14.09.2021 - 15:01 | Son Güncellenme:
Can Şişman / Betül Yasemin Keskin - Milliyet.com.tr - Koronavirüse dair akıllardaki pek çok soruyu, sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarla tanıdığımız Virolog Semih Tareen'e sorduk. 26 yıldır ABD'nin Washington eyaletindeki Seattle şehrinde yaşayan, yirmi yılı aşkın bir süredir de virüsler üzerine araştırma yapan, çalışmaları 'Molecular Therapy' ve 'Journal of Virology' gibi bilimsel dergilerde yayımlanan Semih Tareen, salgınların hep devam edeceğini söylüyor.
ABD’de bir biyoteknoloji şirketinde baş yönetici olarak çalışan ve takımıyla beraber kanser ve başka hastalıklara karşı virüsleri kullanarak gen ve hücre terapileri geliştiren Tareen, "Mutasyonla virüslerin yok olması bilim dışı, virolojiden anlamayanlar tarafından yapılmış yanlış bilgilendirmelerdir" diyor.
'DİKKATLİ OLMAYA DEVAM ETMELİYİZ'
Genel olarak virüslerin dış ortamda çok fazla yaşayamadığı biliniyor. Virüslerin yaşama süresi ne kadardır? Şekillerine ve bulundukları ortama göre virüslerin yaşama süresi uzuyor mu?
Virüsler aleminde çok fazla, çeşitli virüs vardır. Virüslerin dışarıda yaşama şartlarını sınıflandırırken dışında kılıf var mı yok mu, ona göre ikiye ayırabiliriz. Dışında kılıfı olan virüsler, mesela koronavirüsler de bu aileye giriyor. Bunlar biraz daha hassas olabiliyorlar yani vücut dışında çok fazla dışarıda yaşayamıyorlar ama dışında kılıfı olmayan virüsler vücut dışında yüzeylerde çok daha fazla yaşayabiliyorlar. Koronavirüs hakkında ilk başlarda yüzeyde şu kadar saat, gün yaşayabilir dendi ama onlar çok suni ortamlarda laboratuvarlarda yapılan deneyler sonucunda ortaya çıktı. O yüzden yüzeylerden virüs bulaşma konusunu şöyle değerlendirmeliyiz; herkes el hijyenine dikkat etmeli, toplu taşımada tutunarak pek çok kişinin ellediği kapı kollarını ellediğimizde ellerimizi yıkamalı ve dezenfekte etmeliyiz.
'KORONAVİRÜSLERİ 1930'LARDAN BERİ BİLİYORUZ'
Koronavirüsün biyolojik bir saldırı olduğu iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Koronavirüsün biyolojik bir saldırı olduğuna dair hiçbir bilgi yok. Biz koronavirüsleri 1930’lu yıllardan beri biliyoruz. İlk koronavirüs 1930’lu senelerde tavuklarda bulunup izole edildi ve neredeyse 90 yıldan fazladır koronavirüs çalışmaları var. Doğada binlerce koronavirüs var ve bugüne kadar en az 5 tane koronavirüs pandemisi oldu ve bunların hepsi hâlâ aramızda geziniyor. Bu SARS-CoV2 ise yaşanan beşinci pandemi. Aynı zamanda insanlar için en az 7 tane koronavirüs salgını olduğunu biliyoruz ve bunların çoğu yarasa veya kemirgen kökenli. Bütün genetik sekanslara baktığımızda koronavirüsün de doğadaki virüsleri andırdığını görüyoruz, o yüzden biyolojik bir saldırı değil. Bu tamamen bir komplo teorisi ve tamamen bilim dışı, hiçbir delili olmayan bir yorum.
'2 DOZ SİNOVAC AŞISI DELTA VARYANTINA KARŞI ETKİLİ GÖRÜNMÜYOR'
Sinovac aşısının 'Avrupa İlaç Ajansı' tarafından kabul görmemesi ve onay almaması, Sinovac aşısının etkili olmadığını mı gösteriyor?
Sinovac, Dünya Sağlık Örgütü tarafından kabul edildi ama Avrupa İlaç Ajansı tarafından kabul edilmemesinin sebebi aslında çok basit. Çünkü ellerinde zaten çok daha etkin olabilen aşılar var; Pfizer-BioNTech ve AstraZeneca aşısı gibi. Bu yüzden etkili olmadığını söyleyemeyiz. Sinovac aşısı da koruyor ama Delta varyantına karşılık 2 doz Sinovac aşısı etkili gözükmüyor hatta üçüncü doz da bu yüzden çıktı diyebiliriz.
'KORONAVİRÜS MUTASYON GEÇİRMEYE DEVAM EDECEK'
Koronavirüsün evrim geçirmesi ve varyantların çoğalması zamanla virüsün yok olacağına mı işaret? Yoksa daha da şiddetleneceği anlamına mı geliyor?
Bütün canlılar mutasyon geçirir ve varyant dediğimiz şey, bir mutasyon kümesi. Bu SARS-CoV2 virüsünde salgın başından beri yüz binlerce mutasyon oldu ve varyantlar gelip gitti. Dolayısıyla koronavirüsün mutasyon geçirerek yok olması, hatalı bir bilgidir. Mutasyonla virüslerin yok olması bilim dışı, virolojiden anlamayanlar tarafından yapılmış yanlış bilgilendirmelerdir. Evrim bu şekilde çalışmaz, viroloji bu şekilde çalışmaz. Seçilim baskısı altında mutasyonlar oluşur ve halk arasında virüs yayıldıkça mutasyonlar ortaya çıkar. Mutasyonlar olmaya devam edecek, farklı varyantları sürekli göreceğiz. Daha fazla şiddetlenebilir mi? Tabii ki şiddetlenebilir. Delta varyantında daha uzun süre kaldığını ve hücrelere daha iyi bağlandığını gördük. Zaten seçilim baskısından dolayı mutasyonlar seçiliyor ve oluşuyor, evrim de zaten bu şekilde oluşuyor.
'AŞI ÇALIŞMALARI ZATEN BAŞLAMIŞTI'
Herhangi bir salgın hastalık için bulunan aşıların süresi normalde uzun yıllara tekabül ediyor. Koronavirüs aşısı nasıl bu kadar hızlı bulundu?
Bugüne kadar en çabuk gelişen aşı bundan önce kabakulak aşısıydı, dört sene sürdü fakat 1967 senesindeydi. Tahmin edeceğiniz üzere 1967 senesindeki bilim, teknoloji ve yatırım ile şimdiki bilim, teknoloji ve yatırım aynı değil. Ayrıca bahsettiğim gibi biz koronavirüsleri 90 yıldır tanıyoruz ve insan koronavirüsleriyle de 50-60 yıldır çalışıyoruz. 2002 senesinde SARS, 2012 senesinde MERS salgınından sonra zaten aşı çalışmalarına başlandı. O salgınlar bittiği için aşılara gerek kalmamıştı. Koronavirüs gelince de biz zaten hazırdık.
Bugün sahip olunan teknoloji sayesinde çabucak aşıya ulaşılabildi, bu kadar basit. Özellikle RNA sayesinde bu virüsün izole edilip sekansının çıkarılması ve o sekanstan mRNA aşısının çıkarılması sadece 1 hafta sürdü. Bu 1 hafta da modern bilimin, teknolojinin sunduğu imkânlar sayesinde. Öte yandan şu da var olağanüstü halden dolayı kullanım onayı veren kurumlar, mesela ABD’de FDA (İlaç ve Gıda Onay Kurumu) acil kullanım onayı altında onayları veriyorlar ve en az iki ay veri takip şartı var. Klinik deneyler altında iki ay takip edildi ve aşıların etkin ve güvenilir olduğu görüldü.
Bir de şirketler klinik deneylere başladığı zaman aynı zamanda üretime de başladılar. Yani normalde önce deneylere başlayıp onaydan sonra üretime başlanır ama burada aylarca, senelerce gecikmeler oluyor. Bu gecikmeler olmasın diye klinik deneylerle maddi risk alarak üretime başladılar. O yüzden acil kullanım onayı verildiğinde milyonlarca doz aşı zaten hazırdı. Yakın zamanda da biliyorsunuz önce acil kullanım yetkisi verild,i ardından da BLA dediğimiz 'Biological Licence Application' olan tam onay verildi. Bunların ikisi de onay; sadece farklı onay kademeleri yoksa hepsinde etkinlik ve güvenilirlik verilerine bakıldı.
'BÜTÜN VERİLER ORTADA'
Dünya genelinde aşılarla ilgili endişeleri nasıl yorumluyorsunuz?
Bütün veriler ortada. Benim veya diğer doktorların da ne dediği önemli değil. Bütün veriler ne söylüyorsa o; bütün veriler bu aşıların etkin olduğunu, güvenli olduğunu gösteriyor. Bakın, en kapsamlı aşı takibi İsrail'de yapıldı, yaklaşık 1.7 milyon insanda takip yapıldı ve bütün yan etkiler ortada hepsini biliyoruz. Ne kadar riskli olduğunu veya neden endişe etmemiz gerektiğini biliyoruz. Bütün veriler aşılardaki ne risk varsa SARS-CoV2'nin risklerinin ondan daha tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Aşılarda çok ender de olsa bazı miyokardit vakalar var ama bunların hemen hemen hepsi hafif ve geçici. Fakat SARS-CoV2'de çok daha fazla miyokardit vakası görülüyor ve çok daha ciddi. O yüzden kısacası halkın bilgisi yoksa endişe etmelerini anlıyorum ama veriler varsa bütün veriler ortada bu yüzden o verileri takip etmek önemli. İnsanların ne dediğini deği,l verilerin ne dediğini görmek çok önemli. Ben ve benim gibi paylaşım yapan değerli hocalar da bunu yapıyoruz; halka bu verileri, anlaşılır bir şekilde sunmaya çalışıyoruz.
'ARALARINDA YAPISAL FARKLILIKLAR VAR'
BioNTech ve Sinovac aşısının temeldeki farklılıkları neler?
BioNTech aşısı mRNA tekniği ile yapılan bir aşıdır. Kısacası virüsün dışarısındaki spike proteinini mRNA sekansı sentezleniyor ve lipid nanopartiküllerin içine yerleştiriliyor ve o şekilde aşılanıyor. Aşılandığınız zaman kolunuzdaki kas hücreleri o lipid nanopartikülleri alıyor ve mRNA stoplazmanın içerisinde proteine dönüşüyor ve bağışıklık oluşturuyor. Bu kesinlikle bir gen terapisi değil, çok hatalı şekilde gen tedavisi diyenler var. Hayır, değil çünkü çekirdeğin içine girmiyor. Aynı zamanda geçici çok geçici bir süre olarak kalıyor. Vücutta kalıcı değil. Sinovac ise diğer bir aşı. Sinovac, inaktif virüs aşısı yani laboratuvarda litrelerce SARS-CoV2 aşısı yapılıyor ve doku kültüründen yapılıyor. Sonra kimyasallarla inaktif hale getiriliyor, en son o şekilde aşılanıyorsunuz. Yani size inaktif bir virüs aşılanmış oluyor. Bazı yapısal farklar var. Mesela BioNTech aşısının oluşturduğu yapı, virüsün hücreye bağlanmadan önceki haline benziyor ve bu önemli bir detay çünkü buradan daha etkin olabileceği sonucunu gösteriyor. Dünyadaki veriler de bunu gösteriyor. Yine de ikisi de başarılı aşılar çünkü ikisi de hastalık riskini azaltıyor ki bu çok önemli.
'AŞILAMA ORANLARI ÇOK ÖNEMLİ'
ABD’de yaşayan biri olarak ABD’de bugünlerde neler yaşanıyor? Koronavirüs etkisini hâlâ hissediyor musunuz?
ABD’de her eyalet bir devlet gibi o yüzden ülke geneli için bir yorum yapmak zor. Mesela ben Washington eyaletinde yaşıyorum ve benim olduğum yerde aşılama oranı bütün ABD’deki şehirlerin arasında en önde giden şehir. Yüzde 80’in üzerinde aşılanma var ve bu yüzden maske, mesafe tamamen kalktı. Benim yaşadığım yerde pandemi neredeyse hiç yok gibi. Tabii ki Delta vakalarını yakından takip ediyoruz zaten üçüncü doz da bu ay başlayacak. Başka eyaletlerde çok daha fazla hastanelik vakalar olmaya devam ediyor. Burada tamamen aşı ile orantılı, virüsün yayıldığını ve ciddi hastalıklara sebep olduğunu görüyoruz. Yani aşılanmayan yerlerde vakalar çok daha fazla.
'ACİL KULLANIM ONAYI ACİL DURUMLARDA VERİLİR'
Aşılar için acil kullanım onayı nedir? Hangi durumlarda tam onay verilir?
Acil durumlar altında, mesela pandemi olduğu zaman FDA gibi kurumlarda bürokratik işlemler vardır. Fakat acil durumlarda sizin başvurunuza öncelik verilir ve aylarca bekleyeceğiniz süre iki haftalık bir süreye düşer. Acil kullanım onayında da en az 2 ay veri şartı var. Yani siz klinik deneylere başlıyorsunuz ve en az 2 ay takip ediliyorsunuz. 2 ay içerisinde yeterli veri var ise acil kullanım onayı için başvurabiliyorsunuz. Yalnızca bu aşı için değil, başka aşı ve ilaç gelişmeleri bazen seneler sürebiliyor. Bu tamamen yeterli veri toplama süresi ile ilgili. Burada koronavirüsle ilgili yeterli veri, 2 ayda toplandı ve başvuruldu. Tamamen bağımsız bir kurul tarafından veriler incelendi ve onay tavsiyesi verildi ve FDA kurumu da acil kullanım onayını verdi.
'SALGINLAR HEP VARDI, OLMAYA DA DEVAM EDECEK'
Önümüzdeki yüzyıl boyunca başka virüslerle karşı karşıya kalabileceğimiz fikrini nasıl yorumluyorsunuz? Koronavirüs sonrası olası bir veya birden fazla salgınla karşı karşıya kalabilir miyiz?
Genel olarak halk arasında bir yanlış anlaşılma oluyor. '100 yılda bir pandemi oluyor' diyenler oldu, 'Önce İspanyol gribi vardı şimdi ise bu salgın var' dendi. Bunlar çok hatalı bilgiler. Sürekli salgınlar oluyor, dünyanın her yerinde her hafta yeni salgınlar oluyor. Biz virologlar olarak bunları takip ediyoruz. Mesela Afrika kıtasında şu an Ebola salgını da var. Oradaki insanlar hem Ebola ile hem de Kovid-19 salgını ile baş ediyorlar. Yani virüsler hep oldu, hep olacak, olmaya da devam edecek. Bu hayatın bir parçası. Kovid-19'dan sonra da birden fazla salgın olabilir. Kovid-19 bitmeden aynı anda yepyeni bir grip pandemisi ile de karşılaşabiliriz.
Ayrıca unutmadan şu an iki tane pandeminin içerisindeyiz. Biri Kovid-19 diğeri ise AIDS hastalığına sebep olan HIV virüsü. Bu HIV virüsü 80'lerden beri pandemik olan bir virüs. Salgınlar hep oldu, olmaya da devam edecek ama modern bilim ve teknoloji sayesinde bu tür pandemilerle savaşma kabiliyetimiz umarım daha iyi olacak ki herkese sağlıklı mutlu huzurlu günler gelebilsin.