11.03.2019 - 10:12 | Son Güncellenme:
PAŞA ALYURT / Ankara
Türk kültürünü benimsemekte fazla zorluk çekmediklerini dile getiren 55 yaşındaki Sara Abdullah, "Türk kadınlarla ilişkimiz çok iyi. Whatsapp grubumuz bile var, mutfak kursundan arkadaşız" derken, Halep'ten kaçarak Türkiye'ye sığınan Safiye Hasan, "Türk komşularımla birlikte kısır ve sarma günleri yapıyoruz. Onlar benim evime gelerek Türk yemekleri yapıyor, ben onlara giderek Suriye yemekleri yapıyorum. Yemek kültürlerimiz birbirimizle örtüşüyor" diye konuştu. Altı yıldır Gaziantep'te yaşadığını ve komşularıyla arasının oldukça iyi olduğunu belirten Huda Abdullah ise, "Evim çok kötü, yaşanılmaz durumda. Ama komşularımla ilişkim çok iyi. O yüzden evimi değiştirmek istemiyorum" dedi.
SGDD tarafından düzenlenen etkinlikte önceki gün bir araya gelen Türk ve mülteci kadınların aralarındaki güçlü bağ dikkat çekti. Komşuluk ilişkilerinin oldukça iyi seviyede olduğunu dile getiren Suriyeli ve Afgan mülteciler hayatın her alanında birbirlerine yardımcı olduklarını, aralarında oluşan bağla birlikte aktiviteler gerçekleştirdiklerini kaydetti. Türkiye'ye göç etmelerinin ardından birçok zorluğu Türk komşuları sayesinde aştıklarını ifade eden mülteci kadınlar Milliyet'e şunları anlattı:
Sara Abdullah: "Halep'ten çocuklarımla birlikte Antep'e kaçak yollarla geldim. Eşimi savaşta kaybettim. 8 çocuğum var. Dördü erkek, dördü kız. Bir oğlum Almanya'da, biri evli. Kızlarım evli. Engelli bir de kızım var. Oğullarından biri çalışıyor, geçimlerini öyle sağlıyorlar. Savaş biterse ülkeme geri dönmek isterim. Ancak bana göre Türkiye dünya üzerindeki en iyi ülke. Burada mültecilere çok iyi davranılıyor. Türk kadınlarla ilişkimiz çok iyi. Whatsapp grubumuz var, mutfak kursundan arkadaşız. Burada bütün sığınmacılar Türk kadınlarıyla kardeş gibi olduk. Türk yemekleri çok güzel, geldiğimde yapmayı öğrendim. En sevdiğim ise çiğ köfte."
"YEMEKLER BİZİM YEMEKLERE BENZİYOR"
Safiye Hasan: "İki buçuk sene önce Halep'ten Türkiye'ye geldim. Antep'te yaşıyorum. Suriye'deki savaştan ailece kaçtık. Dört çocuğum var; biri kız üçü erkek. Eşimin elinde sorun olduğu için yarım gün çalışabiliyor, bende hasta kızıma bakıyorum. 16 yaşındaki kızım psikiyatri tedavisi görüyor. 10 yaşındaki kızım ise kanseri atlattı, tek gözünde protez var. Çocukları maddi sıkıntılarımdan dolayı okula gönderemiyorum. 16 yaşındaki kızım çalışıyor. Sadece hasta olan kızım okula gidiyor. Türkiye'de yaşamaktan çok mutluyum. Ben Türkmen'im. Türk kültürünün bizim kültürümüzle örtüşen çok noktası var. Yemekler aynı bizim yemeklere benziyor. O yüzden burada yaşama alışırken zorluk çekmedim. Hayatımız düzenli. Maddi sorunlarımız ve sağlık sıkıntılarımız da olmasa hiç problem yaşamayacağız. Hala hayattayız, güçlüyüz, yaşıyoruz. Türk komşularım var beraber kısır günleri yapıyoruz, sarma yapıyoruz. Onlar benim evime gelerek Türk yemekleri yapıyor, ben onlara giderek Suriye yemekleri yapıyorum. Türkiye'deki doğa gerçekten harika. İnsanların enerjisi çok yüksek ve bu gerçekten motive edici bir durum."
"HAYALİM ÖKSÜZ VE YETİMLER İÇİN DERNEK KURMAK"
Mina Barhaq: "TOMER'de dil eğitimi alıyorum. Dil eğitimi bittikten sonra hemşirelik eğitimi almak istiyorum. Afganistan'dan Türkiye'ye iki buçuk yıl önce annem ve 10 kardeşimle beraber geldim. Nevşehir'de yaşıyoruz. Türkiye'de kendimi güvende hissediyorum ve burayı çok seviyorum. Kendi ülkeme geri dönmek istemiyorum, burada hayatımı devam ettirmek istiyorum. En büyük hayalim, aynı SGDD gibi, ama yetimler ve öksüzlere kol kanat gerecek bir dernek açmak. Hemşirelik okuduktan sonra bu hayalimi gerçekleştirmek istiyorum. Afgan mutfağı Türk mutfağından çok farklı, ama ben Türk yemeklerine bayılıyorum. Özellikle yaprak sarma ve çiğ köfteye bayılıyorum. Komşularımızla ve arkadaşlarımızla ilişkilerimiz çok güzel, ne biz onlardan ne de onlar bizden rahatsız oluyor. Birbirimize dert anlatıyoruz, yol gösteriyoruz. Türkiye kadınlara çok değer veriliyor, Afganistan'da böyle değil maalesef, ama keşke böyle olsa."
"ÇOCUK GELİNLERE KARŞIYIZ"
Huda Abdullah: "Suriyeliyim. Altı yıldır Türkiye'deyim. Eşimle beraber geldik. Eşim çalışmak istiyor, ama yaşı nedeniyle iş bulamıyor. İki oğlum çalışıyor. Gaziantep'i çok seviyorum, aynı Halep gibi. İki şehrin de kaleleri ve çarşıları birbirlerine çok benziyor. Geldiğimden beri aynı evde yaşıyorum. Evim çok kötü, yaşanılmaz durumda. Ama komşularımla ilişkim çok iyi, o yüzden evimi değiştirmek istemiyorum. Türk mutfağı gerçekten çok güzel, Suriye yemeklerine benziyor. En çok içli köfteyi seviyorum, komşularım bana yapmasını öğretmişti. Her Cuma toplanıyoruz, kadın gücünü konuşuyoruz, evlere ziyaretlere gidiyoruz. Özellikle çocuk gelinlere çok karşıyız, bu konu üzerinde çok konuşuyoruz. Tüm kalbimle diyorum ki kadına şiddete hayır!"