26.08.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Gökhan Karakaş
İstanbul Küçükçekmece Gölü-Avcılar arasında Kocaeli Üniversitesi’nden Doç. Dr. Şengül Aydıngün’ün başkanlığında yürütülen Bathonea kazıları adeta bir kuyumcu titizliğiyle devam ediyor. Avcılar Belediyesi’nin kazı ekibine tahsis ettiği kazı evinde sabah 07.00’de “Kalk” zilini iki nöbetçi öğrenci çalıyor. Kahvaltıya geçilirken belirli saatlerde çınlayan her zil sesinin kamp alanında başka anlamlar taşıdığını öğreniyorum. Türkiye’nin çeşitli üniversitelerinden gelen öğrencilerin günlük tuttukları nöbetler sırasında hazırlanan kahvaltı, günün genç enerjisine uygun olarak neşe içinde geçiyor. Toplu kahvaltının ardından belediyeye ait otobüsle Küçükçekmece Gölü’nün batı kıyısındaki arkeolojik alana ulaşılıyor. Kocaeli Üniversitesi’nde arkeoloji doktorası yapan alan sorumlusu Ayberk Enez’in önderliğinde konteynır depoya giden öğrenciler, el arabaları, kazmalar, kürekler, malalar, zembiller, çeşitli boydaki fırçalar, elekler, çizim gereçleri ve nivo (yükseklik ölçer) gibi aletleri alarak beş “açma” alanının bulunduğu göl kenarına gidiyor. Açma, kazı alanında birbirinden bağımsız açılan her arkeolojik bölge olarak adlandırılıyor. Tarihi eserlerin bulunduğu her açmada bir yüksek lisans ya da doktora öğrencisi sorumlu ilan ediliyor. Birinci açma sorumlusu Batuhan Sazak, dört arkadaşına hassasiyetle kazmalarını öğütlüyor. Toprakta bir buluntunun belirtisi yoksa kazmalarla başlayan kazılar, en ufak bir iz ile fırça ya da mala ile devam ediyor. Bulunan esere zarar verilmemesi için bir kuyumcu titizliğiyle toprağa dokunan arkeologlar, buluntunun etrafını sık sık süpürerek kazının nasıl hangi yöne gideceğini belirlemeye çalışıyor.
‘Hocam bir kadeh buldum’
Öğrencilerden Sena Gürelsu’nun “Şengül hocam, kil tabakası üzerinden bir toprak alet çıkıyor” sözleri, ekibin pek çok üyesinin dikkatini çekiyor. Diğer açmalardaki ekip üyeleri buluntuyu incelemek için gelirken Sena, malayı bırakıp hassas fırçayı eline alıyor. Kil tabakanın üstündeki pek çok toprak kabın içinden altı gözüken buluntu, kolayca kendini Sena’nın ellerine bırakıyor. Kazı başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün “Çok güzel, daha önce bulduğumuz cam parçanın devamı. Eksik parçayı tamamladınız tebrikler” sözleri herkesi mutlu ediyor.
Topraktan çıkan amfora
Alandan çıkarılan topraklarla doldurulan zembiller el arabalarına boşaltılırken unvanı ya da yaşı fark etmeden herkes tarafından yakındaki alana götürülmesi gerekiyor. Günde 80-100 kez toprakla doldurulan el arabaları binlerce yıllık geçmişe sahip alanda tarihin derinlerine inilmesine yardımcı oluyor. Çalışmalar için önemini belli eden Ayberk Enez, bu kez 2 gün önce bulunan amforanın Şengül Hoca’nın onayıyla artık çıkartılması için uygun vaktin geldiğini söylediğinde herkes dikkatini veriyor. Bir gün önce bulunmasına rağmen alttaki devamının ve etrafındaki mimarinin ortaya çıkartılması için bekletiliyordu. Kuyumcu titizliğini gösteren doktora öğrencisi Burak Arslanmirza, amforanın dört parçaya ayrılan gövdesini Aydıngün’e teslim ediyor. Celal Bayar Üniversitesi’nden Kazı Başkan Yardımcısı Dr. Ülkü Kara’nın ilk tahmini eserin yedi ya da sekizinci yüzyıla ait olduğu yönünde. Dr. Kara, “Alanda geç Roma’ya ait amforaların dışında ağ ağırlıkları bulmuştuk. Buluntular bölgenin balıkçılığına dair ipuçları veriyor” dedi.
Yüzlerde mutlu yorgunluk
Günün sonunda tüm ekiip yorgunluklarına değecek buluntulara kavuşmanın mutluluğunu yaşıyor. Ayberk Enez, kazının günlük ilerleyişini not etmek ve ertesi günkü rotayı belirlemek için nivo ölçümü yapılmasını istiyor. Üç açmadan da alınan notlar, gün sonu temizliği yapılmasını ve kullanılan aletlerin yerlerine konulmasının habercisi. Bir inşaat alanında bulunabilecek el aletlerinin yanı sıra öğle saatlerinde yenilen yemeklerden kalan çöpler geri dönüşüme gönderilmek üzere arkeolojik alanda toplanıyor. Toplanan tüm malzemelerin sayımı ve listelenmesi yapıldıktan sonra ekip üyeleri el arabalarına yükledikleri malzemeleri depoya götürüyor. Öğrenciler mesailerinin henüz bitmediğini kazı evinde devam edecek işleri olduğunu söylüyor.