04.08.2023 - 06:24 | Son Güncellenme:
Derleyen: Oğuzcan Atış / Milliyet.com.tr - Para basmak tarihin her döneminde liderlerin ve devletlerin otoritesini ilan etmek ve yaymak için kullandığı araçlardan birisi oldu. Tarihin çeşitli dönemlerinde farklı madenler kullanılarak yapılan para, altın, gümüş gibi madenlerin maliyetli olması ve taşınmasının daha kolay olması sebebiyle kağıt olarak basılmaya başladı. Türkiye’de ise ilk kâğıt paranın basılması 1840 yılında gerçekleşti. Sultan Abdülmecid döneminde basılan ve ‘Kaime-i nakdiye-i mutebereler’ yani bilinen adıyla kaimeler oldu. Kaimeler, özellikle kamu harcamalarının finanse edilmesi için tedavüle sokulmuş günümüzdeki bilinen banknotlara benzemeyen ve nakit yerine geçen paralardı.
Kullanılmaya başladığı ilk dönemde el işçiliği ile yapılan kaimeler hedeflendiği kadar yaygınlaşamamıştı. Ayrıca paranın el işçiliği ile yapılması sebebiyle sahte muadilleri ortaya çıkmış ve bu durum tedavüle sokulan ilk kaimelerin piyasadan toplatılmasına karar verildi. Kaimeler 1842 yılından itibaren yeniden düzenlendi ve matbaada basılmaya başlandı. Zaman içinde değerini kaybeden kaimeler 1862 yılında tedavülden kaldırıldı. 1856 yılında İngiliz sermayesi ile kurulan Bank-ı Osmani’nin 1863 yılında kendini feshetmesinin ardından, Osmanlı Devleti kağıt para ihracı imtiyazını basılan paranın 3’te 1’i Osmanlı kasasında olması şartıyla İngiliz ve Fransız ortaklığı ile kurulan Bank-ı Osman-i Şahane’ye verdi ve Türk topraklarında günümüzde kullanılan kağıt paraya benzer ilk para 1863 yılında basıldı. Osmanlı’da para basımı Cumhuriyet'in ilanına kadar çeşitli değişiklikler yapılarak devam etti.
YENİ DEVLET YENİ PARA
Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından çiçeği burnunda Türkiye Cumhuriyeti, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 30 Aralık 1925 tarihinde 701 Sayılı kanunda yapılacak değişiklileri kabul etmesinin ardından yeni banknotların basılmasına karar verildi. Yaklaşık 9 ay süren çalışmaların ardından 1, 5, 10, 50, 100, 500 ve bin liralık ilk banknotlar ortaya çıktı. Genç cumhuriyetin henüz kendi merkez bankası olmaması ve sahteciliğe karşı daha güvenli olacağı için tasarlanan paraları basması için Birleşik Krallık’ta bulunan Thomas de la Rue matbaası ile anlaşıldı. 1 Kasım 1928’de yapılan harf devriminin ardından yenilenen Türk lirası, aynı şirkete ait matbaalarda basılmaya devam etti.
9 farklı değerde olan ve Latin alfabesi ile hazırlanmış yeni banknotların bir kısmı Almanya’da bir kısmı da İngiltere’de basılmaya devam etti. Bu sırada Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da kurulmuş ve Türkiye’de para basma çalışmaları yapılmaya başlanmıştı. İkinci Emisyon Grubu içinde hem Atatürk hem de İnönü portreli banknotlar bulunuyordu. Ancak bunların bir kısmı hiçbir zaman tedavüle verilmedi. Çünkü tam da bu dönemde dünya büyük bir kavganın içindeydi ve bu kavgada hiçbir şey ayırt edilmeden hedef alınıyordu. Hedef alınanlardan birisi de Yunanistan’ın Pire Limanı'ndaki Yorkshire gemisiydi.
BATAN GEMİNİN PARALARI
Alman orduları 1 Eylül 1939’da Polonya sınırını geçerek işgale başladığında uzun süredir artan gerilim yerini savaşa bırakmış, daha önce Avusturya’nın ilhakı ve Çekoslovakya’nın işgaline ses çıkarmayan İngiltere ve Fransa Almanya’ya savaş ilan etmişti. Tüm savaşları bitireceği iddia edilen Birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden yaklaşık 20 yıl geçmiş, kan ve göz yaşı önce Avrupa’ya sonra Dünyanın geri kalanına yayılmıştı. Türkiye ise bu atmosferde kendini savaştan olabildiğince uzak tutmaya çalışıyor, çok ince bir ip üzerinde yürüyerek tarafsızlık politikasını korumaya çalışıyordu. Bununla birlikte her türlü duruma hazırlık yapan yöneticiler para arzının arttırılması gerektiğine karar verdi ve Thomas de la Rue matbaasında yeni paralar basılmaya başlandı. Bu matbaanın tercih edilmesindeki sebep, para kalıplarının matbaanın elinde hazır olduğu düşüncesiydi. Ancak ilerleyen süreçte yaşanacaklar beklenenden çok farklı olacaktı.
Takvimler 1941 yılını gösterdiğinde İngiltere’den ayrılan ve yaklaşık 2 haftalık yolculuğun ardından Yunanistan’a ulaşan Yorkshire gemisi, hazırlıklarını tamamlayarak yolcuğunun son durağına doğru yol çıkmaya hazırlanıyordu. İsmet İnönü’nün portresi bulunan 50 kuruşluk ve 100 Türk liralık banknotları taşıyan gemi, İstanbul’a yanaşarak yolculuğunu tamamlamayı hedefliyordu. En azından Alman savaş uçakları gelene kadar planlanan buydu.
Pire Limanı Alman Hava Kuvvetleri’nin saldırısına uğradığında limanda bulunan gemilerden birisi de Yorkshire’dı. Bombaların hedefi olan gemi battığında liman çevresinde yaşayan halk neye uğradığını şaşırmıştı. Deniz yüzeyi 50 kuruşluk ve 100 liralık Türk Lirası ile kaplanmış ve liman halkı yağmaya başlamıştı. Pire Limanı çevresinde yaşayan birçok Yunan vatandaşı dakikalar içinde Türk lirası milyoneri olmuştu. Tam da bu sırada Londra’da bulunan Thomas de la Rue matbaası da vurulmuş ve burada gönderilmeye hazır Türk liraları da büyük ölçüde imha olmuştu. Şok edici haberler Ankara’ya ulaştığında başkent neye uğradığını şaşıracaktı. Kısa süreli şok geçiren Ankara’da olay öğrenildikten sonra Bakanlar Kurulu acil olarak toplandı ve bombardımana kurban giden paraların tedavüle sokulmamasına karar verildi. Batıktan çıkarılıp Yunan makamların eline geçebilen paralar Türk hükümetine teslim edildi ve kullanıma sokulmayan paralar imha edildi.
Zaman içinde Türk lirasının yurt dışında basılması kademeli olarak azalarak devam etti. 1979 yılından itibaren dolaşıma verilmeye başlanan Yedinci Emisyon Grubu banknotların tamamı Türkiye’de basıldı. Bu tarihten itibaren TL sadece Türkiye sınırları içinde bulunan matbaalarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası idaresinde basıldı ve tedavüle sokuldu.