29.10.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
Aydın Hasan - Mondros Mütarekesi, Limni Adası’nda demirli İngiliz savaş gemisinde 30 Ekim 1918 tarihinde imzalandı. İtilaf Güçleri’nin savaş gemileri İstanbul’da varlığını gösterdiğinde tarih 18 Kasım 1918 idi. Mustafa Kemal, işgal altında bulunan İstanbul’daki zorlu günlerinde, 13 Mayıs 1918 ile 16 Mayıs 1919 tarihleri arasında büyük sabır ve gizlilik içinde Milli Mücadele’nin hazırlığını yaptı. 9. Ordu Müfettişliği’ne atanan Mustafa Kemal Paşa, artık İstanbul’dan bir an önce ayrılmak istiyordu.
Mustafa Kemal, İngiliz savaş gemisinin takibi ile Karadeniz’in hırçın dalgalarını aşan Bandırma Vapuru’ndan çıkarak Samsun’a 19 Mayıs 1919’da ayak bastı. İngiliz donanmasının tehdidi altındaki bu kentte fazla kalamazdı. Önce Havza’ya geçti. Oradan da Amasya’ya. Kurtuluş Savaşı’nın ilk kıvılcımı özelliğindeki Amasya Genelgesi 22 Haziran 1919 tarihinde yayınlandı. Erzurum Kongresi 23 Temmuz’da, Sivas Kongresi 4 Eylül’de toplandı. Milli mücadele adım adım örgütlendi.
Bir okka peynire yetti
Mustafa Kemal, 19 Aralık 1919’da Sivas’tan Ankara’ya hareket edecekti. Para işlerinden Mazhar Müfit (Kansu) Bey sorumluydu ve içi çok sıkıntılıydı. Mustafa Kemal ve karargahını Ankara’ya kadar götürecek paraları yoktu. Mazhar Müfit, cebindeki parayla 20 yumurta, bir okka peynir ve 10 tane de ekmek alabildi. Yola ancak Osmanlı Bankası direktöründen son anda alınan bin lira borç para ile çıkılabildi. Ankara yolu üzerindeki önemli durak noktalarından biri Hacıbektaş idi. İç Anadolu’daki Alevi kesim üzerinde Cemalettin Efendi’nin büyük etkisi vardı. Cemalettin Efendi, Mustafa Kemal’i, kendisine verdiği önemi göstermek için Baştarla mevkiinde karşıladı ve gece ağırladı. Milli Mücadele saflarına önemli bir destek sağlanmıştı.
Şeker alacak para yoktu
Mustafa Kemal’in Ankara’daki ilk günlerinde kaynak sıkıntısı başlamıştı. Mazhar Müfit Kansu’nun bir gün ziyaretine, Ankara Müfütüsü Rifat (Börekçi) Efendi geldi. Kansu telaşlandı, “Eyvah simdi Müftü Efendi’ye kahve ısmarlamak lazım, kahve var ama şeker yok. Ya şekerli kahve isterse? Ya sigara da vermek lazım gelirse? Çünkü seker çok pahalı idi.”
Müftü Efendi, “Sizin biraz sıkıntıda olduğunuzu öğrendik, az olsa da yardımda bulunmayı vazife bildik” diye söze girdi. Kansu, odanın içindeki kasayı göstererek, “Paramız var” dedi. Oysa içinde topu topu 48 kuruş vardı. Müftü Efendi, o gün Ankara eşrafının topladığı bin lirayı Kansu’ya verdi. Ankara; hem imanıyla hem de elinde olduğu kadar parasıyla Milli Mücadele’nin en ön safındaydı. Aynı günlerde Ankara kadınları, elinde avucunda ne varsa toplayacak ve Kızılay’a bin lira da onlar bağışta bulunacaktı.
Meclis’in sıraları okuldan
Meclis; 23 Nisan 1920’de, Ankara’da zorlu şartlar altında ilk toplantısını yaptı. Meclis binası olarak Ulus’ta, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kulüp binası olarak inşa edilen bina tercih edilmişti. Ancak bina tamamlanmamıştı. Ankara halkının çabaları ile eksik bina tamamlandı. Vekillerin oturacağı sıralar, okullardan alındı. Evlerden, dükkanlardan teneke sobalar getirilerek kuruldu. Mobilya devlet dairelerinden, gaz lambaları kahvehanelerden sağlandı. Halk evinden halılarını verdi. İlk toplantı, sıkıntılı ve tehlikeli yolculukların ardından Ankara’ya ulaşmış olan 127 milletvekili ile yapıldı. Meclis, bu zorlu şartlar içinde Kurtuluş Savaşı’nı verdi. 1921’deki Sakarya Savaşı ile Yunan Büyük Taarruz’u durduruldu. 1922’deki Büyük Taarruz ile kesin zafer kazanıldı. Bu iki büyük savaş, halkın büyük fedakarlıkları ile yapıldı. Her ev, asker için birer çift çorap, çarık ve iç çamaşırı hazırladı. Cephane cepheye halkın öküzleri ve kağnıları ile kadınlar tarafından taşındı. Bu zorlu yıllarda, bağımsızlığa ve vatanın bütünlüğüne gölge düşürecek dış yardımların kabul edilmemesi kararı alındı.
29 Ekim tarihinin sırrı
24 Temmuz 1923’te yeni Türk devletinin uluslararası arenada tescili anlamına gelen Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Ama Atatürk, Cumhuriyet’in ilanı için 29 Ekim 1923’ü bekleyecekti. Bunun nedeni; Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı gün olan 30 Ekim 1918 ile 29 Ekim 1923 arasındaki beş yıl içinde Türk milletinin Atatürk’ün önderliğinde verdiği büyük destanın hikayesinde gizliydi. Atatürk, 29 Ekim tarihini seçmesini anlatırken “Mütareke 30 Ekim 1918’de imzalanmıştı. Vatan parçalanmış, istilaya uğramıştı. Bu mazlum millet kendisinin hakkı olan yere ulaşmıştır, çektiğimiz acıların, sıkıntıların en büyük mükâfatı işte budur. Bütün dünya bunu görmüştür. Daha da görecekleri vardır. Mondros 30 Ekim’dir. Cumhuriyet 29 Ekim. İşte bu da, mazlum bir milletin ahıdır” diyecekti.
Para bankada tutuldu
Hazine Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulunmuş Alptekin Müderrisoğlu; Kurtuluş Savaşı Mali Kaynakları adlı çalışmasında, halkın nasıl büyük fedakârlıklar içinde Milli Mücadele’ye maddi destek sağladığını belgeleri ile anlatır. Çalışmada; merkezi Bombay’da bulunan Hindistan Hilafet Komitesi’nin o dönemde Ankara’ya gönderdiği 125 bin İngiliz lirasından oluşan yardım parası üzerinde de duruluyor. Çalışmada, yer alan tespitler özetle şöyle:
*Hindistan Hilafet Kongresi’nin gönderdiği para yardımı, Maliye Bakanlığı’nın kayıtlarına ve Hazine’ye girmemiş; Mustafa Kemal Paşa’nın emrinde durmuş ve Osmanlı Bankası’nda muhafaza edilmiştir. Kurtuluş Savaşı’nın büyük hazırlık döneminde çekilen türlü mali sıkıntılara rağmen bu paraya el sürülmemiştir.
Büyük Taarruz öncesinde bütün mali olanaklar tükenince Milli Savunma Bakanı Kazım Özalp Paşa ile Maliye Bakanı Fehmi Bey, bu parayı da kullanmayı düşünmüşlerdi. Paranın küçük bir kısmı ordu ihtiyaçlarında kullanılmıştır. Büyük zaferden sonra paranın harcanmış olan kısmı Maliye Bakanlığı tarafından iade edilmiştir. Paranın tümü Osmanlı Bankası’ndaki hesapta topluca muhafaza edilmiştir.
Halifeliğin kaldırılması, İslam toplumunu ya bu durumu kabul etmek veya yeni bir Halife adayı göstermek durumunda bırakmıştı. 1926’da Hilafet Kongresi, birinci öneriyi seçmeyi uygun buldu. Gazi Mustafa Kemal, özgürlük savaşının ve laikliğin simgesi haline geldi. O Hindistan’da Hindular ve Müslümanlar arasında popüler bir önderdi.
Bu tutumuyla Mustafa Kemal’in halifeliği kaldıracağı zaman Hint Müslümanlarının gönderdikleri paranın amaç dışında kullanıldığı yolunda ileriye sürebilecekleri itirazları hesaba katarak, ihtiyatlı davrandığı anlaşılmaktadır. Bu durum Mustafa Kemal Paşa’nın Hindistan Hilafet Kongresi’nin gönderdiği paraları gerektiğinde geri göndermeyi düşündüğünü ortaya koymaktadır. Söz konusu para Türkiye’nin ekonomik hayatında büyük hizmetleri ve katkıları görülecek olan Türkiye İş Bankası’nın kuruluş sermayesi olarak kullanılmıştır.