20.10.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Mert İnan
Türkiye’nin en önemli tabiat varlıklarından Kaz Dağları yöresindeki madencilik faaliyetlerine yönelik çevrecilerin tepkisi devam ederken, orman sahalarında yaşanan madencilik suistimalleri ise Sayıştay raporuna yansıdı. Sayıştay’ın “Tarım ve Orman Bakanlığı 2019 Yılı Denetim Raporu”nda, maden işletme sahalarının büyük bir çoğunluğunda rehabilite çalışmalarının yapılamadığı, belli bir plan ve proje çerçevesinde işletilip, çalıştırılması gereken maden sahalarında düzensiz çalışmaların yapıldığına yer verildi. Madencilik faaliyeti için izin verilen 687 maden izin sahasında coğrafi bilgi sitemi ile yerinde yapılan fiili denetimlerde, sınır aşımları, izinsiz yapılar ve izin amacı dışında kullanımlar rapora yansırken, 687 maden izin sahasındaki 330 işletmede sınır aşımı, 49’unda idare izni olmayan yapılar yapıldığı, 31 sahada izin amacı dışında kullanımlar olduğu, 78 sahada hem izin amacı dışında kullanım, hem de idare izni olmayan yapılar yapıldığı ve 20 sahada ise koordinatların sorunlu olduğu tespit edildi.
‘Rehabilite edilmeli’
Mermer ve taş ocaklarının faaliyetleri sonucunda teras sistemine ve saha rehabilitesine uygun olmayan dik ve derin çalışmalar yapıldığına yer verilen raporda, plan ve programa uygun yapılmayan maden arama çalışmaları nedeniyle saha rehabilitesinin uzun zaman aldığı ve daha pahalı yapılması sonucunun ortaya çıktığı aktarılarak şöyle dendi:
“İzin sahibi, madencilik faaliyeti yapacağı sahayı, rehabilitasyon projesine uygun olarak rehabilite etmek zorundadır. Rehabilite yapılacak alanın kullanım öncesi dönemde çoraklık ve verimsizlik gibi olumsuz nitelikler taşıyor olması, alanda rehabilite yapılmaması için gerekçe olarak gösterilemez.”
Raporda ayrıca, maden izin sahalarına yönelik idare izni olmayan, izin amacı dışında kullanılan birçok madenle ilgili olarak herhangi bir işlem yapılmadığının da altı çizildi. Maden işletme sahalarının büyük bir çoğunluğunda izin alanının ve koordinatları belirleyen köşe noktalarının mevzuata uygun olmadığı belirtilen raporda, levha ve işaretlerin çoğunlukla yöre halkı ve çobanlar tarafından söküldüğü, bazılarının arazi şartları ve mevsimsel etkiler nedeniyle devrildiği, bir kısmının da orman bitki yapısı nedeniyle dışardan görülemediğine vurgu yapıldı.
Yarar ve kayıp değerlendirmesi yok
Sayıştay raporunda öne çıkan diğer tespitler ise şöyle:
Denetimimizde, izin raporlarında, madencilik faaliyetlerinden sağlanacak “ekonomik yarar” ile oluşacak “ekolojik ve toplumsal kayıpların” karşılıklı değerlendirilmediği görülmüştür.
Ormanlarda madencilik faaliyeti için kullanılan alanlarda, ormanların uğrayacağı zararların ekonomik analizi ile çıkacak madenlerin getirisi ile sosyal etki değerlendirmeleri yapılmamaktadır.
Taşocağı ruhsatı verilen yerlerin nasıl belirlendiği, söz konusu alanların yer seçiminde hangi ölçütleri esas alındığı, taşocaklarının ne kadar bir orman alanında, kaç adet orman alanının kaybına neden olduğu bilinmemektedir.
Maden ruhsatları, orman alanına ya da sit alanı, turizm bölgesi veya millî park alanına rastlayabilmektedir. Bazı maden sahaları içerisinde sit alanları olduğu görülmektedir.
Bir önceki plan dönemi ile bir sonraki plan dönemi arasında ormanın yapısında meydana gelen değişimlerle ilgili güvenilir bilgilerin elde edilmesi ve sağlıklı bir biçimde izlenmesi oldukça güç olmaktadır. Bazı bölgelere ait veriler 20 yıl öncesine ait olabilmektedir. Örneğin; 2015 yılına ait orman alanı verileri gerçekte 2005-2015 yılları arasını kapsamaktadır.
Türkiye’nin ormanlık alanı 22.7 milyon hektar olarak kabul edilmektedir. Bu tanım tamamen hukuki bir tanımdır. Türkiye’nin ormanlarla ilgili teknik tanımlamalarına göre ise bu alanın yaklaşık yarıdan biraz fazlası “verimli” orman, diğer yarısı ise “bozuk” veya “boşluklu kapalı” orman olarak değerlendirilmektedir.