde 10 yaşındaydı. Ama ondan önce M. Night Shyamalan’ın “Signs/İşaretler”inde rol aldığında sadece altı yaşındaydı ve bir nevi Barrymore’un “E.T.”deki hâli gibiydi. Sinema kariyerinde daha çok bağımsız yapımlarla ilerledi, ilerliyor.
Kirsten Dunst: Altı yaşında Woody Allen’ın “New York Stories”inde rol aldı, beş yıl sonra ise “Interview with the Vampire/Vampirle Görüşme”de Brad Pitt ve Tom Cruise ile aynı filmdeydi. Bağımsız ve popüler yapımlarda güçlü yönetmenlerle çalıştı. “The Power of the Dog” ile iki sene önce ilk Oscar adaylığını aldı. Günümüz sinemasının en narin yüzlerinden…
Kristen Stewart: “Panic Room”da, bir zamanlar “Taxi Driver/Taksi Şoförü”nün küçük yıldızı Jodie Foster’ın kızını canlandıran Kristen Stewart, 12 yaşında sinema kariyerine sağlam bir başlangıç yaptı. “Alacakaranlık” serisi ile iyice tanınan oyuncu, farklı türlerde farklı karakterleri canlandırma çabasıyla dikkat çekiyor. Lady Di’yi canlandırdığı “Spencer” ile bir Oscar adaylığı da var.