22.01.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
Nil Mutluer
Alevi sivil toplum kuruluşlarıyla Alevi meselesini etraflıca konuştuğumda ortaya çıkan genel tablo karamsar. Her ne kadar bazıları son dönemde ayrımcılık veya ibadethane gibi meselelerin kamusal alanda tartışılmaya başlandığına değinse de, hatta bazıları Alevi Çalıştayı sürecinden az da olsa umutlanmış olduklarını söylese de, Alevi Çalıştayı sonrası gelişmelerden tatmin olmuş değiller. Üstelik, genel his gerçekleşenlerin vaat edilenin tersi olduğu yönünde.
Alevilerin son yıllarda hissettikleri rahatsızlıkların temel nedenleri şöyle sıralanabilir: Ev işaretlemelerle yaşadıkları hedef gösterilme; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerindeki Alevilik içeriğinden tatmin olmamışken seçmeli dersler arasına Sünni kesime hitap eden üç dersin daha eklenmesi; ve cemevi ile ilgili talepler hukuksal bazı düzenlemelerle giderilebilecekken mekanların “ibadethane olup olmadığı” tartışmasına sıkışması. Alevi kurumlarını rahatsız eden bir diğer konu da, açılım sonrası dönemde hükümetin Alevilere yönelik vurguları. Bu vurguların kendilerini hedef gösterdiğini söylüyorlar.
‘Bu devletin genel politikası’
Çoğu, bu hislerinin yanı sıra, durumun sadece AK Parti dönemiyle ilgili olmadığını, bunun bir devlet politikası olduğunu da belirtiyor. Yıllardır yaşananların ardından, açılım sonrası gerçekleşenlerin şaşırtmadığını da söyleyenler var.
Günlerdir, Alevilerin çalışma hayatı, ibadet, eğitim, gündelik hayat gibi konularda karşılaştıkları ayrımcılıklara, AK Parti’nin Alevi Açılımı’nı gerçekleştirenlerle sürecin değerlendirmesine ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Alevi meselesi üzerine olan görüşlerine yer verdik. Şimdi Alevilerin, sivil toplum kurumlarının ve bazı okurların görüşlerine yer açmaya, hatta, ara ara gündeme gelen yeni anayasa tartışmaları kapsamında inanç özgürlüğünden ve laikliğin sıkıntılı uygulamasından ne anlaşıldığına kadar ilgili konulara değinmeye sıra geldi.
ABF?BAŞKANI?BALKIZ:
Açılım dönemsel bir durumdu
Açılımın, toplumun farklı kesimlerinin hak taleplerini seslendirdiği zamanda gerçekleştirildiğine değinen Alevi kurum yetkilileri arasında Alevi Bektaşi Federasyonu eski Başkanı Ali Balkız da var. Balkız’a göre açılım, “dönemsel” olarak Alevilerin ilk kez hakları için “eşit yurttaşlık” talepleriyle sokaklara çıktıkları bir zamanda başladı. Aynı dönemde, hak talebinde bulunan Kürtler ve Romanlar gibi farklı gruplar için de açılım gerçekleştiriliyordu. Balkız için genel bir demokratikleşme havası içeren açılım sürecinde Aleviler’in beklentileri gerçekleşmediği gibi, açılım yoluyla AK Parti kendi gündemini devreye soktu:
“Aleviler zorunlu din dersleri kaldırılsın derken; ve bu konuda AİHM kararları varken; bırakınız bu dersi kaldırmayı; yanına bir de Kuranı Kerim ve Hz. Muhammed’in Hayatı derslerini eklediler. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın devlet örgütlenmesi içerisindeki konumunu daha da yükselttiler, bütçe ve personel olanaklarını genişlettiler. Alevilerin her talebinin karşısına Diyanetin Görüşü (fetvası) ile çıktılar. Mahkemeler ve TBMM Başkanlığı bu görüşler doğrultusunda kararlar ürettiler.”
‘Vaat edilenlerin hemen hiçbiri yerine getirilmedi’
Alevi Açılımı başladığında Alevi kurumlarının düşündükleri ilk şey bunun bir oyalama olduğuymuş. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Vedat Kara gibi bazı kurum temsilcileri duruma baştan itiraz ederek katılmazken, bazıları da süreçten şüphe duymalarına rağmen katılıp tartışmaların parçası olmanın gerekli olduğunu düşünmüşler. Çalıştaylara katılsa da, başında Alevileri oyalamak için böyle bir adımın atıldığını düşünen kişilerden biri akademik çalışmalarıyla hukuk ve uluslararası ilişkiler alanına katkılarda bulunmuş ve Alevilerin eşit yurttaş olarak yaşayabilmesi için bu mücadeleye yıllarını vermiş Cem Vakfı Başkanı
Prof. Dr. İzzettin Doğan.
Doğan, toplantıların başında dönemin açılımlardan sorumlu Devlet Bakanı, bugünün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e açıkça bunun Alevilerin öfkesini ‘gevşetmek’ için bir oyalama olup olmadığını sormuş. Niyeti, böyle bir oyalama karşısında çalıştaylara katılmamakmış. Çelik’ten çalıştaylara atfen “Hayır, hocam, kesinlikle buradan bir sonuca varacağız” sözünü duyunca katılmaya karar vermiş. Çelik’in sözüne güvenmesinde, açılım çalışmaları başlamadan önce Başbakan Tayyip Erdoğan ile Dolmabahçe’de gerçekleştirdikleri üç saatlik toplantının da payı varmış. Başbakan Erdoğan’ın kendisini dinleyerek not aldığı toplantıda Doğan, Aleviliğin Alevilerin sorunu değil, Türkiye’nin uluslararası sorunu da olduğunu söylemiş. Çalıştayların hükümet, Diyanet İşleri temsilcileri, Alevilerin ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen farklı toplantılarına katılan Doğan, özelikle son çalıştayın son derece uyumlu olduğuna ve herkesin her konuda mutabık kalmasına da şaşırmış. Hatta, kendisi durumdan şüphelendiğini göstermek için Bakan’a “gerçek olamayacak kadar iyi” şeklinde bir yorumda bulunmuş. Doğan çalıştaylar sonucu varılan sonuçları şöyle özetliyor:
‘Kararlar uygulanmadı’
“Alevi yurttaşlarının genel bütçeden pay almaları sağlanacaktı. En önemli sorun buydu. İkinci çok önemli sonuç, Alevi İslam anlayışının ders kitaplarında yer alması sağlanacaktı. Ve bu bilgiler Alevi yurttaşları temsil ettiğine inanılan kurumlar tarafından doğrulanacaktı. Yani, Aleviliğin tanımını Diyanet değil, Aleviler yapacaktı. Üçüncüsü, cemevlerinin yapımına devlet her türlü maddi desteği verecekti. Hem parasal hem de arsa desteği olarak... Dördüncüsü, devletin televizyon ve radyoları ramazan ayında nasıl Sünni İslam’a ayrılıyor, programlar yapılıyorsa; Alevilere de Aleviliğin İslam anlayışının Türk halkına ve dünyaya tanıtılması için program yapma, programlarda kendilerini tanıtma olanağı verilecekti. Beşincisi de, cemevlerinin bilge kişilerce yönetilmesi; oraya gelen insanlara doğru mesajları verebilecek olan insanların yetişeceği bir ya da iki tane okulun açılmasıydı.”
Doğan, kararları değerlendirirken anayasaya rağmen bütçenin çıkmadığına, cemevlerine desteğin gelmediğine ve Alevilik bilgisinin öğretileceği okulların da açılmadığına değinirken, sadece din dersi, televizyon ve radyo programlarında bazı çalışmaların yapıldığından söz ediyor. Doğan’a göre bu yapılanlar da tatminkar değil. Çünkü, din derslerine konan Alevilik bilgileri yetersiz ancak, başlangıç için bir adım. Fakat, Doğan’a göre bu dersleri verenler önyargılı olursa bu bir gelişme olamaz. Son olarak, ender de olsa televizyonda Aleviliği tanıtan iyi programların da olduğunu teslim ediyor.
ABF?Eski Başkanı Eser:
Açılımın başarısızlığının iki nedeni
Alevi Bektaşi Federasyonu Eski Başkanı Turan Eser’e göre çalıştay sonuçları devletin resmi ideolojisini yansıtır nitelikte. Eser’e göre açılım ve çalıştayların Alevilerin sorunlarına çözüm üretememesinin iki nedeni var ve bu nedenler eşit yurttaşlık haklarını sağlamakta yetersiz:
“Çözümü engelleyen iki tutum var; Biri Alevilerin sorunlarının ve taleplerinin demokratik, sosyal ve hukuksal zeminde çözüme kavuşturma seçeneğinin devre dışı bırakılarak, devletin resmi din anlayışı ve dinin MGK`sı olarak bilinen Diyanet İşleri Başkanlığı’nın teolojik fetvalarının onayına teslim edilmiş olmasıdır. “Laik devletin” demokratik ve hukuksal hak taleplerine, hakkı olmayan teolojik zeminde cevap ve çözüm aramasıdır. Alevi taleplerinin karşılanmasına engel olan ikinci tutum ise, AKP hükümetinin, devletin Türk Sünni İslam sentezi ekseninde benimsemiş olduğu resmi görüşündeki tekçilikle yüzleşmekten kaçarak, toplumsal çoğulculuğa ve çeşitliliğe dayalı yeni Türkiye’yi eşit haklar temelinde kurmaya uzak olmasıdır.”
ALİ KENANOĞLU:
Sorunlar artarak devam ediyor
Alevi kurumlarının ortaklaştıkları konulardan bir tanesi sorunların yeni boyutlar eklenerek devam ediyor olması. Alevi Çalıştayı’nın ilk gündem belirleme toplantısına ve din dersi ile ilgili olan bölümüne katıldığını ve ilk toplantıda endişelerinden bahsetmesine rağmen sürece “toptan kabul veya reddeden” bir önyargıyla yaklaşmadığına değinen Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu’na göre Alevilerin sorunlarına yargıdaki olumsuz sonuçlar ve fiziki saldırılar da eklenmiş:
“2011 ve 2012 yılları Aleviler açısından son derece kötü geçti. Başbakan’ın Alevilere yönelik nefret söylemlerinden sonra yargıda Alevilerin açtığı davalar kaybedilmeye, cemevlerine karşı olan inkarcı tutum eskisinden daha kuvvetlice söylenmeye başlandı. TBMM Başkanlığı, Yargıtay ve Danıştay’dan cemevleri ve din dersleri ile ilgili olumsuz kararlar çıktı. Bütün bu yok sayma ve nefret söylemleri sokağa farklı yansıdı ve Alevilere yönelik ilk defa bu kadar rutin bir fiziki saldırı dönemi yaşandı. Hemen hemen her ay Alevi evleri işaretlendi, tehdit yazıları yazıldı, cemevleri taşlandı, yakılmaya çalışıldı, Malatya Sürgü, Kartal ve Erzincan’da olduğu gibi fiziki saldırılar düzenlendi.”
Okurlara küçük bir not: Yazı dizisinin ilk gününden bu yana Alevi ve farklı inanç grubuna mensup okurlar konuyla ilgili yaşadıklarını ve görüşlerini mail ile paylaşıyorlar. Haftaya pazar gününe kadar sürecek dizide gazete sayfasının imkan verdiği oranda bu görüşlerin bazılarına yer vermeyi arzu ediyorum. Bu minvalde, görüşlerinizi paylaştığınızda, sadece benimle değil, diğer okuyucularla da paylaşma şansınız olabilir.
YARIN: Alevi kurumları açılımı, önceki hükümet ve diğer siyasi partileri değerlendiriyor.