18.11.2024 - 07:02 | Son Güncellenme:
Müjde Işıl - Necmi Sancak’ın ilk uzun metraj filmi “Ayşe”, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi İlk Film seçildi, Sancak’a En İyi Yönetmen ve başrol oyuncusu Binnur Kaya’ya En İyi Kadın Oyuncu Ödülü getirdi. Down sendromlu kardeşi Rıdvan ile birlikte yaşayan ve benzin istasyonunda çalışarak geçimlerini sağlayan orta yaşlı Ayşe’nin hikâyesini anlatan film, 45. Kahire Film Festivali’nin uluslararası yarışmasında da Danis Tanovic’in başkanlığındaki jürinin karşısına çıkıyor. Hızlı festival yolculuğu sırasında filmin detaylarını Sancak’tan dinledik.
- “Ayşe”de ailenize dayanan gerçek bir hikâyeden yola çıkmışsınız.
Film yapmak çocukluktan beri tek hayâlimdi. Yaklaşık 10 yıl önce, kuzenim Fatma’ya yani filmdeki Rıdvan’ın ablasına, hayatını film yapacağımızı söylediğimizde “Siz önce yönetmen olun da…” demiş, yapabileceğimize inanmamıştı. Ancak senaristlerimizden kuzenim Ahmet buna çok inanıyordu ve ondan söz almayı başardı. Yaklaşık 10 yıl sonra, geçtiğimiz ay Antalya Film Festivali’nde kuzenim Rıdvan ve Fatma kendi hikâyelerini seyirciyle beraber izlerken, bu defa Ahmet ile ben, bunun gerçek olduğuna inanamıyorduk. Tam anlamıyla, bir rüyaydı bizim için perdede Binnur Kaya gibi önemli bir oyuncuyu bu hikâyenin içinde görmek.
- Binnur Kaya baştan beri aklınızdaki Ayşe karakteri miydi?
Kesinlikle. Genellikle bir hikâyeyi ele aldığımda onu en iyi anlayıp aktaracak başrol oyuncusunu gözümde canlandırmayı severim. Binnur Kaya ilk andan beri vazgeçilmezdi bu filmde benim için. Neyse ki o da bu karakteri benimsedi ve olağanüstü bir özveri ile inşa etti. Çok minnettarım ona.
- Kaya, filmle ilgili olarak “Seyretmesi zor bir film. Filmi satan hiçbir şey yok içinde; müzik yok, estetik bir oyuncu yok” demişti. Bu anlamda risk aldığınızı düşünüyor musunuz?
‘Risk’ ifadesi ödül töreninde de çok kullanıldı, filmin dili hakkında konuşulurken. Açıkçası Ayşe’nin hikâyesinin başka türlü çekilebileceğini düşünmedim. Sanırım dürüst, gerçekçi ya da yalın olmanın zorluğunu denemiş olmamızı kastediyorlar ‘riskli’ ifadesini kullanırken. Binnur Hanım’ın ‘zor film’ demesini anlıyorum. Ancak filmi yazarken de çekerken de Ayşe’nin bunaltıcı hayatını aktarmanın hafif ve kolay tüketilir bir yanını bulamadım. Bulsaydım seyirciye tabii ki yardım etmeyi değerlendirirdim. Bence ‘Ayşe’nin hayat gerçeği kadar seyretmesi zor bir film’ diyebiliriz.
“Hem çok doğal hem de umut verici”
- Filmin Antalya’da jüriyle ve seyirciyle güçlü bağ kurmasının sırrı neydi sizce?
Gerçek bir hikâyeden uyarlanan bir filmin gerçek kahramanlarının seyirciler arasında oturduğu bir gösterimdi. Üstelik hikâyenin gerçek tanıklarının, yani kuzenlerin birlikte yazıp yönettiği bir film olmasının da etkisi olmuştur.
- Antalya’da “Mukadderat” ile birlikte en çok ilgi çeken ve ödül alan filmdi “Ayşe”. İkisi de güçlü kadın karakterleriyle öne çıkan filmler. Sinemamızın bu yönde bir değişim yaşadığını söylemek mümkün mü?
Sinema hayattan kopuk bir uğraş değil. Kadınların toplumdaki yerine ilişkin bu kadar derin çarpıklıklar varken sinema seyircisinin de üretenlerin de odağının ve desteğinin kadınlar üzerinde olması hem çok doğal hem de umut verici.