28.03.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:
Ozan Ömer Kadüker
Pek çok okul, çocukları zekâ testlerine yönlendiriyor ve “Çocuğum üstün zekâlı çıktı” diyenlerin sayısı hızla artıyor. Uzmanlara göre testlerin içeriğinin düzenli olarak güncellenmesi gerekiyor; aksi takdirde sonuçlar yanıltıcı olabilir.
Üstün zekâlı ve yetenekli kavramı, tüm ailelerin merak ettiği bir konu. Son yıllarda pek çok özel okul, çocukların bu özelliklere sahip olup olmadığını keşfetmek için aileleri test merkezlerine yönlendiriyor. Test fiyatları 300 TL ile 800 TL arasında değişiyor. Bazı merkezlerde bu testler, yetkinliği olmayan kişiler tarafından yapılabiliyor ve bu durumda sonuçlar hatalı olabiliyor. Ayrıca James Flynn tarafından ortaya atılan Flynn Etkisi’ne göre zekâ testi puanlarında yıllar içerisinde düzenli bir artış bulunuyor. Bu nedenle de zekâ testlerinin düzenli olarak yenilenmesi gerekiyor. Çünkü eskiyen sorularla yeni neslin zekâsını değerlendirmek yanıltıcı olabiliyor.
Peki, her çocuğa test uygulanmalı mı? Üstün zekâlı bir çocuğu olan aile ne yapmalı, çocuk nasıl bir eğitim almalı? Bu sorularımızı, İstanbul Üniversitesi Hasan Ali Yücel Eğitim Fakültesi, Özel Yeteneklilerin Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Serap Emir, öğretim üyeleri Yrd. Doç. Dr. Marilena Zinovia Leana Taşcılar ve Yrd. Doç. Dr. Ayça Köksal Konik cevapladı.
- Üstün zekâlı çocuk nasıl anlaşılır?
Üstün zekâlı ve yetenekli çocuklar, yaratıcılık, sanat, liderlik kapasitesi veya özel akademik alanlarda yaşıtlarına göre yüksek motivasyon, performans gösteren ve bu tür yeteneklerini geliştirmek için uygun imkânlara gereksinim duyan çocuklardır. En önemli yeteneklerinden biri kolaylıkla kavram oluşturabilmeleridir. Bu çocuklar zihinsel açıdan erken gelişirler ve ortalama çocuklardan daha çabuk öğrenirler. Sürekli soru sorarlar, meraklıdırlar.
Çeşitli alanlarda özel yetenekleri vardır. Yaşıtlarının çözemediği problemleri çözebilirler. Orijinal, yaratıcı ve girişkendirler, kendilerine güvenirler ve kolaylıkla sorumluluk alabilirler. Yeni ve değişik durumlara çabuk uyarlar, yetişkinlerle iletişime girmeyi tercih ederler.
Mükemmel uzun süreli bellek, geniş sözcük dağarcığı, matematiksel akıl yürütme başarısı, tartışmalarda gelişmiş sözel beceriler sergileme, zor işlerde başarılı olma, karmaşık problemleri çözebilme, yüksek hayal gücü, keskin gözlemci olma, çok ilginç fikirlere sahip olma, enerjik, espri anlayışı yüksek ve genelde sanat ve bilimde başarılıdırlar.
Hareketlilikleri bazen öğretmenler tarafından yanlış anlaşılarak hiperaktif olarak algılansa da hiperaktif değildirler. Aileleri farkına varmadan okuma yazmayı öğrenmiş olabilirler. Duyarlıdırlar, liderlik yönleri gelişmiştir.
- Özel okullar aileleri test yaptırmaya teşvik ediyor. Test çocuğun eğitim hayatı için önemli mi?
Her öğrenciye her zaman test uygulanması gerekmeyebilir. Ancak öğrencinin kuvvetli ve zayıf yönleri belirlenerek bir eğitim düzenlemesi yapılacaksa testte fayda var. Ailenin test puanını bilmemesi gerekir. Aileye öğrencinin kuvvetli ve zayıf yönleriyle ilgili bilgi verilmeli ve eğitimi ona göre planlanmalı. Bu durumda test amacına ulaşır. Aksi halde sadece testin yapılması ve puanın aileye söylenerek herhangi bir yönlendirmede bulunulmaması süreci eksik bırakmak olur.
- Testler güvenilir mi?
Ülkemizde yaygın olarak kullanılan testlerin tamamının geçerlik-güvenirlik ve norm çalışmaları yapılmıştır. Ancak bazı testlerin geçerlik-güvenirlik çalışmalarının 1970’li yıllarda yapıldığı bilinmekte. Bunlar geçerliklerini yitirmişlerdir. Uygulanacak testlerin varsa güncel versiyonlarının tercih edilmesi çok önemli.
Ayrıca pek çok test uygulayıcısının yeterli yetkinlikte olmadığı, güvenilir olmayan kurumlardan kısa süreli eğitimler aldıkları görülmekte. Bu da testlerde hataların olmasına neden oluyor. Güncel testlerin eğitimleri ya Türk Psikologlar Derneği’nden ya da çeşitli üniversitelerin birimlerinden alınmalı. Zaman zaman MEB’de çalışan rehber öğretmenlere yönelik bazı kursların da açıldığı bilinmekte. Bu kurumlar uzun süreli eğitimler vermekte ve her bir testörün sertifika almadan önce deneme uygulamalar yapmasını ve bu uygulamaları değerlendirmesini talep etmektedir.
- Son yıllarda üstün zekâlı çocuk sayısı arttı mı?
Üstün zekâlı çocukların toplumda görülme sıklığı zihinsel engelli bireylerin görülme sıklığıyla aynı. Bu oran yüzde 2. Bu durum her toplumda bu şekilde. Konu popülerleşince tanılanan çocukların ya da tanılama için çeşitli kurumlara başvuran öğrencilerin sayısı artmıştır. Ancak bu durum üstün zekâlı çocukların sayısının arttığı anlamına gelmemekte. Artan bu konudaki farkındalık.
Zekâ seviyesi tam olarak yükseldi denemez. Bu durumu Flynn araştırmalarıyla çok güzel bir şekilde açıklamakta. Flynn Etkisi’ne göre, zekâ testi puanlarında yıllar içerisinde gözlenen düzenli bir artış bulunmakta. Bu durum da bize zekâ testlerinin düzenli olarak yenilenmesi ve normlarının güncellenmesi gerektiği konusuna getirmekte. Çünkü eskiyen sorularla yeni neslin zekâsını değerlendirmek yanıltıcı olabilir.
- Üstün zekâlı çocuğu olan aileler, nasıl bir yol izlemeli?
Üstün zekâlı çocukların eğitimi günümüzde bir sorun olarak devam etmekte. Uygun eğitim veren kurum sayısı yok denecek kadar az. Ancak üstün zekalıların eğitimi sadece okulla bitecek bir süreç değil. Okul-aile işbirliği her gruptaki çocuğu olumlu etkiler fakat özel eğitim ihtiyacı olan çocukların eğitiminde elzemdir. Bu noktada aileler rollerini iyi belirlemeli. Aile çocuğun öğretmeni olmamalı. Ailenin görevi çocuğunu hayata hazırlamak ve çevresindeki uyarıcıları zenginleştirmek olmalı. Bunun için ortak faaliyetler yapmak, sanatsal aktiviteler planlamak, sorgulama becerilerini geliştirecek konuşma rutinleri oluşturmak, sonsuz güvenli hissedebilecekleri ortamlar sunmak önemli.
Üstün zekâlı bir çocuğa sahip ebeveynler aslında tanılama süreciyle birlikte sorun yaşamaya başlar. Çünkü bazı ebeveynler bu tanıyı kabul etmez bazıları ise tüm ilişkinin merkezine bu özelliği koyar ve çocuğu fazlasıyla yüceltir. Sözü edilen her iki tutum da çocuğa aynı oranda zarar verir. Aile üstün zekâyı sadece bir özellik olarak ele almalı ve çocuğuna da sadece güzel ve farklı bir özelliğe sahip olduğunu hissettirmeli.
Aileler için en önemli hususlardan biri de çocuklarıyla kuracakları iletişimdir. Sorgulayan ve eleştiren çocuklar ailelerini de sorgular ve eleştirir. Bu, uyulması istenen kuralları da eleştirmesine sebep olur ve sonuçta ebeveyn ve çocuk arasında büyük güç savaşları yaşanabilir. Ebeveynler yaşanabilecek güç savaşlardan kaçınmalılar. Çocuğun toplum içinde yaşadığı anlaşılmama duygusu ailede de yaşanmaya başlar ve iletişim kopuklukları oluşur.
- Bu çocuklar eğitimlerinde sorun yaşar mı?
Zihinsel açıdan daha hızlı, kapsamlı ve derinlemesine düşünme süreçlerine sahip olan üstün zekâlı ve yetenekli bireyleri normal zekâ düzeyindeki yaşıtlarının öğrenme hız ve düzeyini temel alarak eğitmek onlara yapılan bir haksızlıktır. Onların potansiyellerini tamamen gerçekleştirmeleri için uygun bir eğitim almaları gerekir. Eğer ihtiyaçları karşılanmazsa sınıf içerisinde mutsuz olurlar. Çünkü çocuklar geleneksel okullarda ve normal sınıflarda, çok soru sormaları, kuralları sorgulamaları ve çalışmalarını herkesten önce bitirmeleri nedeniyle problemli bir çocuk durumuna gelebilirler ya da tamamen öğrenme istekleri kırılarak sınıfın başarısız öğrencisi durumuna gelebilirler. Hatta derslerde sıkıldıkları için düzeni bozan ya da az çabayla başarılı olan ama gerçek potansiyellerinden daha düşük performans gösteren bireyler haline gelebilirler.
Bu noktada aileler ve öğretmenler çocuğu iyi gözlemlemeli, yaşının gerektirdiği gelişimsel özelliklere göre çocuğu değerlendirmeli ve yaşının üstünde becerileri göz ardı etmeden bir uzmanla görüşmelidir.
TEST NEDEN YAPILMALI?
Bir çocuğun üstün zekâlı ya da zekâyla ilgili sorunu olduğu düşünülüyorsa test uygulanmakta.
Bunun dışında dikkat ya da öğrenme problemleri gibi akademik olarak herhangi bir sorun yaşadığında bunun nedenini araştırmak için sınıf atlama gibi eğitimsel olarak bir düzenleme yapılacaksa, BİLSEM gibi okul sonrası bir eğitime dahil edilecekse, çocuk potansiyeliyle örtüşmeyen bir akademik başarı sergilediğinde ya da kuvvetli, zayıf yönlerinin belirlenmesi ve buna yönelik eğitim verilmesi planlanıyorsa test yapılmalı.
SAYI ÇOK, OKUL AZ
Üstün yetenekli çocukların sayısına karşılık eğitim alabilecekleri kurumlar sınırlı. 81 ilde Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı 116 Bilim ve Sanat Merkezi (BİLSEM) bulunuyor. Sınavla kabul edilen öğrenciler, kendi okullarında eğitimlerine devam ederken okul saatleri dışında BİLSEM’de eğitim alabiliyorlar. Ayrıca bu öğrenciler için İstanbul Çamlıca’da Araştırma Geliştirme Eğitim ve Uygulama Merkezi Lisesi pilot okul olarak belirlendi.
Bu okula kaydolabilmek için BİLSEM’de şu anda 4. veya 8. sınıfta eğitim almak gerekiyor. Bu adaylar arasından seçilen öğrenciler, ilk olarak Ankara’da bir kampa alınacak.
BİLSEM’in yanı sıra Rehberlik Araştırma Merkezleri aracılığıyla bu öğrencilere okullarda destek eğitim odalarında birebir ya da eğitim performansı aynı seviyede olan en fazla üç öğrenciyle eğitim veriliyor.
Türk Eğitim Derneği İnanç Türkeş Özel Lisesi (TEVİTÖL) de yatılı olarak eğitim verirken birçok özel okulun üstün zekâlı öğrencilere yönelik sınıfları bulunuyor.