Kültür SanatBas gaza ‘Örümcek’

Bas gaza ‘Örümcek’

02.06.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Çizgi roman estetiği ve hızlı akışıyla “Örümcek-Adam: Örümcek-Evrenine Geçiş”, özellikle süper kahramanın genç hayranlarına hitap eden, tempolu bir macera getiriyor perdeye.

Bas gaza ‘Örümcek’

MÜJDE IŞIL- Çizgi roman âlemi Miles Morales ile 2011’de tanışmıştı. Afro Amerikalı bir baba ile Porto Rikolu annenin 13 yaşındaki ergen oğlu Miles, Peter Parker’ın ölümünden sonraki yeni Örümcek-Adam’dı. 2018 tarihli “Spider-Man: Into the Spider-Verse/Örümcek-Adam: Örümcek Evreninde” ile animasyon dünyasına taşındı ve 2019’da En İyi Animasyon Oscarı’nın sahibi oldu. Çizgi roman estetiğini en derinden hissettiren, sanki sayfadan kopup gelmişçesine o ruha sadık kalan animasyonun devamı geliyor şimdi de perdeye. İlk filmin süresi iki saate yakındı, “Spider-Man: Across the Spider-Verse/Örümcek-Adam: Örümcek-Evrenine Geçiş” iki saat 20 dakikalık süresiyle gerçek oyunculu süper kahraman filmlerine meydan okuyor.

Haberin Devamı

Miles örümcek yetenekleriyle yaşantısına devam ederken bir yandan da üniversiteye hazırlanmaktadır. Miles’ı ısıran örümcek üzerinde çalışan bilim insanı ise bu olay sonrasında evrende kara delikler açabilen Spot’a dönüşmüştür. Spot, Miles’ın peşine düşerken, Miles da evrenler arasındaki macerasında kendi varoluşuna dair önemli bir sırrı keşfedecektir.

Her şey daha hızlı

2021 sonunda vizyona girip hem pandemi sürecinde gişeyi şenlendiren hem de üç nesil Örümcek-Adam’ı (Tobey Maguire, Andrew Garfield ve Tom Holland) buluşturup bizlere gözyaşı döktüren “Spider-Man: No Way Home/Örümcek-Adam: Eve Dönüş Yok”u unutun, hatta bu animasyonun selefi “Örümcek-Adam: Örümcek Evreninde”yi de… “Örümcek-Adam: Örümcek-Evrenine Geçiş” her ne kadar selefinin estetik ve aksiyon hızını devam ettirse de el yükseltiyor; Marvel kahramanını yeni neslin alışkanlıklarına göre güncelliyor. Yaratıcı kadroda ilk film ile ikinci arasındaki tek kesişme noktası senarist Phil Lord. Bu iddialı tarzın sebebi muhtemelen yenilenmiş kadro.

Haberin Devamı

İlk filmde duygusal bir baba-oğul hikâyesi anlatan çizgi Örümcek-Adam serisi, ikinci filminde genel anlamda bir büyüme hikâyesi anlatır gibi görünse de konudan konuya atlayan, sadece hıza odaklı bir evren kuruyor. Sanki çizgi roman sayfalarındaki konuşma balonlarını bile okumadan sayfaları hızlı hızlı çeviriyormuşsunuz gibi… Filmin genel bir bütünlük derdi de yok. Neredeyse her 20 dakika, yeni bir maceranın olacağı çizgi roman fasikülü gibi tasarlanmış. Belli ki hedef kitle, hıza alışkın genç seyirci ve Örümcek-Adam hikâyesinde farklı dokunuşlar arayan ama aynı zamanda bu süperkahramanın her detayına hâkim kuşak. Genel seyirci kitlesi ya da örneğin Tobey Maguire’ın filmlerini bağrına basmış kitle için ise karmaşa ve farklılık/yaratıcılık adına bir nevi deney projesi niteliği taşıyor. Mizah duygusu da…

Estetik olarak doyurucu ama anlatım olarak karmakarışık, yorucu bir animasyon var karşımızda. Bunca karmaşa arasında Hindistan’da geçen bölüm, gerçekten iyi düşünülmüş ve Örümcek-Adam hınzırlığını layıkıyla yansıtmayı başarıyor. Açıkçası 2024’te vizyona girecek üçüncü filmi “Spider-Man: Beyond the Spider-Verse”ü bekleyenler şimdiden enerjisini biriktirsin. Süresi gibi hızı da artacak bu yeni maceradan yorulanlar için ise klasik “Örümcek-Adam” serileri çölde vaha olarak kalmaya devam ediyor.

Haberin Devamı

Bas gaza ‘Örümcek’

The Boogeyman

Kim korkar öcüden!

Sinemanın gözde yazarlarından Stephen King’in bir uyarlaması daha perdede… Yazarın 1973 tarihli kısa hikâyesinden uyarlanan filmin yönetmeni, sıkı bir korku sineması hayranı olan Rob Savage. “The Boogeyman” aslında Disney’in dijital platformu Hulu’da yayınlamak üzere planladığı bir film iken test gösterimlerinde seyircinin olumlu tepkisinin, daha doğrusu çığlık çığlığa kalmasının neticesinde perdede seyirciyle buluşuyor.

Annelerini trafik kazasında kaybeden iki kız kardeşin başlarına musallat olan öcüyle mücadelesini anlatıyor film. Babaları bir terapist ama ne kendine faydası var ne de kızlarına. Bu açıdan film, me too hareketinin temsiline de dönüşüyor kendi türünde. Genel olarak hikâyede büyük bir iddia, abartı vs. yok. Hatta her yönüyle klasik bir doğaüstü korku filmi. Ancak korku kaynaklarını yerli yerinde kullanarak, türün sevenlerine koltuklarında zıplayacakları bir atmosfer sunmayı başarıyor.