04.10.2013 - 11:21 | Son Güncellenme:
Yeterli ve sağlıklı barınma hakkının karşılanması düşüncesinden hareketle ortaya çıkan Dünya Konut Günü, tüm dünyada Ekim ayının ilk Pazartesi günü kutlanıyor. Peki, ülkemizdeki konutların durumuna bakıldığında bu günü kutlamak mı yoksa kutlayabilir hale gelmek mi gerekiyor? Konut seçerken nelere dikkat etmemiz gerektiğini biliyor muyuz? Dünya Konut Günü kapsamında açıklama yapan Yalçıntepe Group Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yalçıntepe, dikkatleri kentsel dönüşüm ve deprem üzerine çekti. Yalçıntepe’ye göre; kentsel dönüşüm doğru algılanıp uygulanmadığı, deprem ülkesi olduğumuz gerçeğiyle yüzleşip tedbir alınmadığı ve deprem konusunda bilinçlenilmediği sürece konutta hüsrana uğramak kaçınılmaz.
Can güvenliğimiz için kentsel dönüşüm hayati önem taşıyor!
Nüfusunun yüzde 95'i deprem tehdidi altında yaşayan Türkiye’de 18 milyonu aşan yapı stoğunun yüzde 67’sinin ruhsatsız ve kaçak olduğunu belirten Yalçıntepe Group Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yalçıntepe, yapılaşmanın yüzde 60’ının da 20 yaş üzeri konutlardan oluştuğunu söyledi. Konutların yüzde 45’inin oturulamaz durumda olduğunu ve depreme karşı acilen güçlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Mehmet Yalçıntepe, kentsel dönüşümün depremden korunmak için hayati önem taşıdığını ifade etti.
Bir binayı yıkıp yenisini yapmak kentsel dönüşüm değildir
Yalçıntepe, “Kentsel dönüşümün bir binayı yıkıp yerine tekrar bir bina yapmak olarak düşülmemesi çok önemli. Yolundan, alt yapısına, yeşil alanından sosyal donatılarına kadar her türlü ihtiyaç ve detayın düşünülmesi ve projelerde yer alması gerekiyor. Konut tercih ederken de hem yatırım değeri hem de şehrin dönüşümüne olan katkısı nedeniyle böyle niteliklere sahip projelere öncelik vermek gerekiyor.” dedi.
Deprem için bugüne kadar yapılanlar çok yetersiz!
Yapı Denetim Yasası’nın 2011 yılına kadar sadece 19 ili kapsadığını belirten Mehmet Yalçıntepe, “Türkiye’deki 81 ilin 55’i Birinci Derece Deprem Bölgesi’nde yer alıyor. Sadece bu bilgi bile alarm durumuna geçmemiz için yeterli. Depremin oluşturacağı hasarları en aza indirmek için inşaat firmaları, mühendis ve mimarlardan halkımıza kadar herkese bir rol düşüyor. Dayanıklı yapılar inşaat etmek ve halkımızı depreme karşı bilinçlendirmek gerekiyor. Ülkemizdeki ortalama bina yaşı 50. Tabi bu rakam inşaatların kalitesine ve güvenilirliğine göre değişiyor. Bu nedenle güvenilir firmalardan, mümkün olduğu kadar yeni projeleri tercih etmekte fayda var.” şeklinde konuştu.
Deprem konusunda ciddi bir bilinçsizlik söz konusu
1999 depreminde resmi kayıtlara göre 18 bin kişinin hayatını kaybettiğini söyleyen Mehmet Yalçıntepe, “Maalesef yaşanan tüm bu acılara rağmen Türkiye’de konut alan kişilerin yaklaşık yüzde 80’i ev satın alırken veya kiralarken binanın deprem güvenliğini araştırmıyor. Oysa deprem gerçeği şakaya gelmeyecek bir konu. Bu yüzden konut satın alırken projenin ve dairenin özellikleri, dış görünüşü ve sosyal donatılarından önce depreme karşı dayanıklı olup olmadığı sorgulanmalı. Zeminin sağlamlığı ve binanın Deprem Yönetmeliği’ne uygun olması hayati önem taşıyor. 17 Ağustos depremindeki ölümlerin tamamına yakını göçükler altında gerçekleşti. 2011 yılında Japonya’da yaşanan 9 şiddetindeki depremde ise binalar sapasağlam ayakta kaldı. Sadece deprem sonrasında oluşan tsunamiden zarar gördüler. İnsanları depremin değil binaların öldürdüğünü unutmamak gerekiyor.” dedi.