27.06.2022 - 07:00 | Son Güncellenme:
MERT İNAN İstanbul - Eğitimci bir ailenin tek çocuğu olarak 1928 yılında Samsun’da doğan Prof. Dr. Köknel, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldu. 1954 yılında İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Bölümü’ne asistan olarak atanan Köknel, 1959-1960’da 1 yıl süreyle Zürih’te ‘Kantonspital Üniversite Kliniği’nde elektroansefalografi (EEG) bölümünde çalıştı, 1962-1963 yılları arasında ise İtalya’da ‘Universita degli Studi di Milano Clinica Psychiatrica’da psikofarmakoloji bölümünde görev yaptı.
Milliyet’e de yazdı
Bir süre Londra’da da kalan Köknel, burada alkol, uyuşturucu, uyarıcı madde ve ilaç bağımlılarının ayakta ve yatarak tedavi edildiği bütün kurum ve kuruluşları dolaşıp bağımlılık sorununu, tedavisini, bireysel ve toplumsal çözüm yollarını inceledi. Bilimsel çalışmalarında ve araştırmalarında, gençlik sorunları, ruh sağlığı, davranış bozukluklarının tedavisini inceleyen Prof. Köknel, meslek yaşamı boyunca 150’den fazla kongre, seminer ve toplantıya katılırken, Milliyet’in Düşünenlerin Düşüncesi köşesinde de yazılar yayınladı.
TRT Ödülü, Yunus Nadi Ödülü, Sedat Simavi Ödülü, Tıp Hizmet Ödülü, Yüksek İnsani Değerler Ödülü’ne layık görülen Prof. Dr. Köknel, Türkiye Psikiyatri Derneği’nin de kurucularındandı. Prof. Dr. Köknel’in ölümünün ardından sosyal medya hesabından mesaj yayınlayan Prof. Dr. Acar Baltaş, “Türkiye’de ruh sağlığını toplumun anlayacağı dil ile anlatan, ışığını sayısız öğrencisine yayan, alçak gönüllü, kalender, tanıdığı herkese saygılı ve değerli bir bilim insanı, hocamız, ağabeyimiz, dostumuz, aydın insan Özcan Köknel’i kaybettik” ifadelerini kullandı.
‘Bugünler geri gelmeyecek’
Özcan Hoca’yla birlikte 2019 yılında Bilgenin Aynası kitabına imza atmış, hem hayat hikâyesini, hem de toplumsal ruh sağlığına ilişkin tespit ve çözüm önerilerini kamuoyuna yansıtmıştık. O kitap için 1 yıl süreyle görüştüğümüz Prof. Köknel, yaşamın anlamına dair vasiyetini ise şöyle anlatmıştı: “Keyifli ve mutlu yaşamak, ‘dolu dolu’ yaşamaktır. Hayatınızın anlamsız olduğunu düşünüyor ve ‘dolu dolu yaşadım’ demenin formülünü arıyorsanız, bakış açınızı değiştirmeniz gerekiyor. Yaşam, mutluluğu arayış halidir. Mutluluk, insanın yaşadığı andan haz duyması, geçişmişte haz duyduğu bir yaşantıyı anımsaması ya da gelecekte haz duyacağı bir yaşantıyı ümit etmesidir. Mutluluk ‘iyi yaşama’larla doğru orantılı. İyi olma, iyi yaşama durumuna kavuşmak kimine göre bireysel, kimine göre dinsel, kimine göre toplumsal yaşayışla olur. Doğrunun, güzelin, iyinin aranması, elde edilmesi de insanda mutluluk yaratır. Yaşanılan an geri gelmeyecek; bugünler hiçbir zaman geri gelmeyecek. Yaşadığınız zamana sıkı sıkıya sarılın...”