Kültür Sanat‘Bağımsız olmamız lazım’

‘Bağımsız olmamız lazım’

12.06.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:

Almanya’da yaşayan yazar Deniz Utlu, “Gegen Morgen” romanıyla Alfred Döblin Ödülü’nün sahibi oldu. Utlu “Romanı babamdan yola çıkarak yazdım. Kökeninden ayrı konuları ele almak Alman piyasasında çok kolay değil, ama mümkün” diyor

‘Bağımsız olmamız  lazım’

Seray Şahinler - Almanya’da doğup büyüyen ve halen orada yaşayan yazar Deniz Utlu, güncel edebiyatın adından söz ettiren yazarlarından… Berlin’de yaşayan Utlu, romandan tiyatroya pek çok kitaba imza attı; hem yazdıklarıyla hem aldığı ödüllerle adından söz ettiriyor. Berlin ve Paris’te yüksek öğrenim gören Utlu’nun Türkçe’ye “Savrulanlar” adıyla çevrilen ve Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan ilk romanı “Ungehaltenen”, Hannover Edebiyat Ödülü’nün sahibi olmuştu. Yazarın ikinci romanı “Gegen Morgen” ise 2019 yılında piyasaya çıktı. 2003-2014 yılları arasında kültür ve toplum dergisi “fFeitext”i çıkartan Utlu’nun köşe yazıları Almanya’da dergi ve gazetelerde yayımlandı.

Haberin Devamı

38 yaşındaki yazar şu sıralar yeni ödülün heyecanını yaşıyor. Berlin Sanatlar Akademisi ile Berlin Edebiyat Kolokyumu tarafından Alman yazar Alfred Döblin anısına dağıtılan ödülün bu yılki sahibi Deniz Utlu oldu. Jüri, hatıralara ilişkin hikâyeleri baba-oğul arasındaki ilişki üzerinden kurduğunu belirterek, erkekliğin oluşumu, kader ve ruhsallığa dair sorular, göç ve aidiyet deneyimler gibi varoluşsal konuları işlediği gerekçisiyle ödülün Utlu’ya verildiğini açıkladı. Açıklamada ayrıca “Utlu, Alman edebiyatında Hannover’den Türkiye’ye, Suriye sınırına kadar uzanan bir hatıra coğrafyası oluşturuyor” denildi.

Türkiye’de edebiyatseverlerin göğsünü kabartan ödül vesilesiyle Deniz Utlu ile buluştuk; hem ödülü hem yeni romanını konuştuk.

Haberin Devamı

‘Bağımsız olmamız  lazım’

Öncelikle güncel olması nedeniyle ödülle başlamak istiyorum. Almanya’nın prestijli ödüllerinden Alfred Döblin Ödülü’nü kazandınız. Neler hissediyorsunuz? Bu ödül neden önemli sizce? Ve bu ödülün size verilmesi ne ifade ediyor?

Bir yazarın bağımsız olması gerektiğini düşünüyorum. Fakat şu da bir gerçek ki, bu tür bir ödül işimizin zorluğunu biraz hafifletiyor. Alfred Döblin Ödülü henüz yayımlanmamış bir roman çalışması için verilen bir ödül. 600 kişi arasından seçildi metnim. Tabii ki mutlu ediyor bu beni. Ödülü babamdan yola çıkarak yazdığım bir roman için aldım. Bu durum ayrıca duygulandırdı beni.

Ödül gerekçesinde “Erkekliğin oluşumu, kader ve ruhsallığa dair sorular, göç ve aidiyet deneyimleri… Utlu, Alman edebiyatında Hannover’den Türkiye’ye, Suriye sınırına kadar uzanan bir hatıra coğrafyası oluşturuyor” ifadelerine rastlıyoruz. Bu kavramların bir yazar olarak sizdeki yeri ve önemi nedir?

Jürinin çalışmama uyan kavramlar bulduklarını düşünüyorum. Özellikle “hatıra coğrafyası” çalışmalarımın bir katmanını iyi anlatıyor. Hatırlama ve unutma, özel ve kolektif travmaların yaşam kararlarına yansıması beni her zaman ilgilendirmiştir..

Almanya’daki Türk kökenli yazarların varlığı ve güncel edebiyattaki yeri ne durumda?

Türkiye kökenli yazarlar az. Ve son romanımda yaptığım gibi kökenden ayrı konuları ele almak Alman piyasasında çok kolay değil, ama gördüğümüz gibi mümkün. Başta söylediğime geri dönmen gerekiyor: Bağımsız olmamız lazım. Yani edebi olarak neyi ne zaman önemsediğimizi bize karşı olan beklentilere göze almadan kararlamamız gerekiyor. Bu konuda yol aldığımızı düşünüyorum. Zaman taraftarımızdır.

Haberin Devamı

Ödüllü roman Türkçeye çevriliyor

Yeni romanınız Türkçeye çevriliyor şu sıralar… Bu kez meseleniz nedir? Neye odaklanıyorsunuz… Kitabın Türkçedeki yayım tarihi belli mi?

Son romanım, “Gegen Morgen”, şu an Türkçeye çevriliyor. Başlığın çevirisi “Sabaha Karşı” olsa da şuan kullanacağımız başlık belli değil. İlk romanım için de Türkçede ayrı bir başlık bulmuştuk: “Savrulanlar”. “Gegen Morgen” arkadaşlık, şiddet ve sorumluluk/sorumsuzluk konularını ele alıyor. Son anda önlenebilen bir uçak kazasından sonra romanın kahramanı, Kara, ölüm duygusuyla karşılaşıyor ve bu onun hayata bakışını değiştiriyor. Çoktan unutmuş olduğu, hep dışlanan bir arkadaşı aklına geliyor ve onu aramaya başlıyor. Arkadaşının hayatındaki kırıklarda kendi payını da aramaya başlıyor. Eski arkadaşını Paris’e kadar takip ediyor ve orda yaşanan bir felaketle karşılaşıyor. Arkadaşının ve dolayısıyla kendisinin bu şiddetle bağlantısı olup olmadığını öğrenmeye çalışıyor.