Zeynep Dilara Akyürek / Milliyet.com.tr - Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Teknofest 2023'te sergilenen yerli araba, İHA, SİHA, helikopter ve jetler milyonlarca kişi tarafından ziyaret edildi. İstanbul Atatürk Havalimanı'nda gerçekleştirilen ve 2 milyon 547 bin kişinin katıldığı açıklanan etkinlikte Türkiye'nin havacılık tarihi de bir kez daha büyük ilgi çekti, merak edildi. Temelleri Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 1911 yılında Libya'da yaşadığı bir olaya dayanan Türk havacılık tarihi, o günden itibaren Ulu Önder Atatürk'ün hava savunmasına ve yerli uçaklara önem vermesini sağlamıştı. "Her şey Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya’ya 4 bin kilometre trenle, atla, deveyle gitmesiyle başlıyor" diyen Emekli Korgeneral Dr. Erdoğan Karakuş günümüzde yaşanan pek çok gelişmenin öncüsü olan tarihi gerçeği anlattı.
1900’lü yılların başında tüm dünyayı savaşa iten süreç, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk için de Türk havacılığının ilk adımlarının atılması anlamına geliyordu. Dr. Erdoğan Karakuş, Türk havacılığında milat olan süreci, "Her şey 1911 yılında Mustafa Kemal Atatürk'ün Libya’ya 4 bin kilometre trenle, atla, deveyle gitmesiyle başlıyor. İki İtalyan uçağının at ve develerin üzerinde uçuş yaparak onları korkutup dağıtması sonucu İtalyanları Libya'dan atamamamız söz konusu oluyor. Bu olayın Atatürk'ün üzerinde çok etkisi oluyor ve Mustafa Kemal askerlerini dağıtarak 'Herkes uçaklar geldiğinde havaya ateş edecek' emri veriyor. Nihayetinde uçaklardan biri bu şekilde düşürülüyor. Mustafa Kemal bu uygulamanın aynısını Çanakkale'de de yapıyor. Böylece Libya'da yaşananlar aslında birçok şeyin başlangıcı oluyor" sözleriyle aktardı.
'İLK HAVACILIK ŞEHİTLERİMİZİ 1914'TE VERDİK'
1911'de başlayan çalışmalar ilk meyvelerini 1914 yılında veriyor. Ancak ilk ciddi kaza da yine aynı yıl Türkiye'den kalkan uçağın bugün İsrail sınırlarında bulunan Cehennem Vadisi'nde düşmesiyle sonuçlanıyor. Uçakta bulunan Fethi Bey ve arkadaşlarının hayatını kaybetmesine neden olan kaza ile ilgili Dr. Erdoğan Karakuş, şunları aktardı:
"1914’te '93 Harbi' dediğimiz Balkan Savaşları’nda alınan mağlubiyet ve zarar yaklaşık 1 milyon insanımızın Balkanlarda soykırıma uğraması, yine 1 milyon insanımızın da Anadolu’ya göç etmesi büyük bir ızdırap ve moral bozukluğuna sebep oldu. 1914'ün başında Fethi ve Sadık Bey, Mısır’a uçarken maalesef bugünkü İsrail topraklarındaki 'Cehennem Vadisi' olarak adlandırılan bölgeye düştü. Fethi Bey ve arkadaşları ilk hava şehitlerimiz oldu. Tabii bu olay herkeste derin bir üzüntü yarattı."
'ALTIN KANATLAR' OLARAK ANILDILAR
1914'teki Kahire uçuşunda yaşanan olay havacılık tarihi açısından bir ilkti ve herkeste büyük bir hüzne sebep olmuştu. Şehitler 87 yıl aradan sonra 2001 yılında 'Altın Kanatlar' adı verilen bir projeyle anıldı.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın Kayseri'deki 2. Hava İkmal Bakım Merkezi’nde 1914’te düşen ‘Bleriot’ uçağının aynısı o günün teknolojisine uygun şekilde imal edildi. 1914’teki rotada 15 Mayıs-18 Haziran 2001 tarihlerinde Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı pilotlar Melih Baştürk, Serdar Yapıcı, Taner Yöney ve Ömer Demirayak, 'Fethi' ve 'Nuri' isimli uçaklarla Kahire’ye kadar uçtu ve geri döndü.
'ABD HEGEMONYASIYLA ÖZEL FABRİKALAR BATTI'
Bu olaydan sonra 1940'lı yıllarda da havacılık tarihinde önemli gelişmeler olduğunu aktaran Dr. Erdoğan Karakuş, Nuri Demirağ ve Vecihi Hürkuş’un fabrikalarının ABD’nin etkisiyle nasıl battığını da anlattı. Dr. Erdoğan Karakuş, "1940’lı yılların sonuna gelindiğinde 1925’te Atatürk’ün Türk Hava Kurumu vasıtasıyla başlattığı havacılık, maalesef ABD'nin tüm dünyadaki hegemonyasından etkileniyor. Bu nedenle silahlı kuvvetler, Türkiye'de özel kesimin fabrikalarından uçak almamaya başlıyor ve Vecihi Hürkuş ile Nuri Demirağ’ın uçakları alınmadığı için fabrikalar batıyor” dedi.
Ancak yaşananlar birkaç fabrikanın kapanmasıyla sınırlı kalmamıştı. 1950’li yıllara gelindiğinde, Türkiye artık NATO üyesiydi. 18 Şubat 1952’de NATO’ya katılan Türkiye'de benzer olaylar yaşanmaya devam edecekti. Dr. Erdoğan Karakuş, o dönemi şu sözlerle anlattı:
"1950’li yıllara gelindiğinde NATO’ya girişimizle beraber Hava Kuvvetleri’nin uçak üreten iki büyük fabrikası kapatılıyor. NATO, 'Biz bedava veriyoruz, siz niye uçak üretiyorsunuz?' diyor ve maalesef o yıllarda Kayseri ve Eskişehir’deki fabrikalar kapanıyor. 1959 yılında askeri lisede çatal kaşık ve kepçelerin üzerinde hatta tencerelerde Eskişehir ya da Kayseri Hava İkmal Bakım Merkezi gibi şeyler yazıyordu. Bu fabrikalar kapatıldığı için ancak çatal kaşık bıçak üretmeye başlamışlardı."
'KANLI NOEL' SONRASI YAŞANAN DEĞİŞİM
20 Aralık 1963'ü 21 Aralık'a bağlayan gece Kıbrıs adasında Kıbrıs Rumları ve Kıbrıs Türkleri arasında başlayan çatışmalara verilen 'Kanlı Noel' olayı yaşanan olumsuzlukların artık gün yüzüne çıkmasını sağlamıştı. Emekli Korgeneral Dr. Erdoğan Karakuş, 'Kanlı Noel' ve sonrasını şöyle özetledi:
"1963’te 'Kanlı Noel' denilen olayda Kıbrıs Türkleri soykırıma uğratıldı. Bunun üzerine 1964’te Kıbrıs’a harekat icra ettik. ABD o zaman ambargo uyguladı. Daha sonra ABD çekildi ve 1965’te F104 (nükleer bomba atabilen) uçaklarını Akıncı Üssü'ne, eski adıyla Mürted’e yerleştirdi. Yaşananlardan sonra Kırıkkale’deki fabrikalarda mermi üretimi yerine uçak mermileri, makinalı tüfek, bomba üretimi yapıldı."
"1964’ten itibaren ABD boyunduruğundan kurtulmak için gerekli çalışmalara başlandı. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra ABD 1975'te ambargo uygulasa da Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı (TSK Güçlendirme Vakfı) kuruldu. 'Kendi uçağını kendin yap' anlayışıyla yola devam edildi. Hava Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na yaklaşık 98 milyon bağış toplandı. Bu şekilde ASELSAN geliştirildi, pil üretimi için ASPİLSAN kuruldu ve 30-40 yıldır uçaklara batarya veriyor. Bu fabrika aslında yerli arabamız TOGG'a da batarya üretebilecek nitelikte." -Emekli Korgeneral Dr. Erdoğan Karakuş
"1991 yılında ilk İHA’yı TUSAŞ’ta uçurduk. Batı, 1964'ten 2023’e kadar devamlı olarak bazı kısıtlamalarda bulundu. Anladık ki ABD ve Batı ülkelerinden bu konuda kurtulmamız gerekiyor" diyen Emekli Korgeneral Dr. Erdoğan Karakuş, "Bugüne geldiğimizde Türkiye'nin tek eksiği motor, ancak ben onu da aşacağımıza inanıyorum. En basiti Gökbey’de kendi motorumuzu kullandık. Motor konusunda çalışmalar devam ediyor. 2029’da teslim edileceği söylenen uçak için 2026-2027 gibi tarihler konuşuluyor. Bunları da yaptığımızda Türkiye bağımsız ve kendi motoruyla uçan milli muharip uçakla son noktaya gelmiş olacak" yorumunu yaptı.