23.07.2020 - 17:11 | Son Güncellenme:
Senaristliğini ve yönetmenliğini Faysal Soysal’ın yaptığı ilk Türk-İran ortak yapımı olan Ceviz Ağacı, 39. İstanbul Film Festivali kapsamında Sakıp Sabancı Müzesi terasında kurulan açık hava sinemasında gösterildi. Kadın cinayetlerine ve toplumsal meselelere vurgu yapan Ceviz Ağacı’nın festival gösteriminin yine bir kadın cinayetinin işlendiği güne denk gelmiş olması, filmi izlemeye gelenlerin ve oyuncuların yoğun duygular yaşanmasına sebep oldu. Pınar Gültekin cinayetine karşı tepkilerini ortaya koyan filmi ekibi, “Kadına Şiddete Hayır!” yazılı maske takarak işlenen cinayetlere karşı bir eylemde bulundu. Ulusal kategoride yarışan filmin başrol oyuncularından; Serdar Orçin, Sezin Akbaşoğulları, Kübra Kip ve Mert Yavuzcan’ın katıldığı gösterim sonrasında seyirciler, beğenilerini ifade edip film ekibine sorularını yönelttiler.
Yapım aşamasında Türkiye’nin en iyi teknik ekiplerinin, post-prodüksiyon aşamasında da İranlı sanatçıların görev aldığı filmin, görüntü yönetmenliğini üstlenen Vedat Özdemir seyircilerden büyük beğeni topladı.
“Sesimizi çıkarmayışımızın bir bedeli olması gerekir”
Toplumsal olaylara ve haksızlıklara karşı insanların bireysel olarak ses çıkarmayışın, Ceviz Ağacı’nın en temel meselelerinden biri olduğuna vurgu yapan Yönetmen Faysal Soysal sözlerine şöyle devam etti: “Kadın cinayetleri, darbeler ve sokakta yaşadığımız bir olay karşısında bile sesimizi çıkarmayışımızın bir bedeli olması gerekir. Biz insan teki olarak bize verilen nefesi; diğer insanlar ve diğer canlılar adına doğru şekilde ve iyi niyetle kullanmakla mesulüz. 12 Eylül Darbesi’nden sonra işkence gören ve yaşadığı travmalar sonrası hayata devam edemeyen insanların hayatlarını konu alan birçok film izledik. Fakat bu travmaları yaşatan ve şiddeti uygulayanların neler yaşadığına bakmadık. Ceviz Ağacı, darbe döneminde babası gardiyan olan Hayati karakteriyle, şiddete ve travmalara sebep olan insanların çocuklarının neler yaşadığına mercek tutuyor.”
“Yaprak gibi kendinden emin güçlü kadınlar şiddete maruz kalıyor”
Filmde kendine yeni bir dünya, yeni bir özgürlük alanı yaratmaya çalışan Yaprak karakterini başarıyla oynayan Sezin Akbaşoğulları sözlerine şöyle devam etti: “Günümüzde Yaprak gibi kendinden emin, güçlü ve yaşadığı hayattı değiştirmek isteyen kadınlar şiddete ve cinayete maruz kalıyor. Keşke hepimizde Hayati gibi bir vicdan olabilse. İşlemediği ama tanık olduğu bir suç vicdani olarak onu çok rahatsız ediyor. Erkeklik gururu incinen Hayati karısını öldürmedi ama aklından geçirdiği için bile bir kadının ölümünden kendini sorumlu tutuyor. Hayati karakteri tüm erkeklere örnek olmalı, işlemediği bir suçun vebalini bile alabiliyorsa insan üzerine, bu bile insanı eğitebilecek bir şey.
“Darbenin travmatik mirasının bir çocuk üzerindeki etkilerini izliyoruz”
Filmin ana karakteri Hayati’yi oynayan Serdar Orçin, filmde oynamaya karar verme motivasyonunu şu sözlerle ifade etti: “Bizim toplumumuzda karşılaştığımız büyük temel sorunlar var. Yaşanan büyük olayların etkilerini nesiller geçmesine rağmen görebiliyoruz. Bunlardan biri olan 12 Eylül 1980 Darbesi’nden etkilenen birinci kuşakların hikayesini fazlasıyla duyduk ve gördük. Fakat bu darbeyi yaşayanların çocukları üzerindeki etkilerinin anlatıldığı bir hikayeye rastlamadım Türk sinemasında. Ceviz Ağacı’ndaki Hayati karakteriyle, darbenin travmatik mirasının bir çocuk üzerindeki etkilerini izliyoruz. Darbe sonrasında bir babanın yaşadığı travmanın, nesiller boyu devam eden acılarını izliyoruz.”
“Kadın cinayetlerinde hepimizin parmağı var”
Ceviz Ağacı’nın kadın cinayetlerine vurgu yapan bir film olması sebebiyle de filmde rol alma isteğinin arttığını dile getiren Orçin, filmdeki Hayati karakteriyle ilgili şunları söyledi: “Hayati işlemediği bir suç için kendini sorumlu hissediyor ve işlemediği bir cinayetin faili olduğunu kabul ediyor. Hayati, bu cinayet karşısında suçlu değilim ama suçsuz da değilim diyor. Ve evet ortada bir cinayet varsa bunun faili değilsek, suçlu değilim diyebiliriz ama asla suçsuzum diyemeyiz. Çünkü bütün kadın cinayetlerinde hepimizin parmağı var. Bu sorumluluğu almak illa tek başına bir toplumu kurtarmak anlamına gelmiyor ama tek başına sorumluluk almanın bir önemi bir değeri var. Filmimizin festival gösteriminin bugüne denk gelmesi hem çok can sıkıcı ama maalesef ki yaşadığımız toplumun bir gerçeği. Gerçek hayatta yaşadığımız şey de bu; cinayeti biz işlememiş olabiliriz ama ne yazık ki her birimizin sorumluluğu var.”