14.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU Ankara
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun eşinden boşanıp, babasından kalan emekli aylığını almaya başlayan ancak eski eşiyle birlikte yaşayan kadına maaş ödenemeyeceği, ödenen maaşların da geri alınacağına yönelik kararının altından büyük bir dram çıktı. Bir yandan boşanan kadınların eski eşleriyle görüşüp görüşemeyecekleri, evlenmeden eski eşleriyle yaşayıp yaşayamayacaklarına yönelik tartışmalar “kişi özgürlüğü” ekseninde sürerken, diğer yandan davanın konusu kadının öyküsü, SGK’nın hileli boşanma kontrollerinin ne kadar sağlıklı olduğunu da tartışmaya açtı.
İki farklı karar
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, kısa süre önce bu konuda açılmış bir dolandıcılık davasında kadının beraatine hükmederken, eşinden ayrılma, birlikte yaşama gibi kararların tamamen kişi özgürlüğü kapsamında olduğuna hükmetti. Bu kararla sevinen kadınlar, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun benzer konuda verdiği, hileli boşanmalarda SGK’nın uygulamalarının haklı olduğu kararıyla üzüldü.
Bu iki içtihada göre, bu durumdaki kadınlar hapis yatmayacak ancak hem maaşları kesilecek hem aldıkları maaşı geri ödemek zorunda kalacak.
Ancak içtihatlara karşılık, binlerce kadını ilgilendiren bu davanın kahramanının tartışmaları boyutlandıracak bir öyküsü olduğu açığa çıktı.
Bodrum katında yaşıyor
Kararın kahramanı Güler B., Ankara’nın uzak ilçelerinden birinde, daire olarak tasarlanmamış, sonradan daireye dönüştürülen, sıkça lağımın bastığı bodrum katında henüz ilköğretime başlamış kızıyla birlikte yaşıyor. Hala ayrıldığı eşinden çekindiğinden, yüzünü göstermek, adını söylemek istemiyor. Güler B., yaşadıklarını şöyle anlattı: “Kendi isteğimle evlendim. Simitçiydi eşim. Biz de yıllardır tanıyorduk. Tanıştırdılar evlendik. Önce iyiydi. Sonra dövmeye başladı. Ama çok dövüyordu. Bir kere iple beni asmaya çalıştı. Bir kere bıçakla kovaladı. Sonra bir de dost tuttu. Ayrılalım dedi. Kabul ettim. Aynı gün gittik ayrıldık.
3 aylık maaş
2009’da ayrıldım. Kızım benimle kaldı. Parası yok ki nafaka ödesin. Kardeşlerim, babamın maaşını bağlatalım dediler. 2010’da bağlandı. 3 aylık maaş aldım. İlk defa 3 bin liram olmuştu hayatımda. Babası arada sırada gelip kızımı görüyordu. Bir gün geldi, kızımı severken kapı çaldı. SGK müfettişi. Eski eşime kim olduğunu sordu.
O da kart borçları nedeniyle gelmişler sanmış. Kendi ismini değil de kardeşinin ismini söylemiş. ‘Ben o adamın kardeşiyim’ demiş. Müfettiş inanmayınca bir sürü sordu. Ben gelip doğrusunu anlattım. Müfettiş olduğunu anlayınca eski eşim neden öyle davrandığını da anlattı ama iş işten geçti.
‘Maaşımı kestiler, bu arada kanser oldum’
Hemen maaşımı kestiler. Parayı geri almak için dava açtılar. Davalar sürerken, kanser olduğumu öğrendim. Yeşil kart çıkarttı bana muhtarlık. Onunla tedavi başladı. Midem alındı, yemek borumun bir bölümü. Ama akciğere ve dalağa yayılmış. Kemoterapi görüyorum şimdi. Kaymakamlık kırtasiye bedeli veriyor kızım için 100 lira. Bir de bana 100 lira veriyor. Tek gelirim bu. Eski eşim artık gelmiyor. İş bulamamış, parası yokmuş. Kızım baba hasretiyle büyüyor. Beni de migren tedavisi oluyor biliyor. Devlet niye karışıyor ki eski eşime, bana, ne biliyor ki? Ne yaşadığımızı ne biliyor. Yargıda hakkımı aramayı sürdüreceğim. Yoksa parayı ne yapayım ben. Kız var işte. Zaten öleceğim, kızım için 5 yıl daha yaşamak istiyorum.