19.09.2020 - 19:33 | Son Güncellenme:
Büyük merakla beklenen Zümrüdüanka dizisinin yeni sezon bölümleri bu akşamdan itibaren yayınlanmaya başlıyor. İzleyiciler ise heyecanla Zümrüdüanka ne demek, Zümrüdüanka dizisinin oyuncuları kimler, dizinin konusu nedir? sorularını araştırıyor.
ZÜMRÜDÜANKA OYUNCULARI KİMLER?
Serhat Demirkan Alp Navruz
Zümrüt Kuloğlu Ceren Yılmaz
Abbas Demirkan Selim Bayraktar
Azimet Demirkan Ayten Uncuoğlu
Ülfet Kuloğlu Hatice Aslan
Cihan İsmail Hacıoğlu
Deniz Gökçe Eyüboğlu
Rüstem Kuloğlu Serhat Özcan
Nevcihan Demirkan Elif Çakman
Meliha Kuloğlu Miray Akay
Suhandan Demirkan Pelin Abay
Hamit Özgüç Doğukan Güngör
Latif Demirkan Barış Küçükgüler
Ömer Lütfi Bakırcı Gökhan Bekletenler
Döne Kılıç Asiye Dinçsoy
Işık Beste Ilgın İlkbahar
ZÜMRÜDÜANKA KONUSU NEDİR?
Zümrüt’ün gözlerini açmasıyla, Serhat yeniden can bulur. Ancak Serhat’ın sınavı da henüz başlamaktadır. Vaktiyle Zümrüt’ü neyle sınadıysa, şimdi de kendisi aynı şekilde sınanacaktır. Üstelik Serhat, Zümrüt’ün yeniden ellerinden kayıp gitmemesi için, çok daha dikkatli olmak zorundadır.
Suhandan, çok zor bir anında Deniz’e ulaşır. Deniz, Suhandan’a yardım için elini uzattığında, geçmişiyle de acı bir şekilde yüzleşecektir.
Serhat ve Deniz, Işık’ın velayetini alabilmek için harekete geçerler. Ancak Cihan’ın da kızından vazgeçmeye niyeti yoktur. İki taraf arasındaki savaş, git gide yükselmektedir.
Serhat, Zümrüt olmadan geçirdiği ayların acısını çıkarmak istercesine, sevdiği kadını aşkla sarıp sarmalar. Ancak Cihan’ın konağa beklenmedik ziyareti, taşları yerinden oynatacak ve Zümrüt’le Serhat, yeni bir fırtınanın ortasında kalacaklardır.
Aşk, her sınavdan galip çıkmaya yetecek midir?
ZÜMRÜDÜANKA NE DEMEK?
Simurg veya bir diğer ismiyle Zümrüdü Anka efsanevi bir kuştur. Pers mitolojisi kaynaklı olsa da zamanla diğer Doğu mitoloji ve efsanelerinde de yer edinmiştir. Sênmurw (Pehlevi) ve Sîna-Mrû (Pâzand) diğer isimlerindendir. Ayrıca zaman zaman sadece Anka kuşu olarak da anıldığı olmuştur. Türk mitolojisindeki karşılığı, Hüma Kuşu veya Tuğrul kuşu'dur.
Etimoloji
İsim Avesta'daki mərəγô saênô "Saêna kuşu"ndan türemiştir. Orijinalde bir yırtıcı kuş, kartal veya şahin, olduğu etimolojik olarak aynı olan Sanskritçe śyenaḥ`dan çıkarılabilir.
Halk etimolojisinde ilişkilendirilen ilk öğe Farsça sī "otuz"dur. Fakat tarihi anlamda ilgili değillerdir. Bu kuşun küllerinden yeniden doğduğu da söylentiler arasındadır.
Mitoloji
Mistik kuş Simurg Fars sanatında kuş şeklinde, kanatlı dev bir yaratık olarak resmedilmiştir. Zaman zaman köpek başına ve aslan pençelerine sahip bir tavus kuşu olarak da resmedilmiştir. Bazen insan yüzü ile de resmedildiği olmuştur. Bir bölümü memeli olduğu için yavrularını emzirirdi. Yılanlara karşı bir düşmanlığı vardı ve yaşadığı yer fazlasıyla sulaktı. Bir antik İran tanımında Simurg'un kendisini alevlerle kaplayana kadar 1700 yıl yaşar, daha sonraki tanım ve kayıtlarda ise onun ölümsüz olduğu ve Bilgi Ağacı'nda bir yuvası olduğundan bahsedilmiştir.
İran efsanesine göre, bu kuş o kadar yaşlıdır ki dünyanın yıkılışına üç kez tanık olmuştur. Tüm bu zaman boyunca, Simurg o kadar çok öğrenmiştir ki tüm zamanların bilgisine sahip olmuştur.
Sasani Persler Simurg'un yere bereket bahşedeceğine ve dünya ile göğün arasındaki birliği sağlayacağına inanırlardı. Yaşam ağacı, Gaokerena'da tünediğine ve her türlü şeytani şeyi tedavi eden, düzelten kutsal Haoma bitkisinin yöresinde yaşadığına inanılırdı. Daha sonraki İran geleneklerinde Simurg ilahiliğin bir sembolü haline gelmiştir. Ayrıca, Sên-Murv/Simurg Pers edebiyatında Homâ olarak tanımlanmış, Arapça'ya ise Rukh olarak girmiştir.
Simurg uçuşa kalktığında, bilgi ağacının yaprakları titrer her bitkinin tohumlarının dökülmesine neden olurdu. Bu tohumlar dünyanın her yanına dağılır gelmiş geçmiş her bitki çeşidinin kök almasını sağlar ve böylece de (bu bitkiler yoluyla) insanoğlunun tüm hastalıklarını tedavi ederler. Simurg'un tüylerinin bakır renginde olduğu söylenmiştir. Her ne kadar başlarda bir köpek-kuş olarak tasvir edilse de, daha sonraları sıklıkla bir insan veya köpeğin başıyla gösterilmiştir. Onun iyilik sever bir doğası olduğu ve kanatlarının bir dokunuşunun her türlü hastalık veya yarayı tedavi edeceğine inanılırdı.
Şahname'de Simurg
Firdevsi'nin destansı eseri Şahname'de (Şahların Kitabı) Simurg en tanınmış halini almıştır. Şahname'de Simurg'un Prens Zal ile olan ilişkisi yer alır. Şahname'ye göre Kral Sam'ın oğlu Zal albino olarak doğmuştur. Kral Sam albino oğlunu görünce, çocuğun şeytanların tohumu olduğunu düşünüp çocuğu bir dağa terk etmiştir. Çocuğun ağlayışlarını duyan yumuşak kalpli Simurg çocuğu alıp büyütür. Zal her türlü bilgiye sahip Simurg'dan hikmet almış birçok şey öğrenmiştir. Yine de büyüyüp bir yetişkin olduğu zaman insanların dünyasına girmek ister. Simurg çok üzülse de, ona bir tane altın tüy verip gitmesine izin vermiştir. Eğer Zal, Simurg'un yardımına ihtiyaç duyarsa bu tüyü yakacaktır.
Krallığına döndüğünde Zal güzel Rudaba'ya aşık olur ve onunla evlenir. Karısı bir oğula hamile kalır fakat doğum zamanı geldiğinde birçok sorun yaşarlar. Zal karısının doğum sırasında öleceğini fark eder ve tam Rudabah ölüme yakınken Zal Simurg'u çağırmaya karar verir. Ortaya çıkan Simurg Zal'ın bir tür sezaryen benzeri yöntem uygulamasını sağlar ve Rudabah ile çocuğun hayatını kurtarır. Bu çocuk daha sonra en ünlü ve büyük Pers kahramanlarından biri olacak Rüstem'dir.